(Mekke’de inmiştir, 109 âyettir)
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adı ile.
1-Elif. Lâm. Râ. İşte bunlar hikmet dolu Kitâb’ın âyetleridir.
2-İçlerinden bir adama: İnsanları uyar , iman edenlere, Rab’leri katında kendileri için
muhakkak bir kadem-i Sıdk olduğunu müjdele’ diye vahiy göndermemiz insanlar için
şaşılacak bir şey mi ki o kâfirler : “Şüphesiz bu, apaçık bir sihirbazdır” dediler.
3-Şüphesiz ki Rabbiniz gökleri ve yeri altı günde yaratan ,sonra Arş üzerinde istivâ ve
isleri yerli yerince yönetedir. O’nun izni olmadıkça hiçbir kimse şefaatçi olmaz.
İşte Rabbiniz olan Allah budur. O halde O’na ibadet edin ,artık iyice düşünmez misiniz
4-Hepinizin dönüşü ancak O’nadır. Bu Allah’ın hak vaadidir.
Çünkü O, ilkin yaratıyor.
Sonra da iman edip salih ameller işleyenleri adaleti ile mükâfatlandırmak için yaratmayı tekrarlayacaktır.
Kâfirlere ise kâfirliklerinden ötürü kaynar sudan bir içecek ve can yakıcı bir azap vardır.
5-Güneşi ışık saçıcı, ay’ı nurlu yaratan ,yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona konak
yerleri belirleyen O’dur.
Allah, bunları ancak hak ile yaratmıştır. O’ bilen bir topluluk
için ayetleri geniş geniş açiklar.
6-Şüphesiz gece ve gündüzün değişip durmasında,Allah’ın göklerde ve yerde yarattığı
şeylerde, korunup sakınacak bir topluluk için nice âyetler vardır.
7-Muhakkak ki bize kavuşacağını ummayanlar dünya hayatı ile yetinip ona bağlananlar ve ayetlerimizden habersiz bulunanlar,
8-İşte onların kazandıkları yüzünden varacakları yer ateştir.
9-İman edip salih ameller işleyenlere gelince, imanları sebebi ile Rableri onları doğru yola iletir .Nimet dolu cennetlerde altlarından ırmaklar akar
10-Da´vâhum fîhâ subhânekellâhumme ve tehiyyetuhum fîhâ selâm(selâmun), ve âhıru da´vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîn(âlemîne).
10-Oradaki dualar : ” “Allah’ım, seni tenzih ederiz “sözüdür . Oradaki tahiyyetleri ise «selâm» dır. dualarının sonu ise : «el-h-Hamdulillahi Rabbi’l-âlemîn» dir
11-Eğer Allah insanlara- hayrı çabukça istedikleri gibi- şerri de çabukça veriverseydi, elbette onların ecelleri hükmedilirdi.İşte bize kavuşmayı ummayanları azgınlıkları içinde bırakırız. Onlar da şaşkın şaşkın dolaşıp dururlar.
12-İnsana bir sıkıntı gelip çattığında yanı üzere iken, otururken ve ya ayakta iken bize dua eder .Fakat sıkıntısını giderdiğimiz zaman sanki kendisine dokunan bir sıkıntı için bizi çağrımamış gibi geçer gider. İşte o haddi aşanlara,işledikleri böylece süslü gösterilir.
13-Andolsun, sizden önceki nice nesilleri, peygamberleri, kendilerine apaçık deliller getirdikleri hâlde zulmettikleri ve iman etmeyecekleri için helâk ettik. İşte günahkârlar topluluğunu biz böyle cezalandırırız.
14-Sonra neler yapacağınızı görelim diye arkalarından sizi yeryüzünde halifeler yaptık.
15-Âyetlerimiz onlara apaçık deliller halinde okunduğu zaman bize kavuşmayı ummayanlar: ” Ya bundan başka bir Kur’an getir yahut onu değiştir” dediler.
De ki :“Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben ancak bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem şüphesiz büyük bir günün azabından korkarım.”
16-.De ki: “Eğer Allah dileseydi onu size onu okumazdım, ve onu size bildirmezdi.
