Medine döneminde inmiştir. Kur’an-ı Kerim’in en uzun sûresi olup 286 âyettir.

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Elif Lâm Mîm. ﴾1﴿

2-Îşte bu o kitap ki, onda asla rayb/şüphe yoktur; korunup sakınanlar/muttakiler için bir hüdadır.

3-Onlar gayba iman edip namazı ikame ederler ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden infak ederler.

4-Onlar ki, hem sana indirilene iman ederler ,hem de senden önce indirilene… Ahirete de onlar yakîn  ederler.

5-İşte bunlardır, Rab’lerinden bir hidayet üzere bulunanlar. Ve onlardir murâda erenlerin ta kendileridir

6-“Gerçekten o küfre sapanları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir; iman etmezler

7-“Allah, kalplerine de  kulaklarını da mühür vurmustur. Gözleri üzerine de perdeler çekmiştir. Onlar için büyük bir azap vardır.”

8-“İnsanlardan öyleleri vardır ki, ‘Allah’a ve âhiret gününe iman ettik’ derler; oysa mümin değillerdir.”

9-“Allah’ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar; halbuki kendilerinden başkasını aldatmazlar da bunun farkında değillerdir.”

10-“Kalplerinde bir hastalık vardır; Allah da hastalıklarını artırmıştır. Yalan söyledikleri için de onlara acıklı bir azap vardır.”

11-“Onlara yeryüzünde fesat vermeyin denildiği zaman, ‘Biz sadece ıslah edicileriz’ derler.”

12-“İyi bilin ki, gerçekten onlar varya, fesatçılık yapanların ta kendileridirler. Ancak farkında değillerdir.”

13-Onlara, ‘İnsanların iman ettiği gibi iman edin’ denilince, onlara ;’O sefihlerin iman ettikleri

14-“İman edenlerle karşılaştıkları zaman, ‘Amenna’ derler. Kendi şeytanlarıyla baş başa kaldıkları zaman ise, ‘Şüphesiz, biz sizinle beraberiz, onlarla sadece alay ediyoruz’ derler.”

15- “Asıl Allah onlarla alay ediyor da, tugyanları (azgınlıkları) içinde bocalarken kendilerini sürüklüyor.”

Bunlar, işte öyle kimselerdir ki: Hidayet karşılığında sapıklığı satın almışlar. Ne ticaretleri kâr sağlamış, ne de hidayeti bulmuşlardır.”
(Surah Al-Baqarah, 2:16)

“Onların misali, şu misalde olduğu gibidir  (etrafı aydınlatmak için) bir ateş yakmak  istemisti

“Ateş yakılıp da tam etrafı aydınlandığı bir anda Allah, onların nurlarını gideriverip kendilerini karanlıklar içinde bırakır; artık (hiçbir hakı) görmezler.” (Surah Al-Baqarah, 2:17)

“Onlar sağırdır, dilsizdirler, kördürler. Artık onlar dönmezler.”
(Surah Al-Baqarah, 2:18)

 

“Yahut gökten boşanan bir yağmur gibi ki, onda karanlıklar  var ,bir gök gürlemesi bir şimşek var. Yıldırımlardan ötürü ölüm korkusu parmaklarını kulaklarına tıkiyorlar ve Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.”(Surah Al-Baqarah, 2:19-)

Şimşek de neredeyse gözlerini kapıp alıverecek. Önlerini  aydınlattımı  ışığında yürüyorlar; karanlık üzerlerine çöktümü  dikilip kalıyorlar. Allah dilemis olsaydi , elbette işitmelerini de, görmelerini de alıverirdi. Şüphesiz ki Allah, her şeye güç yetirendir.”(Surah Al-Baqarah, 2:20)

 

Ey insanlar! O, sizi ve sizden öncekileri yaratmış olan Rabbinize ibadet edin umulur  ki, böylece korunup sakınanlardan olursunuz.”(Surah Al-Baqarah, 2:21)

“O,( Öyle bir Rab)ki, yeryüzünü sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Sizin  için gökten bir su indirdi de onunla türlü mahsullerden  size bir rızık çıkardı. Artik, sizde Allah’a endâd   edinmeyin  bir de bilip duruyorken “(Surah Al-Baqarah, 2:22)

“Eğer kulumuza parça parça indirdiğimiz (bu Kur’an)’dan şüphe içinde iseniz, haydi siz de onun dengi  bir sure getirin. Allah’tan başka şahitlerinizi de çağırın; eğer doğru söyleyen kimseler iseniz.“(Surah Al-Baqarah, 2:23)

“Yok, yapamazsanız –ki hiç bir  zaman  yapamayacaksınız– o halde çırası insanlar ve taşlar olan,ateşten korunup sakının ki 

o kâfirler için hazırlandı (Surah AlBaqarah2:24)

“İman edip salih amel işleyenlere ise  müjdele! Gerçekten onlar için, altlarından ırmaklar akar,öyle  cennetler vardır ki ;her ne zaman  o cennetlerin  mahsullerinden bir rızık ile rızıklansalar :Bu o! Daha  önce  rızıklandığımız şey!’ derler de kendilerine öyle benzer olarak sunulur. Birde orada  onlar için tertemiz kılınmış zevceler vardır, hem orada ebedi kalıcılardır.”(Surah Al-Baqarah, 2:25)

Gerçekte’ Allah bir sivrisineği veya  ondanda ötesini  mesel  yapmaktan sıkılıp utanmaz. İman edenler bilirler ki o, şüphesiz haktır, Rablerindendir;Ama küfre saplananlar ise’”Allah bu mesel ile  ne murad  etmiş” derler.Evet , Allah  onunla  bir çoklarini   saptırır, yine onunla çoklarini hidâyete eriştirir.O bununla  o fâsıklardan başkasını saptırmaz.”  Bakara Suresi, 26. Ayet

Onlar ki, Allah’ın ahdini, O’nun misakı ile bağlandıktan sonra bozarlar; Allah’ın vaslini / birleştirilmesini emrettiği kat ederler /koparirlar  ve yeryüzünde fesat yaparlar. İşte bunlar, hep hüsrana düşenlerdir.”Bakara Suresi 27. ayeti

