Yumuşak Söz ve Nezaketin Gücü

Tâhâ Suresi’nin 44. ayetinde Allah Teâlâ, Hz. Musa ve Hz. Harun’a, Firavun gibi zalim bir hükümdara

giderken dahi şöyle buyurur:“Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır yahut korkar.” (Tâhâ, 20/44)

Bu ayet, bir müminin hayatı boyunca gözetmesi gereken önemli bir ahlaki prensibi ortaya koyar: Sözde yumuşaklık, dilde nezaket, kalpte merhamet.

Allah’ın, Firavun gibi kibriyle azgınlaşmış birine bile yumuşak sözle yaklaşılmasını emretmesi, bizlere açıkça şunu öğretir: Ne olursa olsun, insanlara karşı kırıcı ve sert olmamalı; öfkeyle değil, hikmetle konuşmalıyız.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) de bu ayetin ruhuna uygun bir şekilde yaşamış ve ümmetine şu tavsiyede bulunmuştur: “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.”

(Buhârî, İlim, 11; Müslim, Cihad, 6)

İnsanların kalbine dokunmak, onları hakikate davet etmek, ancak güzel bir dil ve yumuşak bir tavırla mümkündür. Nezaket, bir zayıflık değil; tam aksine, ruhun yüksekliğini ve olgunluğunu gösterir.

Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:“Allah, bir kuluna yumuşak davranmayı nasip etmişse, ona dünya ve ahiret hayrını vermiştir.”

(Tirmizî, Birr, 68)

Günümüzde insanlar öfkeyle konuşanlara değil; gönülden konuşanlara kulak veriyor.

Bir yanlışlığı düzeltmek istiyorsak, doğruyu göstermek istiyorsak, bunu incitmeden, kırmadan yapmalıyız. Çünkü bazen bir tek yumuşak söz, yıllardır kapanmış bir kalbi açabilir.

Peygamber Efendimizin hayatı bunun en güzel örneğidir. O, kendisine kötülük edenlere bile merhametle yaklaşmış; öfkeye karşı sabırla, nefrete karşı sevgiyle karşılık vermiştir. Şöyle buyurur: “Yumuşak davranmaktan mahrum olan, hayırdan da mahrum olur.”

(Müslim, Birr, 74)

Dolayısıyla bu ayet bize şunu öğretir: Biz hakikati anlatırken sonuçla değil, yöntemle sorumluyuz. İnsanlara düşman gözüyle değil, hidayet adayı olarak bakmalı, Allah’ın rahmetinden umut kesmemeliyiz.

“Sözünle incitme, yüreğinle yaklaştır.” Çünkü bazen bir damla nezaket, koca bir kalbi değiştirebilir.

Sözün Üslubu, İçeriğinden Önce Gelir

Ne söylediğimiz kadar, nasıl söylediğimiz de önemlidir.

Hakikat bile kaba ve kırıcı bir dille sunulursa, insanlar onu reddedebilir. Oysa yumuşak ve güzel söz, kalpleri yumuşatır, kibiri eritir.

En Zor İnsanlara Bile Umutla Yaklaşmak Gerekir

Firavun gibi zalim birine bile “yumuşak söz söyleyin” emri veriliyorsa, bizim karşımızdaki insanlar ne kadar kötü olursa olsun, onlara karşı umudumuzu kaybetmemeliyiz. “Belki öğüt alır, belki korkar…” Bu, her insanın değişebileceğini gösterir.

Tebliğde Sertlik Değil, Merhamet Esastır

İslam’ı anlatmak, birini uyarmak ya da bir yanlışlığı düzeltmek istiyorsak, bu görevimizi öfkeyle değil; nezaketle ve sabırla yerine getirmeliyiz. Hakikat, ancak güzel ahlakla birleşince etkili olur.

İnsanları Değiştirmek Bizim Değil, Allah’ın Elindedir

Bizim görevimiz, sözümüzü güzelce söylemek ve sorumluluğumuzu yerine getirmektir. Sonuç ise Allah’a aittir. “Belki öğüt alır” demesi, kesinlik değil; ihtimali vurgular. Yani sonuç için değil, vazife için çabalamalıyız.

Kırıcı Sözler Değil, Şefkatli Sözler Kalplerde Yer Eder

Bazen bir insanın kaderi, ona yöneltilen bir tek yumuşak sözle değişebilir. Bu yüzden dilimizi inceltmek, kalplere merhem olacak kelimeler seçmek, bir sadaka kadar kıymetlidir.

Yumuşaklık, Güçsüzlük Değil; Olgunluktur

Birine yumuşak davranmak, güçsüz olmak anlamına gelmez. Aksine, insan öfkesini kontrol edebildiğinde ve sabırla yaklaşabildiğinde gerçek bir gönül olgunluğuna ulaşır.

Nezaket, En Zorlu Kapıları Bile Açabilir

Bazen karşımızdaki kişiyi değiştirmek mümkün olmaz; ama onun gönlünde bir iz bırakabiliriz. O iz, belki bir gün gerçek bir dönüşümün tohumu olur. Bunun yolu da kırmadan, dökmeden konuşmaktan geçer.

Selam ve dua ile