Ben bundan önce aranızda bir ömür geçirdim Hâlâ akletmiyor musunuz?”
17-Artık bir yalanı Allaha iftira edenden , yahut O’ nun âyetlerini yalanlayandan daha
zalim kim olabilir? Muhakkak ki günahkârlar iflah olmazlar.
18-Allah’tan başka kendilerine ne bir zarar, ne de bir fayda veremeyecek şeylere tapıyor ve ” Onlar Allah katında bizim şefaatçılarımızdır” diyorlar. De ki: “Siz, Allah’a göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?”Hâşâ! O, ortak tutmakta oldukları her şeyden münezzeh ve yücedir.
19-İnsanlar ancak bir tek ümmetti, sonradan ayrılığına düştüler.Eğer Rabbinden bir söz
geçmiş olmasaydı, anlaşmazlığa düştükleri şeylere dair aralarında hüküm verilmiş olurdu
20-.“Ona Rabbinden bir âyet indirilmeli değil miydi ?derler.
De ki: “Gayb ancak Allah’ındır O halde bekleyedurun. Ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim!”
21-İnsanlara dokunan bir sıkıntıdan sonra bir rahmet tattırmamizin ardından bakarsın ki âyetlerimiz hakkında bir tuzakları olur. De ki: “Allah’ın tuzağı daha çabuktur,”Elçilerimiz kurduğunuz tuzakları hiç şüphesiz yazıyorlar.”
22-.O, sizi karada ve denizde gezdirendir. Hatta gemilerde bulunduğunuz ve içindekileri güzel bir rüzgar ile aktıkları ve tam onunla sevindikleri sırada ona şiddetli bir fırtına gelir çatar. Her taraftan dalgalar onlara hücum etmeye başlar zannederler ki çepe çevre kuşatılıp bittiler. O vakit dinlerini yalnızca Allah’a hâlis kılanlar olarak O’ na şöyle dua ederler : “Andolsun ki, bizi bundan kurtarırsan, muhakkak şükredicilerden oluruz .”
23-Derken vaktâ ki onları kurtarır, çıkar çıkmaz yer yüzünde haksızlıkla taşkınlık
ederler.” Ey insanlar !Taşkınlığınız kendi aleyhinizedir. O dünya hayatının biraz zevkini
sürersiniz,sonra döner bize gelirsiniz. Bizde yaptıklarınızı size haber veririz.
24-O dünya hayatının örneği, ancak şunun gibidir.
Bir su, biz onu gökten indirmişiz derken onunla yer yüzünün otu, insan ve davar
yiyeceğinden birbirine girmiştir,
Nihayet yer bütün ziynetini takınıp süslendiği, ehli de onun üzerine kendilerini kadir
zannettikleri bir sırada geceleyin veya gündüzün ona emrimiz gelivermiş bir anda ona
öyle bir tırpan atıvermiştir ki sanki dün hiç bir şenlik yokmuş.
İşte düşünecek bir kavm için âyetleri böyle açıklıyoruz.
25-Allah, darüsselâm’a çağırıyor ve O, dilediğini dosdoğru yola iletiyor.
26-İhsanda bulunanlar daha güzeli ve daha fazlası vardır.
Yüzlerine ne bir toz bulaşır, ne de horluk kaplar.
Onlar cennetliklerdir, orada ebedi kalıcıdırlar.
27-Günahlar kazanmış olanlara gelince; bir günahın cezası benzeri iledir. Onları bir horluk kaplayacaktır. Onları Allah’tan kurtaracak bir kimse de yoktur. Yüzleri karanlık gecenin parçaları gibidir. İşte bunlar ateşliktir. Orada ebedi kalıcıdırlar.
28-O gün hepsi bir araya toplanacak sonra da şirk koşanlara: “Siz de Allah’a eş koştuklarınız da durun yerinizde ” diyeceğiz. Sonra onları tamamen birbirinden ayıracağız.O zaman eş koştukları da: “”Siz bize tapmıyordunuz” derler.
29-“Bizimle sizin aranızda şâhit olarak Allah yeter. Şüphesiz sizin ibadetinizde bizim asla haberimiz yoktu.”