O Allah’a küfr/nankörlük edersiniz! ?Ölü idiniz sizleri dirilti Sonra sizi yine öldürecek ve sonra siz yine diriltecek ve sonra döndürülüp O’na götürüleceksiniz;Bakara Suresi 28. ayeti

“O, öyle bir Rabb’dir ki, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra göğe istiva etti ve onları yedi gök halinde düzenledi. O, her şeye alîmdir.”
— Bakara Suresi, 29. Ayet

“Hani Rabb’in meleklere, ‘Muhakkak ben yeryüzüne bir halife yaratacağım’ demişti de, melekler, ‘Biz Seni hamd ile tesbih ve takdis ederken orada fesat yapacak, kanlar  dökecek bir kimse mi yaratacaksın?’ dediler.  ‘Elbette ben sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim’ buyurdu.”Bakara Suresi, 30. Aye

“Ve Adem’e bütün isimleri öğretti; sonra onları meleklere gösterip, ‘Eğer sadık iseniz, haydi bana bunların isimleriyle bana  haber verin “buyurdu.” (Bakara Suresi, 2:31)

“Sübhansız! Dediler: ‘Bizim, senin öğrettiğinden başka bir ilmimiz yok. Şüphesiz sen, sensin Alim ve Hakim.'(Bakara Suresi, 2:32)

“Ey Adem, buyurdu, onlara bunların isimleriyle haber ver. O da onlara isimleriyle haber verince, demedim mi size, gerçekten göklerin ve yerlerin gaybını ben bilirim; açığa vurduğunuz şeyleri de, gizlediklerinizi de yine ben bilirim, diye buyurdu.”(Bakara Suresi, 2:33)

“Ve o vakit meleklere, ‘Âdem’e secde edin,’ dedik; derhal secde ettiler. Ancak İblis dayattı, kibirine de yediremedi ve zaten kâfirlerden idi.”(Bakara Suresi, 2:34)”

Ve dedi ki: ‘Ey Âdem, sen ve eşin cennete mesken edinin; ikiniz de ondan dilediğiniz yerden yiyin. Fakat şu ağaca yaklaşmayın ki, haddi aşan zalimlerden olmayasınız.’”(Bakara Suresi, 2:35)

 Derken, Şeytan onları oradan kaydırdı, içinde bulundukları yerden çıkardı.

Biz de -haydi- dedik” kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yerde size bir zamana kadar bir karar ve nasip alma var.”(Bakara Suresi, 36. Ayet”

Derken Âdem, Rabb’inden birtakım kelimeler telakki etti. O’da onun tevbesini kabul buyurdu Gerçekten  O’dur  ancak  tevvâbu’r-Rahim.(Bakara Suresi, 37. Ayet

Dedik ki: ‘İnin hepiniz oradan! Şimdi, benden size bir hidayet gelir de kim benim hidayetime uyarsa, onlar için korku yoktur ve onlar asla üzülmezler.'”(Bakara Suresi, 38. Ayet)

“Küfre saplananlar ve ayetlerimizi yalanlayanlara ise  işte onlar  ateş yaranıdır; orada ebediyyen kalirlar.”(Bakara Suresi, 39. Ayet)

Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi hatırlayın ve ahdimi yerine getirin  ki ben de s ahdinizi  yerine  getireyim. Yalnızca benden korkun.”(Bakara Suresi, 40. Ayet)

“Beraberinizdekini tasdikleyici olarak indirdigime iman edin ve ona küfredenlerin ilki siz olmayın. Ayetlerimi az bir pahaya satmayın ve yalnız benden korunup sakının.”Bakara 41 ayet

“Hakkı batılla bulayıp bile bile hakkı gizlemeyin.”(Bakara, 2:42)

“Namazı ikâme edin, zekatı verin ve rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin.”
(Bakara, 2:43)”

İnsanları birr’i emreder de kendinizi unutur musunuz? Halbuki kitabı okuyup duruyorsunuz. Artık akletmez misiniz?”(Bakara, 2:44)

“Bir de sabır ve namaz ile yardım isteyin. Gerçi bu, haşyet  sahipleri dışındakilere ağır gelir.”(Bakara, 2:45)

“Onlar ki, kendilerini hakikaten Rab’lerine kavuşuyor ve hakikaten O’na dönüyor sayarlar.”(Bakara, 2:46)

“Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetlerimi ve size âlemler üzerine gerçekten üstün kıldığımı hatırlayın.”(Bakara, 2:47)

“Ve öyle bir günden korunun ki, hiç kimse başka bir kimse adına ödemede bulunamaz, kimseden şefaat de kabul edilemez, kimseden fidyede alınmaz; hem onlar kurtarılacak da değiller.”(Bakara, 2:48)”

Hatırlayın ki, siz Firavun hanedanından kurtarmıştık. Onlar sizi azabın en kötüsüyle azablandırıyor; oğullarınızı boğazlıyor, kız çocuklarınızı diri bırakıyorlardı. Bundan sizin için Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan bulunuyor.”(Bakara, 2:49)

50- Hani  bir vakit  sizin sebebinize  denizi yarıp sizi  kurtarmış  Firavun ve hanedanını ise suda boğmuştuk. Sizler bakıp duruyordunuz.

52-Sonra bunun ardından  sizi affettik, , gerekti ki şükredecektiniz.

53-Ve bir vakit Musaya  kitab’ı ve Furkan’ı verdik,gerekti ki  doğru gidecektiniz.

54-Ve  bir  vakit  Mûsâ, kavmine dedi ki:”Ey  kavmim gerçekten  siz o buzağıya tutularak  kendinize  zulmettiniz. Hemen yaradanınıza tevbe edin ve derhal kendinize  öldürün. Bu yaratanınız  katında sizin için hayırlıdır.”Böylelikle tevbenizi kabul etti.Gerçekten  O’dur  Tevvâbu’r- Rahîm.

55- Ve bir  vakit ;”ey Mûsâ “dediniz. “Biz  Allah’a  ı aşikâre görmedikçe  sana  asla  inanmıyacağız» Birden   o sâika  sizi çarpıverdi, bakıp duruyordunuz.

56-Sonra, şükredesiniz diye ölümünüzün ardından sizi tekrar dirilttik.

