Komşu komşunun külüne muhtaçtır

Selamlar….

Dünyada ve ahirette kul olarak her şeyden önce Allah’a muhtacız.

Yaşarken de birbirimize muhtacız.

Dünyaya gelirken bile birilerinin yardımıyla oluyoruz; annemizin yardımıyla başlıyoruz hayata.

Hastanın doktora, öğrencinin öğretmene ihtiyacı var.

Allah herkese kendine göre bir meziyet vermiş ve biz o meziyetlerle kendi aramızda yardımlaşıyoruz.

Bilenimiz bilmeyenimize öğretiyor.

Yaşadığımız toplum hayatın gereği olarak başkalarından istifade etme durumunda olduğumuz gibi, başkaları da bizden faydalanmaktadır.

Komşuluklarda da öyle mesela. “Ev alma, komşu al” ve “Komşu komşunun külüne muhtaçtır” diye atasözlerimiz var.

İnsanlar, yapıları gereği sosyal varlıklardır ve toplum içerisinde yaşamaya ihtiyaç duyarlar. Hele ki bizlerin yapısında dayanışma ön plana çıkarılan bir davranış biçimidir.
Ancak bu yardımlaşma ve dayanışma belirli kurallar içinde yapılmalıdır.
Nasıl ki bizler başkalarına her zaman, her yerde yardım çağırmıyorsak, biz de herkesin işine olur olmaz durumlarda karışmamalıyız.
Bazen başkalarının işlerine karışmak gibi bir yanlışa düşeriz.
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanımız bir hayli çoktur insan ilişkilerinde.
Sezai Karakoç’un da dediği gibi: “Anlamak masraflı iştir; emek, gayret, samimiyet ister. Yanlış anlamak kolaydır oysa.
Biraz kötü niyet, biraz da cahillik kâfidir.”
Kaza eden bir kişiye orada bulunan tecrübesiz birinin yardım etmesi gibi; boynundan çekerler yaralının, televizyonlarda izliyoruz çok zaman.
Başkalarının hayatına müdahale edebilme cesaretini gösterirler. Hz. Peygamber (sav) “Kim bilgisi olmadığı halde hekimlik yapmaya kalkışırsa, sebep olacağı zararı öder” (Ebu Davud) diye buyurmaktadır. Bazılarımızda da bu bir hastalıktır, başkalarının işine karışma hastalığı.
Hepimiz kendi işimizden, kendi ailemizden, hatta ve hatta kendimizden sorumluyuz. Bizim başkalarına yardımımız ancak talep ettiklerinde olabilir.
Maddi yardıma ihtiyaç varsa sağ elin verdiğini sol el hissettirmeden yardımcı olabiliriz, bu bile bir incelikle yapılmalıdır.
Bir yakınımızın problemi olabilir, bizim de ona yardım etmemiz gerekebilir. Böyle bir durumda bile belirli bir hassasiyet ve dikkat içerisinde yapmak zorundayız.
Aksi halde o insanı rencide eder, problemi gidermeye çalışırken nefretini kazanmış oluruz. Başkalarının işine müdahale belirli bir meslek, bilgi ve tecrübeyle olur.
İyi niyetle bile olsa başkalarının işine karışmak hoş karşılanmayan bir harekettir.
Nasıl ki sizin bir sınırınız varsa, karşı tarafın da kendi sınırı vardır.
Eğer herkes başkasının sınırlarına, hislerine saygı duyarsa bir sınır problemi yaşanmaz.
Ne zaman ki empati yapmayı öğreniriz, ne zaman ki saygı duyarız, başkasının hayatına. Başkasına saygı ile yaklaşmayan her insan, kendine de sevgi gösterecek insanlar bulamaz.
Neyi yapmamız, neyi yapmamamız gerektiğini bilmek ancak ve ancak akıl işidir ve düşünce gerektirir.
Her şeyi bilmek zorunda değiliz.
“Bilmiyorum, bir fikrim yok”
kelimesini henüz öğrenmedik.
Malesef 
Selam ve dua ile kalin  
Hakime Gulsum
  • Related Posts

    Korumalı: Kusurlarımızla Barışmak

    Burada alıntı yok çünkü bu yazı korumalı.

    Read more

    Nasrettin Hoca’nın öğrettiği en önemli değerler

    Read more