30-Orada herkes önceden ne gönderdi ise onun imtihanını verecek , hepsi gerçek mevlâları olan Allah’a döndürülmüş olacak ; uydurmakta oldukları da önlerinden kaybolup gidecektir.
31-.De ki: “Sizi gökten ve yerden rızık veren kimdir?
Yahut o gözlere ve kulaklara mâlik olan kimdir ?
Ölüden diriyi çıkartan ve dirinden ölüyü çıkartan kimdir?
İşleri yerli yerince kim yönetiyor?”
Hemen : “Allah” diyeceklerdir. De ki ” O halde korkmaz mısınız?»
32-İşte gerçek Rabbiniz olan Allah budur
. Artık haktan sonra sapıklıktan başka ne var? O hâlde, nasıl oluyor da
döndürülüyorsunuz?
33-.İşte Rabbinin şu sözü o fasıklar için şöylece sabit olmuştur :
“Gerçekten onlar iman etmezler ”
34-De ki: “Ortak koştuklarınızdan ilkin yaratıp da sonra onu iade edecek kimse var
mıdır.?” De ki :” ilkin yaratan sonra onu iade eden Allah’tır o halde nasıl
döndürülüyorsunuz?”
35-De ki “Ortak koştuklarınızdan hakkı gösterecek bir kimse var mıdır.?”
De ki : Hakkı gösterecek Allah’tır.
Acaba hakka ileten mi uyulmaya daha lâyıktır, yoksa hidâyet verilmedikçe kendi
kendine doğru yolu bulamayan mı ?
Ne oluyor size? Nasıl hükümediyorsunuz ?”
36-Onların çoğu zandan başkasına uymaz. Zan ise şüphesiz, hak olan hiçbir şeyin yerini
tutmaz. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarını çok iyi bilendir.
37-Bu Kur’an, Allah’tan başkası tarafından uydurulması olacak bir şey değildir.
Fakat o, kendisinden öncekileri doğrulamakta, o Kitab’ı açıklamaktadır.
Ondan hiç şüphe yoktur. O âlemlerin Rabbindendir.
38- Yoksa onlar : “Onu kendiliğinden uydurdu” mu diyorlar?” De ki :” Öyle ise, eğer
doğru söyleyenler iseniz , siz de onun benzeri bir sûre getirin, hatta Allah’tan başka
kimi çağırabilecekseniz çağırın!”
39-.Hayır onlar, ilmini kavrayamadıkları ve te’vili kendilerine henüz gelmedik bir şeyi
yalanladılar. Onlardan önce gelenler de böyle yalanladılar.
Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak.!
40-Aralarında ona inanan kimseler de vardır.
Ona iman etmeyenler de vardır. Rabbin fesatçıları en iyi bilendir.
41-Eğer onlar seni yalanlarlarsa, de ki: “Benim yaptığım bana aittir sizin yaptığıniz size aittir. Benim yaptıklarımdan siz uzaksınız, sizin yaptıklarınızdan da ben uzağım.”
42-Onlardan sana kulak verenler vardır.
Fakat sağırlara, üstelik akıl da erdiremiyorlarsa – sen mi duyuracaksın?
43-Aralarında sana bakanlar da vardır. Fakat basiretleri olmasa dahi körlere doğru yolu sen gösterebilir misin ?
44-.Şüphesiz Allah, insanlara en ufak bir şey kadar dahi zulmetmez.Fakat insanlar kendi kendilerine zulmederler.
45-Onları haşredeceği o günde sanki gündüzün ancak bir saati kadar eğlenmişler gibi (gelecek onlara);birbirlerini tanıyacaklar.
Allah’a kavuşmayı yalanlamış bulunanlar hem en büyük zarara uğramışlardır, hemde
doğru yola bulamamışlardır.
46-Onlara vaad ettiğimizin bir kısmını sana gösterecek yahut senin ruhunu alsak da
yine onların dönüşü Bize olacaktır.
Hem Allah , ne yapacaklarını görüp gözetendir.
47-Her ümmetin bir peygamberi vardır. Resûlleri geldiği zaman aralarında adaletle
hükmedilir ve onlara zulmedilmez.
48-.“Eğer doğru söyleyenler iseniz bu vaad (tehdidiniz)ne zaman (gerçekleşecek)?” derler.