57-Ve (Tih’de)  üstünüze  o bulut  gölgelik  çektik  ve size verdiğimiz o tertemiz  ve  hoş  rızıklardan yeyin diye  üzerinize  hem  menn hem selvâ indirdik. Zulmu  bize  etmediler  ancak  kendi kendilerine  zulmetmekteydiler .

58- Ve  bir vakit «şu kasabya  girin  ve orada istediğinizi bol bol yeyin, kapısından  secde ederek girin ve «hıtta» deyin ki günahlarınızı  mağfiret  edelim, muhsinler  ise  daha artıracağız» dedik

59-Derken  o zulmedenler  sözü değiştirdiler,  kendilerine  söylenildiğinden başka bir şekle koydular. Biz de o zalimlere, fısk işledikleri için gökten tiksinilen  bir pislik indirdik.

60-Ve bir vakit Mûsâ kavmi için  istiska  edince. Biz de ;vur dedik- âsânı  taşa”Hemen ondan oniki pınar fışkırdı. Her bir insan topluluğu kendi su  alacağı  yeri bildi.”“Allah’ın rızıkdan yeyin, için. Yeryüzünde  fesat çıkararak taşkınlık   yapmayın.”

  61-Ve bir vakit ““Ey Mûsâ biz tek çeşit yemeğe katlanamayacağız, artık bizim için  Rabb’ine dua et  de bize  bakla(sebze ) acur,  , sarımsak,mercimek ve soğan gibi yerin bitirdiği  şeylerden  çıkarsın.” dediniz. Dedi ki:”Siz  hayırlı olanı böyle daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz?Öyle ise bir şehre inin,  istediğiniz şey orada size verilecek.” Bundan ötürü  onlar zillet  ve yolsulluğa  mahkum edildiler  ve nihayet  Allah’tan gelen  bir   gazaba  uğradılar. Çünkü  Allâh’ın âyetlerine küfrediyor  ve  haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. İşte  öyle ,çünkü isyana daldılar ve aşırı gidiyorlardı.

62-Şüphe yok ki iman edenler ve yahudiler  ve  hıristiyanlar ve sâbiîler.. bunlardan her kim  Allah’a  ve âhiret gününe iman eder  ve salih amel işlerse elbette bunların Rab’leri katında ecirleri vardır.Onlara  ne korku vardır, ne de onlar üzüleceklerdir

63-Bir vakit de mîsâkınızı almıştık, ve Tûr’u üstünüze kaldırıp demiştik ki” Verdiğimiz   kuvvetle tutun ve içindekinden gafil olmayın, gerek ki korunursunuz.”

64- Sonra onun  ardından yüz çevirdiniz.Eğer üzerinizde  Allah’ın   fazlı ve  rahmeti  olmasaydı elbette  hüsrana düşenlerden olurdunuz.

65-İçinizden sebt günü  haddi  aşanları elbette bilirsiniz. Biz de  onlara;”aşağılık maymunlar olun!” dedik.

66-Bunu önündekilere  ve ardındakilere bir ibret , korunup   sakınanlara bir öğüt yaptık.

67-Bir vakit de Musa kavmine( şöyle ) demişti: «Allah size bir sığır boğazlamanızı emrediyor. ” Sen -dediler- bizimle eğleniyor musun!” ” Allah’a sığınırım -dedi  cahillerden olmaktan ”

68- “Bizim için Rabbine dua et de  onun mahiyetini bize iyice  açıklasın” dediler. “O buyuruyor ki -dedi -“öyle bir sığır ki  ne çok  yaşlı ne de çok genç. İkisi ortası bir  dinçtir.” Haydi emrolunduğunuz işi yapın.”

69-“Bizim için-dediler – Rabb’ine  dua et  de rengi  ne imiş bize beyân etsin.” “O  buyuruyor  ki:” Bir sığır ki, sapsarı  rengi bakanlara  süru verir.” dedi 70-Dediler ki: “Bizim için  Rabb’ine  dua et, o sığır  nasıl  olduğunu bize  iyice açıklasın, çünkü o bize  diğer sığırlara benzer  geldi , inşaallah doğruyu bulanlardan oluruz.”

71-Dedi ki: “O şöyle  buyuruyor.  O öyle bir sığır ki , işe koşulmamış, arazi sümemiş ve ekin sulamamıştır. Kusursuzdur, hiçbir alacası  yoktur.” ” “İşte- dediler -şimdi hak  ile geldin.” Nihayet o sığırı boğazladılar; az kalsın  yapmayacaklardı.

72-Hani siz  bir kişi öldürmüştünüz de(Katili  hakkında)  herbiriniz suçu  diğerine  atmıştınız. Halbuki  allah  gizlediğinize  açığa çıkaracaktı.

73-Bu sebeple, “onun bir parçası ile ona (ölüye) vurun”dedik.İşte, ALLAH ölüleri böyle diriltir.Akledersiniz   diye äyetlerini  böyle gösterir.

74-Sonra bunun  ardından yine kalpleriniz katılaştı. Şimdi onlar taş gibi,  belki daha beter. Çünkü  taşların öylesi var ki çatlar  da bağrından sular bağrından sular  fışkırır ve öylesi de var ki, Allah korkusundan yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan gafil  değildir.

75-Şimdi, bunların size iman edivereceklerini mi  ümit ediyorsunuz? Halbuki  onlarsn bir  fırkası var ki, Allah’ın kelâmını  işitirlerdi de akılları aldıktan sonra onu bile bile tahrif ederlerdi.

76-İman edenlerle karşılaştıklarında «iman ettik» derler. Birbirleri ile  tenhada baş başa kaldıklarında “Allah’ın size açtığını, onu  Rabb’inizin  huzurunda  size karşı delil getirsinler  diye mi  onlara haber veriyorsunuz, akıl erdiremiyor musunuz?”derler.

77- Gizlediklerini de, açığa vurduklarını da Allah’ın muhakkak  bildiğini bilmiyorlar mı?

78-Onların arasında, bir takım kuruntular   dışında kitab’ın ne olduğunu  bilmiyen ümmiler de vardır. Onlar yalnız zan ediyorlar.

79-Artık veyli  o kimselere ki kitab’ı  kendi elleri  ile  yazarlar da  sonra  az bir paha karşılığında  satabilmek için “bu Allah katındandır» derler! Veyl  ellerinin yazdıkları yüzünden  onlara, veyl  o kazandıkları yüzünden  onlara!