49-De ki ” Allah’ın dilediğinden başka kendime ne bir zarar verebilirim , ne de fayda sağlayabilirim. Her ümmetin bir eceli vardır. Artık ecelleri geldiği zaman bir an ne geri kalabilirler ne de öne geçebilirler.”
50-De ki : Ya O’nun azabı geceleyin veya gündüzün size gelip çatarsa, söyleyin bana o günahkârlar onun nesini acele isterler?”
51-Vuku bulduktan sonra mı ona iman edeceksiniz ? Şimdi mi!? Hani siz onun mutlaka çabucak gelmesini isteyip duruyordunuz.”
52-Sonra zulmedenlere :” « Şu sürekli azabı tadın»denilecek.”Ne Kazandı iseniz ondan başkası ile mi cezalandırılacaksınız?”
53-“O gerçek midir?” diye senden haber almak isterler. De ki : “Evet,Rabbim hakkı için o elbette hakktır ve siz Allah’ı âciz bırakacak değilsiniz.”
54-Zulmeden herkes,eğer yeryüzünde bulunan her şeye sahip olsaydı elbette onu fidye olarak verirdi.
Azabı göreceklerinde pişmanlıklarını gizlerler ,aralarında adaletle hükmolunup
kendilerine asla zulmedilmez.
55-İyi bilin ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allâh’ındır. Şunu da iyi bilinki,
şüphesiz Allah’ın vaadi haktır. Fakat onların çoğu bilmezler.
56-O hem diriltir, hem öldürür ve siz O’na döndürüleceksiniz.
57-Ey insanlar! Size Rabbinizden bir ögüt, kalplerde olanlara bir şifa, mü’minler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir.
58-De ki:” Allah’ın lütuf ve rahmeti ile ve yalnız bunlar ile sevinsinler. Bu onların topladıklarından daha hayırlıdır.”
59-De ki:“Allah’ın size indirdiği ve kendisinden bir kısmını haram ve helâl yaptığınız rızıktan ne haber?” De ki :Allah mı size izin verdi yoksa Allah’a mı iftira ediyorsunuz?”
60-Allah’a karşı yalan uyduranlar kıyamet günü ne zannederler? Şüphesiz ki Allah insanlara lütufkârdır. Fakat onların çoğu şükretmezler.
61-Her hangi bir işe bulunsan, ona dair Kur’andan bir şey okusan ve siz her ne yaparsanız, yapınız o o işe daldığınızda biz mutlaka üzerrinize şahidiz. Yerde olsun, gökte olsun zerre ağırlığınca bir şey Rabbinden gizli kalmaz. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü de muhakkak apaçık bir kitaptadır.”62-Haberiniz olsun ki Allâh’ın velilerine hiçbir korku yoktur. Onlar kenderlenecekler de değillerdir.
63-Onlar iman edip takvâlı davrananlardır.
64-Onlar için dünya hayatında da ahirette de müjde vardır. Allah’ın sözlerinde asla
değişiklik olmaz. İşte bu en büyük kurtuluşun ta kendisidir.
65-Onların söyledikleri seni üzmesin ;çünkü izzet bütünü ile Allah’ındır. O, hakkıyla işitendir, bilendir.
66-İyi bilin ki, göklerde ve yerde kim varsa şüphesiz Allah’ındır.
Allah’tan başkasına tapanlar dahi Allah’ a koştukları ortaklara uymuyorlar.
Onlar ancak zanna uyarlar ve ancak yalan söylerler.
67-Geceyi içinde dinlenmeniz için gündüzü ise aydınlık olarak yaratan O’dur.
Şüphe yok ki bunda kulak verecek bir topluluk için âyetler vardır.
68-“Allah evlat edindi” dediler. O bundan münezzehtir . O hiçbir şeye muhtaç olmayandır.
Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur Elinizde buna dair hiçbir delil yoktur.
Allah’a karşı bilmeyeceğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?
69-De ki : “Allah’a karşı yalan söyleyip iftira edenler asla kurtulamayacaklardır.”
70-Dünyada bir süre faydalanmada sonra dönüşleri ancak bize olacaktır.Sonra da inkâr ettikleri için onlara en şiddetli azabı tattıracağız.
71-Onlara Nûh’un haberini de oku! Hani o kavmine demişti şöyle demişti ” “Ey kavmim, eğer aranızda kalmam ve Allah’ın âyetleriyle öğüt verişim size ağır geliyorsa- ki ben ancak Allah’a dayanıp güvenirim- haydi işinizi sağlam tutun , ortaklarınızi da çağırın. Sonra işiniz siz hiçbir tasa vermesin , sonra da mühlet vermek -sizin bana hükmünüzü uygulayın.”
72-Eğer yüz çeviriyorseniz zaten ben sizden bir ücret de istemedim. Benim ecrimi ancak Allah verecektir. Bana müslümanlardan olmam emrolundu.
73- Yine onu yalanladılar. Bizde onu ve onunla birlikte gemide bulunanları kurtardık ve onları halifeler kıldık. Âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. uyarılanların sonu nasıl oldu na bir bak !
74-Sonra onun arkasından kendi kavimlerine nice peygamberler gönderdik de onlara apaçık belgelerle geldiler .Fakat öncden yalanladıkları şeye iman etmediler. İşte haddi aşanların kalpleri üzerine böyle mühür basarız.
75-Sonra bunların ardından da Mûsâ ile Hârun’u, âyetlerimizle Firavun ve onun ileri gelenlerine gönderdik .Fakat onlar büyüklük tasladılar.Onlar zaten günahkâr bir kavim idiler.
76-Tarafımızdan kendilerine hak geldiği zaman: Her halde b u açık bir sihirdir” dediler.
77-Mûsâ: “Size gelince hakka böyle mi dersiniz? Bu sihir midir? Halbuki sihirbazlar kurtuluşa eremezler.»” dedi.
78-Dediler ki :” Sen bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuzdan döndürmek için ve yeryüzünde de büyüklük ikinizin olsun diye mi bize geldin?Biz size inanmıyoruz.”7
9-Firavun: ‘Bütün bilgin sihirbazları bana getirin’ dedi.
80-Nihâyet sihirbazlar gelince Mûsâ onlara, “Atacağınızı atın!” dedi.
81-Onlar atınca, Musa dedi ki: Sizin bu yaptığınız sihirdir. Şüphesiz Allah onu boşa çıkaracaktır. Elbette Allah o bozguncuların işini düzeltmez .”
82-Allah günahkârlar hoşuna gitmese de kelimeleri ile hakkı ortaya koyup gerçekleştirecektir.
83- Mûsâ’ya kavminden bir takım gençler dışında kimse iman etmedi .Bunlar Firavn’un ve ileri gelenlerinin kendilerini fitneye düşürmelerinden korkuyorlardı. Çünkü Firavun, yeryüzünde yücelik taslayan bir kişi idi ve o gerçekten haddi aşanlardandı.
84-Mûsâ“Ey kavmim! Eğer siz Allah’a iman etmiş ve O’na teslim olmuşsanız artık O’na güvenip dayanın.”dedi.
85-Fe kâlû alallâhi tevekkelnâ, rabbenâ lâ tec’alnâ fitneten lil kavmiz zâlimîn(zâlimîne).
85-Onlar da şöyle dediler: “Biz yalnız Allah’a guvenip dayandık.Ey Rabbimiz! Bizi o zâlimler topluluğunun fitnesini uğratma!
86-«Ve rahmetinle bizi o kâfirler topluluğundan kurtar.»
87-Mûsâ ve kardeşine: Mısır’da evler hazırlayın O evlerinizi namazgah yapın namazı dosdoğru kılın.Müminleri müjdele!” diye vahyettik.
88-Mûsâ “Ey Rabbimiz! Gerçekten sen, Firavun ve ileri gelenlerine dünya hayatında bir zinet ve mallar verdin. Rabbimiz ,senin yolundan saptırsınlar diye mi? Rabbimiz , Mallarını yok et, kalblerini mühürle.Çünkü onlar can yakıcı azabı görmedikçe iman etmeyeceklerdir”
89-Buyurdu ki :” «İkinizin duası kabul olundu. O halde dosdoğru yürümeye devam edin , sakın o bilmezlerin yoluna uymayın’
90-İsrâiloğulları’nı denizden geçirdik;
hemen Firavun askerleri ile beraber haddi aşarak ve zulmederek arkalarına düştü.