80-Bir de,”“Sayılı birkaç gün dışında  bize asla ateş dokunmaz” dediler. De ki :”Buna  dair   Allah’tan  bir ahit mi  aldınız?Eğer öyleyse Allah asla ahdinden  dönmez . Yoksa  Allah’a  Allaha karşı bilemiyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?

81-Hayır, kim bir kötülük  işlemiş de  günahı kendini  her taraftan  çepeçevre  kuşatmış  ise, işte öyleleri, içinde  ebedi  kalıcı ateş ehlidirler.

82-İman edip salih ameller işleyenlere gelince, işte  öyleler  içinde  ebedi kalıcı Cennet  ehlidirler.

83- Ve bir  vakit İsrail oğullarının şöyle misakını aldık: Allahdan başkasına tapmıyacaksınız;ana babaya ihsan edeceksiniz, akrabaya da, yetimlere de, yoksullara da… ve insanlara  güzel  söyleyin ,namazı  ikâme edin, zekâtı verin.”  Sonra  pek azınız  hariç sözünüzden  döndünüz  ve hâlâ da yüz çevirmektesiniz.

84-Yine bir vakit mîsâkınızı almıştık:” Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz    ve  birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız.” Sonra siz bunu ikrar etmiştiniz  ve ikrarınıza şahit de olunmuştunuz.

85-Sonra işte sizlere  öyle kimselersiniz  ki,  yine birbirinize  öldürüyor , içinizden bir  kesimi  yurtlarından çıkarıyor ve onlara karşı günah  ve düşmanlıkta  birleşip yardımlaşıyorsunuz.

Eğer size esir olarak  gelirlerse fidye ile kurtarıyorsunuz.

Halbuki onların çıkarılması size haram kılınmıştır.

Yâ!… Siz   kitab’ın bir kısmına  iman, bir kısmına küfr mü  ediyorsunuz? İçinizden böyle  yapanların cezası, dünya hayatında horlanmaktan  başka bir şey değildir.

Allah  yaptıklarınızdan  gafil  değildir.

86-Onlar âhireti  dünya  hayatına satmış kimselerdir.  Onun için  azapları hafifletilmez, onlara  yardım  da edilmez.

87-Andolsun ki  Mûsâ’ya o  kitap verdik  ve arkasından  birbiri ardınca  peygamberler  gönderdik. Meryem oğlu İsa’ya da apaçık deliller verdik  ve O’ nu Ruh’l-Kudüs  ile destekledik .

Demek , size ne zaman  bir peygamber  nefislerinizin  hevasına  uymayan bir şeyi getirirse, büyüklenecek, kimin  yalanlayacak , kiminide öldüreceksiniz  ha !

88-“Bizim-dediler- «Kalplerimiz kılıflıdır»Öyle değil kâfirlikleri  yüzünden  Allah onları lânetledi. Az, pek  az  iman ederler.

89-Yanlarındakini tasdiklemek üzere onlara Allah tarafından bir kitab gelince -önceden küfredenlere karşı   yardım isteyip    dururlarken o tanıdıkları kendilerine gelince- tuttular ona küfrettiler imdi Allah’ın lâneti kâfirlerin boynuna!

90-Ne çirkindir o kendilerini sattıkları ki: Allah’ın, kullarından dilediğine kendi fazlından  indirmesine bağyederek   Allah ne indirdise hepsine küfrettiler de gazab üstüne gazaba değdiler ve ayrıca    o kâfirler için  küçük düşürücü  bir azab var.

91-Onlara,’ ‘Allah’ın indirdiğine iman edin “denildiği zaman: “Biz  bize indirilene iman ederiz “derler  de ondan ötesine küfrederler. Halbuki  o, beraberlerinde  bulunanı tasdikleyen  hakkın kendisi.”Ya…!”de, “iman ediyordunuz da , niçin daha önce Allah’ın peygamberlerini   öldürüyordunuz?»

92-Andolsun ki  Mûsâ  size apaçık belgelerle gelmişti   de  arkasından  tutttunuz danaya  taptınız;  siz  işte o  zalimlersiniz.

93-Bir vakit ” “Size verdiğimiz  kitabı kuvvetle tutun ve dinleyin”diye Turu tepenize kaldırıp mîsâkınızı almıştık.”Dinledik,  isyan ettik “dediler. Küfürleri  yüzünden  buzağı  adeta  kalplerine içirilmiş idi. De ki: “Eğer   mü’minler iseniz, imanınızın  size  ne çirkin şeyler emrediyor!”

94-De ki:””Eğer Allah  yanında âhiret yurdu  başkalarının değil de sadece sizin ise,-doğru söyleyenler iseniz -haydi ölümü  temeni edin.”

95-Fakat elerinden   çıkan işler dururken onu hiç bir zaman temenni etmezler. Allah bilir o zalimleri.

96-Andolsun ki, onları insanların yaşama en düşkünü hatta  müşriklerden bile düşkün bulursun. Her biri  arzu  eder ki  bin yıl yaşatılmış olsa. Halbuki  uzun  müddet yaşatılması kendisini  azabadan kurtarıcı  değil. Ne yapmakta iseler  Allah görüyor.

97-De ki:”Her kim Cibrile düşman ise bilsin ki o, o Kur’anı senin kalbin üzerine,- Allah’ın izniyle- indirdi, önündekileri tasdikleyici,  mü’minlere bir hidâyet ve bir müjde  olmak  üzere.”

98-Herkim  Allah’a ,meleklerine, peygamberlerine, Cebrail ve Mikail’e düşman olursa, bilsinki  Allah da  kafirlerin düşmanıdır.”

99-Andolsun ki  biz  sana apaçık âyetler/belgeler/mucizeler indirdik , öyle ki  fâsıklardan başkası onlara kafirlik etmez. 

100-Onlar, her ne zaman bir ahitle bağlansalar, içlerinden  bir topluluk (onu)  bozup atıvermedi mi? Hatta  değil bir topluluk onların çoğu iman etmezler.

101-Hem Allah tarafından  onlara  yanlarındakini  tasdikleyici bir peygamber geldiği her seferinde kendilerine   kitab  verilenlerden  bir fırka  Allah’ın Kitabını  arkalarına attılar, sanki bilmiyorlarmış gibi de…

102- Süleyman’ın hükümranlığına dair uydurdukları şeylerin ardına düştüler.

Halbuki Süleyman kâfir olmadı. Fakat o   şeytanlar   kâfir oldular. İnsanlara büyüyü ve Babil’deki iki meleğe, Haruta ve Maruta indirilen şeyleri öğretiyorlardı.

Halbuki o iki melek;”biz ancak  imtihanız, sakın küfre girme”demedikçe  kimseye  öğretemezlerdi. İşte ikisinden koca ve karısını ayıracak şeyler öğrenirlerdi.

Allah’ın izni olmadıkça onunla hiçbir  kimseye zarar verebilecek değillerdi.

Onlar ise kendilerine  zarar verecek  ve fayda sağlamayacak şeyler öğreniyorlardı. 

Andolsun ki onu  satın alan kimsenin  âhirette  bir nasibi  yok , bunu  muhakkak bilmişlerdir. Keşke kendilerini  ne kadar kötü  bir şeye  sattıklarını bilselerdi.

103-Eğer iman edip sakınmış  olsalardı, elbette  Allah’ın sevabı  daha hayırlı olurdu. Keşke bilselerdi.

104-Ey müminler! «Râinâ» demeyin, «unzurnâ» deyin ve dinleyin ki kâfirler için  çok acı  bir azab  var.

105-Arzu etmez o küfredenler -ne ehl-i kitaptan ne de müşriklerden-ki  size Rabb’inizden  bir  hayır indirilsin. allah ise  rahmetini dilediğine  tahsis eder. Allah büyük lütuf sahibidir.

106-Biz bir âyettenher neyi  nesheder veya unutturursak,  ya  ondan  daha  hayırlısını, ya da  onun benzerini getiririz.Bilmezmisin ki  Allah her  şeye kadirdir.

107-Bilmez misin ki Allah, gerçekten  O’na  aittir göklerin   ve yerin hükümdarlığı, size de Allah’tan ötede ne bir dost vardır ne de bir yardımcı.

108-Yoksa siz  peygamberlerinizi  bundan evvel  Mûsâ’ya sorulduğu gibi  sorguya  çekmek mi istiyorsunuz?Herkim  imanı küfürle değişirse, düz yolun ortasında sapıtmışdır.

109-Ehl-i kitap’tan bir  çoğu sırf  nefislerine  yerleşmiş hasedden  ötürü  arzu  ederler ki: Sizi  imanınızdan sonra çevirip kafir etseler, hem de  hak kendilerine  besbelli  olmuşken … 

Allah’ın  emri gelinceye  kadar affedip hoşgörün.Şüphesiz Allâh, her şeye gücü yetendir.

110-.Namazı ikâme  edin,  zekatı verin. Nefisleriniz için  önden  ne hayır gönderirseniz, Allah  nezdinde onu  bulacaksınız. Şüphesiz Allah  neler yaptığınız  görendir.

111-”Yahudi veya Hıristiyan olandan başkası asla Cennet’e giremez”dediler. Bu, onların kendi  kuruntuları!De ki: “«Eğer doğru iseniz getirin delilinizi. ”

112-Hayır!Kim muhsin olarak yüzünü  Allah’a teslim ederse işte ona Rabb’i katında  bir ecir vardır. Onlara  ne  korku vardır ne de üzülürler.

113-Yahudiler: ‘Hıristiyanlar  hiç bir şey üzerinde değil» dediler.Hıristiyanlar da ‘Yahudiler hiç bir şey üzerinde değil» dediler. Halbuki hepsi de  Kitab’ı okurlar. İlmi olmıyanlar da tıpkı öyle onların dedikleri gibi dediler. Artık Allâh,anlaşmazlığa düştükleri bu hususta  kıyâmet gününde aralarında hüküm verecektir.

114-Allah’ın mescitlerinde O’nun isminin anılmasını  meneden  ve  oraların harab olmalarına çalışanlardan daha zalim kim olabilir? Böyleleri oralara ancak  korka korka  girebilirler

Onlara  dünyada horluk  vardır, âhirette de en büyük azab yine onlaradır.

115-Doğu da Allah’ındır batı da.Öyleyse  her nereye dönseniz Allah’ın yüzü oradadır. Şüphe yok ki  Allah Vasi’dir, Alîm’dir.

116-Bir”Allah  de  oğul edindi.» dediler . Haşâ! O münezzehtir. Tam aksine , göklerde  ve yerde  ne varsa  hepsi O’nundur,  hepsi O’na boyun  eğer.

117- Göklerin ve yerin  yaratıcısı..Bir şeyin olmasını hükmetti  mi, ona yalnızca” ol”der, oluverir.

118-İlmi olmıyanlar; “Allah bizimle  konuşsa ya, yahut  bize bir  âyet/mucize  gelse ya!”dediler  Bunlardan  öncekiler de  tıpkı böyle, bunlar gibi demişlerdi. Klapleri  birbirine  ne kadar da  benzedi ! Biz yakîn  sahibi   olmak isteyen  bir topluluğa âyetleri beyân  etmişizdir.

119-Şüphe yok ki biz seni  müjdeleyici ve  korkutucu olarak  hak ile gönderdik. Sen  cehennemliklerden  sorumlu tutulamazsın.

120-Dinlerine uymadıkça ne Yahudiler, ne de Hıristiyanlar asla  senden hoşnut olmazlar.  De ki: “Allah’ın hidâyeti! İşte en doğru yol, ancak budur.” Andolsun ki, sana  gelen  bunca  ilimden sonra onların heva  ve heveslerine  uyacak olursan,  Allah’tan  sana ne bir dost  bulunur  ne de bir  yardımcı.

121- Kendilerine  kitab’ı  verdiğimiz kimseler  onu  tilavetinin hakkını vererek  okurla, işte bunlar  ona iman ederler. Her kim  de ona  küfrederse ,  işte onlar zarara uğrayanların tä kedileridir .

122-Ey İsrâiloğulları! Size ihsan ettiğim nimetimi,sizi vaktiyle âlemlere  üstün  kıldığımı hatırlayın.

123-Sakının  öyle bir günden ki :Kimse kimseden bir şey ödeyemez,kimseden fidye kabul edilmez, ve ona şefaat de fayda vermez. Hem de hiç bir taraftan yardım olunmaz.