Nihâyet boğulacağını anda şöyle dedi: “İsrailoğullarının iman ettiklerini den başka ilah
olmadığına inandım. Ben de müslümanlardanım»
91-Şimdi mi? Halbuki sen bundan önce isyan etmiş ve fesatçılardan olmuştun.
92- Senden sonrakilere bir ibret olman için bugün sadece bedenini kurtaracağız ,insanların birçoğu şüphesiz âyetlerimizden gafildirler.
93Andolsun, biz İsrailoğullarını gerçekten çok güzel bir yere yerleştirdik.
Onları hoş ve temiz şeylerle rızıklandırdık.
Kendilerine ilim gelinceye kadar anlaşmazlığa düşmediler.
Muhakkak ki Rabbin anlaşmazlığa düştükleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hükmünü verecektir.
94-Eğe sana indirdiğimizden şüphede isen , senden önce kitabı okuyanlara sor.
Andolsun ki, hak sana Rabbinden gelmiştir. O hâlde, sakın şüphe edenlerden olma!
95-Sakın Allah’ın âyetlerini yalanlayanlardan da olma! Yoksa zarara uğramışlardan olursun.
96-Doğrusu üzerlerine Rabbinin sözü hak olmuş bulunanlar iman etmezler:
97-Onlara her türlü âyet gelse bile, acıklı azabı görecekleri ana kadar
98-İman edip de imanı kendisine fayda sağlayan bir ülke olsaydı ya!Yunus kavmi bundan müstesnadır. Bunlar iman edince üzerlerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını kaldırıp giderdik ve onları bir süreye kadar faydalandırdık.
90-Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi elbette toptan iman ederlerdi. Böyle iken sen iman etsinler diye insanları zorlayıp duracak mısın?
100-Allah’ın izni olmadan hiçbir kimsenin iman etmesi mümkün değildir. Ricsi akıl etmeyenlerin üzerine bırakır.
101-De ki: “Göklerde ve yerde neler var bir bakın! ” O âyetler ve korkutmalar iman etmeyecek bir topluluğa fayda vermez .
102-Onlar kendilerinden önce geçmiş olanların günleri gibisinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: «Haydi bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim .”
103-Sonunda biz peygamberlerimizi ve aynı şekilde iman edenleri de esenliğe kavuştururuz. Mü’minleri kurtarmamız, üzerimize bir haktır.
104-De ki: “Ey İnsanlar! Benim dinimden şüphede iseniz; ben sizin Allah’tan başka taptıklarınıza tapmam. Ancak canınızı alacak olan Allah’a ibadet ederim. Ben, mü’minlerden olmakla emredilmişimdir.
105-Ve:” Yüzünü dine Hanif olarak döndür. Sakın müşriklerden olma” diye (bana emir verildi).”
106-Allah’tan başka, sana faydası olmayan zarar da vermeyen şeylere de ibadet etme.
Eğer böyle yaparsan o takdirde şüphesiz ki sen zalimlerden olursun.”
107-Allah sana bir sıkıntı dokundurursa onu O’ndan başka hiçbir kimse gideremez.
Sana bir hayır dilerse O’nun lütfunu geri çevirecek hiçbir kimse yoktur.
O bunu Kullarından dilediğine eriştirir. O mağfiret edendir , rahmet edendir.
108-De ki: “Ey İnsanlar!Şüphe yok ki size Rabbinizden hak gelmiştir.
Artık kim hidayete bulursa o’ ancak kendi faydasına olmak üzere hidâyet ermiş olur.
Kim saparsa kendi zararına sapmış olur. Ben başınızda bir bekçi de değilim.»
109-Sana vahyolunan uy ve Allah hükmedinceye kadar sabret! O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.
kaynak (Tefsiru’s- Sa’di (Allametu’s-seyh Abdurrahman es – Sa’di)
Allah ondan razi olsun
Yüce Allah’a hamd-ü senâlar olsun