124-Bir vakit i İbrahim’i  Rabbi bir takım kelimelerle  imtihan etti.  O bunları eksiksiz  yerine getirince;”ben seni insanlara  imam yapacağım”buyurdu .”Zürriyetimden de» dedi de, “benim ahdime zalimler  nail olmaz”buyurdu.

125- Ve  o vakit  Beyt’i  insanlar için  bir dönüp varılacak bir eman  yeri kıldık.Siz de İbrahim’in makamından  bir namazgâh  edinin. e İbrahim ve İsmaile şöyle ahid verdik:”Beytimi hem tavaf edenler için, hem ibadete kapananlar için, hem rükü ve sücude varanlar için tertemiz bulundurun.”

126-Ve o vakit  İbrahim;Rabb’im bunu emin bir belde  kıl!  Halkından Allah’a ve âhiret günü’ne iman edenleri meyvelerle  rızıklandır” demişti.

Buyurmuştu ki “Kâfir  olanı dahi kısa bir zaman  için  faydalandırılacak ,sonra onu  cehhennem  azabına mahkûm edeceğim, o  ne kötü bir dönüştür!”

127-Ve o vakit ki İbrahim beyt’ten temelleri yükseltiyordu İsmail de  birlikte: “Rabb’imiz  Kabul buyur bizden,şüphesiz ki Sensin, Semiu’l-Alim Sen.”

128-«Rabb’imiz hem  ikimizi de  senin için boyun eğen kimselerden kıl. Soyumuzdan da yalnız senin için boyun eğen bir ümmet yarat  ve bize menasikimizi göster. Tevbelerimizi  kabul  buyur. Şüphesiz ki Sensin

129-Rabb’imiz, hem de onlara içlerinden   öyle bir peygamber  gönder ki: Onlara hem âyetler okusun,  hem Kitab’ı ve Hikmet’i  öğretsin, hem de arındırsın.Şüphesiz ki  Sensin, Azîzu’l Hakîm Sensin,” Tevvâbu’r- Rahîm Sen .”

130-İbrahim’in  dininden kim yüz çevirir? Ancak  kendini kıyan sefih. Andolsun ki  biz  O’nu  dünyada  beğenip seçmişizdir. O âhirette  de muhakkak salihlerdendir.

131-Rabb’i Ona; “teslim  ol” dediği zaman, “âlemlerin  Rabb’ine  teslim oldum”demişti.

132-İbrahim de bunu oğullarına vasiyet etti. Yakub da ;”Oğullarım,  Allah sizin için bu dini beğenip seçti , o halde  siz ancak  müslümanlar olarak  can verin “dedi. 

133-Yoksa  siz ölüm  Yakub’a  gelip çattığı zaman  orada hazır mıydınız? Hani o  oğullarına;”benden  sonra  siz neye  ibadet edeceksiniz?” dediği zaman  onlar; ““Senin İlahına  ve  ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın İlahına,  bir tek olan  ilâha  ibadet edeceğiz. Biz O’na  teslim olmuşuz.» demişlerdi.

134-Onlar  bir  ümmetti, gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız da sizindir.  Ve siz onların  amelerinden  sorulacak değilsiniz.135- “Yahudi ve Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız” dediler. De ki :“Hayır! Hanif olarak  İbrâhim’in dinine (uyarız). O müşriklerden değildi.”

136-Deyin ki: “Biz Allah’a ve bize indirilene,İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve  torunlarına indirilene,  Musa’ya ve İsa’ya verilenlere be  bütün  peygamberlere  Rabb’leri  tarafından verilenlere iman ettik.  Birini  diğerinden ayırd etmeyiz. Biz  O’na  teslim  olmuşlarız.»

137-Eğer böyle; sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, muhakkak hidâyet bulurlar  ve eğer  yüz çevirirlerse, apaçık bir şikak içindedirler.  Onlara karşı  sana  Allah  yeter. O Semîu’l- Alîmdir.

138-Allâh’ın boyası…Kimin  boyası Allah’tan  daha güzel olabilir? Biz yalnız O’na ibadet edenleriz.

139-De ki: “Allah hakkında bizimle çekişecek misiniz? Halbuki  O,  bizim de Rabb’imiz,  sizin de  Rabb’inizdir. Bizim  amellerimiz  bize sizin amelleriniz size. Biz  O’ na  ihlâsla bağlananlarız.”

140-Yoksa;” İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub  ve oğulları da yahudi veya hıristiyan  idiler “mi diyorsunuz? De ki:” Sizler mi daha iyi bileceksiniz  yoksa  Allah mı? “yanında  bulunan  Allah’ın şehadet ettiği   hakikati bilerek gizleyenden  daha zalim kim  olabilir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.

141-Onlar bir ümmetti, gelip geçti.Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandığınız da sizindir ve siz onların amellerinden sorulmayacaksınız.

142-İnsanlardan birtakım sefihler;”«Onları daha önce yöneldikleri  kıblelerinden döndüren nedir ?”diyecekler.De ki: «Doğu da Allah’ındır, batı da.  O kimi dilerse onu dostdoğru yola iletir.”

143-Böylece sizi  vasat bir ümmet kıldık. Ta ki  siz bütün insanlar üzerine  şahidler  olasınız, peygamber de sizin üzerinize şahid olsun.

Senin hâlâ  yönelmekte  olduğun yeri kıble yapışımız da sırf şunun içindir:  Peygamberin izince gidecekleri, iki ökçesi  üzerinde geri döneceklerden  bilelim. 

O elbette Allah’ın hidâyet eylediği kimselerden  başkasına mutlaka ağır gelecekti.  Allah imanınızı zayi edecek değil. Hakikaten  Allah insanlara  karşı Raûfu’r- Rahîmdir.

144-Hakikaten yüzünün semada  aranıp durduğunu görüyoruz. Artık senin hoşnud olacağın kıbleye  döndüreceğiz.

Haydi yüzünü  Mescid-i Haram’a doğru çevir. Siz de nerede bulunursanız yüzlerinizi  o yöne çevirin. Şüphe yok ki kendilerine  kitap verilenler bunun  Rabb’lerinden gelen  bir hak olduğunu pek iyi bilirler, Allah onların yapa geldiklerinden gafil değildir.

145-Andolsun ki, sen o kitap  verilenlere  her türlü  âyeti de getirsen,  yine senin  kıblene uymazlar. Sen de onların kıblelerine uyacak değilsin.Onların da  biri diğerinin kıblesine uymuyor  ki!  Andolsun ki, sana gelen  bunca   ilimden sonra   tutar da onların  hevâlarına uyarsan ,  o zaman  mutlaka zalimlerdensindir.

146-Kendilerine kitap verdiklerimiz onu öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Bununla birlikte, içlerinden bir grup  bilip  durdukları halde  yine de  mutlaka hakkı gizlerler.

147-Hak   Rabb’indendir. O halde sakın şüphecilerden olma.

148-Herkesin   yüzünü  kendisine döndürdüğü  bir yönü  vardır.Öyle ise  siz de hayır  işlerde birbirinizle yarışın. Her nerede olsanız  Allah size toplar, tümünüzü  bir araya getirir.Şüphesiz Allah her şeye g¨cü yetendir. 

149- Hangi yerden çıkarsan yüzünü  Mescid-i Haram tarafına çevir. Elbette ki  bu Rabb’inden  gelen   mutlak bir  haktır. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.

150-Hangi yerden  çıkarsan  yüzünü Mescid-i Haram’a  döndür, siz  de her  nerede  olursanız  yüzlerinizi o yöne döndürün. Tâ ki  insanlar arasında -zulmedenlerin dışında- size karşı bir delileri kalmasın.  O halde  onlardan kormayın; benden  korkun . Tâ ki size olan nimetimi tamamlayayım ve doğru yola gelebilesiniz.

151-Nitekim  içinizden size bir Rasul  gönderdik, size âyetlerimize okuyor,  sizi arındırıyor, size Kitab’ı  ve hikmeti öğretiyor.

152-Öyle ise  Ben’i  anın ki, sizi anayım; Bana şükredin, küfretmeyin.

153-Yâ eyyuhellezîne âmenustainû bis sabri ves salât(salâti), innallâhe meas sâbirîn(sâbirîne).

153-Ey iman edenler! Sabır ve ve namazla  yardım isteyin. Şüphesiz ki Allah, sabredenlerle beraberdir.154- Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyiniz. Aksine onlar diridirler, fakat siz sezemezsiniz.

155-Çaresiz sizleri biraz korku, biraz açlık, biraz mallardan,canlardan  ve ürünlerden  yana  eksiltmekle  imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele!

156-Onlar kendilerine bir musibet  gelip  çattığında:” Muhakkak  biz Allah’ınız muhakkak biz ona dönücüleriz”derler.

157-İşte Rablerinden bir salavât  ve bir rahmet,  hep onların üzerindedir ve işte hidayete  erdirilenler  de onlardır.

158-Şüphe yok ki, Safa ile Merve Allah’ın alâmetlerindendir. Her kim  Beyt’i Hac  eder veya Umre  yaparsa onları güzelce  tavaf  etmesinde bir sakınca yoktur. Kim gönül isteği ile  bir hayır işlerse  gerçekten  Allah, Şâkir  ve Alîmdir.

159-İndirdiğimiz beyyinâtı ve hudâyı insanlar için biz   kitapta apaçık bir şekilde  beyân  ettikten sonra  gizleyenler var ya;  işte onlara hem Allah  lanet eder,  hem de   tüm lanet edenler   lanet eder.

160-Ancak tevbe edenler, ıslâh edenler ve açıklayanlar müstesnâ.Artık onların   tevbelerine  kabul ederim. Ben Tevvâbu’r Rahîm’im.

161-Muhakkak  küfredip de  kâfir  olarak  ölenler  var ya, işte Allah’ın, meleklerin ve insanların lâneti onların üzerinedir.

162-İçinde  sonsuza  dek kalıcıdırlar. Üzerlerinden ne azap  hafifletilir  ne de süre verilir onlara.

163-O Rahman ve Rahîmden başka hiç bir ilah yoktur. 164-Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlar için yararlı şeylerle denizde akıp giden gemide,Allah’ın gökten bir su indirip de  onunla arzı ölmüşken diriltmesinde, diriltip de üzerinde  her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları   değiştirmesinde  ve gökle   yer arasında boyun eğdirilmiş bulutda aklını kullanan bir topluluk için nice âyetler vardır.

165-(Bütün bunlara rağmen)İnsanlardan kimi de tutup  Allah’tan  beride  bir takım niddler  ediniyorlar da,  onları Allah sever  gibi seviyorlar.

İman edenler ise  Allah sevgiside  daha kuvvetlidir. Bir  bilselere  o zulmedenler, azabı görecekler  vakit, gerçekten  kuvvet bütünüyle  Allah’ındır ve Allah  gerçekten azabı çok  şiddetli  olandır.

166-O zaman kendilerine uyulanlar- azabı görünce -uyanlardan hızla uzaklaşırlar.Aralarındaki bütün bağlar kopup gitmiştir.

167-Uyanlar:” Ah!  Bizim için  bir dönüş olsaydı  da onların bizden  uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık”derler. İşte böyle Allah onlara bütün amellerini üzerlerine yığılmış hasretler halinde gösterecektir. Ve onlar  ateşten çıkacak değillerdir.

168-Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerden helâl ve temiz olanlarını yeyin. Şeytanın adımlarını uymayın zira o size apaçık bir düşmandır.

169-O size ancak kötülüğü, hayasızlığı  ve  Allah’a karşı   bilmediğiniz şeyleri  söylemenizi emreder.

170-Onlara:”Allah’ın indirdiğine uyun” denildiği zaman “Hayır-dediler biz  atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız» Ya ataları bir şeye akıl erdirememiş  ve doğruyu bulmamış idiyseler!?

171-O küfredenlerin durumu, bağırıp çağırıştan başkasını duymaz bir kulakla,  haykıranın hâline benzer, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onun  için  akıl erdirmezler.

172-Ey iman edenler! Size  rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz olanlarından yiyin ve Allah’a şükredin, eğer ancak  ona tapıyorsanız.

173-O, size  ancak ölmüş  kanı, domuz etini bir de Allah’tan  başkası adına kesileni  haram kıldı . Fakat  kim mecbur  kalırsa  saldırmamak  ve haddi  aşmaksızın (yerse) ona günah yoktur, şüphesiz ki Allah Gafûru’r- Rahîmdir. 

174-Allah’ın indirdiği Kitaptan bir şeyi gizleyip de onu az bir pahaya değişenler  var ya! İşte  onlar  karınlarında ateşten başka bir şey yemezler. Kıyamet Günü’nde  Allah onlarla  ne konuşur ne de onları  temize çıkarır. Onlara için  acıklı bir azap vardır.

175-Onlar, hidayet karşılık sapıklığı, mağfiret karşılık azabı satın aldılar. Bunlar azaba ne sabırlı şeyler!

176-Buun sebebi:”Allah’ın Kitabı hak ile  indirmesindir.  Muhakkak ki  Kitap hakkında anlaşmazlığa düşenler, elbette  uzak bir şikâk içindedirler.

177-Birr yüzlerinizi doğu ve batıya döndürmeniz değildir. Fakat birr Allah’a, âhiret gününe, meleklere,kitaba, peygamberlere iman  edenin;  ona olan sevgisine  rağmen  malı akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolculara ,dilenenlere , kölelere verenlerin; namazı  ikâme eden , zekâtı veren, ahidleşince ahidlerine yerine getirenlerin; sıkıntıda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda  sabredenlerin  yaptığıdır.sadık olanlar işte bunlardır,takvâ sahibi  olanlar da  ancak  bunlardır.

178-Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında  üzerinize kısas yazıldı. Hür hür olana, dişi dişiye karşılık (kısas olunur). Fakat  kime kardeşi tarafından  bir şey affolunursa  artık(diyet alan )  örfe uyarak (alsın;katil de)  ona güzellikle  ödesin. Bu Rabbinizden  bir hafifletme  ve esirgemedir. Kim  bundan sonra  haddi aşarsa  onun  için  pek acıklı bir azap vardır.

179-Ey  olgun  akıl sahipleri! kısasta sizin için hayat vardır;  olur ki sakınırsınız.

180-Sizden birine ölüm  gelip çattığı zaman, eğer bir hayır(mal) bırakacaksa anneye,  babaya ve yakın akrabaya  maruf  bir şekilde vasiyette bulunmak,takvâ sahipleri üzerine  bir hak olarak yazıldı.

181-Artık kim onu işittikten sonra değiştirirse,günah ancak onu değiştirenlerin  boynunadır.  Muhakkak  Allah Semi’ ve Alîmdir.

182-Kim vasiyet  edenin  hataya  meylinden  yahut  günaha düşeceğinden  korkar da aralarını  bulursa, ona hiç bir günah  yoktur.  Şüphesiz Allah Gafûru’r -Rahîmdir.

183-Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere  yazıldığı gibi  sizin üzerinize de oruç yazıldı korunup sakınasınız  diye. 

184-Sayılı günler olarak. Sizden  kim hasta  veya yolcu  olur( o günlerde  oruç tutmaz)sa  o günler sayısınca başka günlerde orucunu tutsun. Ona güç yetirenler den( gücü  yettiği halde  tutmayanlar  ise )bir fakir  dioyumu fidye versinler. Bununla beraber  kim fazladan hayır   yaparsa   işte  bu,  onun için  daha hayırlıdır,   eğer bilirseniz.

185- O Ramazan ayı, ki insanlara yol gösterici  olarak,Hudânın ve  Furkanın beyânı olan  Kur’ân  onda indirilmiştir. Artık  sizden  her kim  bu  aya erişirse  oruç tutsun, hastalanan  veya  yolculukta  bulunan  ise  o günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah size  kolaylık diler, güçlük istemez. Tâ ki böylelikle  o sayılı  günleri  tamamlayasınız, sizi  hidâyete erdirdiğine  karşılık Allah’ı yüceltesiniz  ve tâ ki  şükredersiniz.

186-Kullarım sana  benden sorarlarsa işte muhakkak  ben pek yakınım.  Bana dua ettiğinde duacının duasına  karşılık veririm.  O halde  onlar da bana icabet etsin , Bana iman etsinler .Umulur ki rüşde ererler.

187-Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin elbiseniz, siz de onlar için  bir elbisesiniz.  Allah nefislerinize karşı hainlik ettiğinizi  bildiği için tevbenize kabul etti sizi affetti.Artık  onlara yaklaşın  ve Allâh’ın size yazdığını isteyin. Fecrin beyaz ipliği siyah ipliğinden tarafınızdan  seçilinceye kadar yiyin,için sonra orucu geceye kadar tamamlayın. Mescidlerde itikafda bulunduğunuz zaman kadınlarınıza yaklaşmayın. Bu, Allah’ın sınırlardır, sakın onlara yaklaşmayın.İşte Allah i insanlara korunup sakınsınlar diye  âyetlerini böylece açıklar.

188-Aranızda mallarınızı bâtıl  yollarla yemeyiniz ve bilip  duruken  insanların mallarından bir kısmını günâh  ile yemeniz  için onları hâkimlere vermeyiniz.

189-Sana hilâlleri  soruyorlar. De ki:”Onlar, insanlar için  bir de haç  için  vakit ölçüleridir.Birr evlere arkalarından  girmeniz değildir, fakat  birr kişinin  sakınmasıdır. O halde evlere kapılarından girin. Allah’tan  korunup sakının ki  başarı ve  mutluluğa eresiniz.”

190-Sizinle savaşanlarla Allah yolunda  siz de savaşın. Aşırı gitmeyin.Şüphesiz ki Allah aşırı gidenleri sevmez.191-Onları nerede bulursanız  öldürün, sizi i çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne katilden beterdir. Onlar sizinle  Mescid-i Haram’da savaşmadıkça  sakın siz de onlara  onun yanında  savaşmayın. Eğer sizinle savaşırlarsa siz de onları öldürün.Kâfirlerin cezası işte böyledir.

192-Bununla  beraber eğer vazgeçerlerse  şüphesiz ki Allah Gafûru’r, Rahîmdir.

193-Fitne kalmayıp,din yalnız Allahın oluncıya kadar onlarla savaşın  .Eğer  vazgeçerlerse artık  zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur.

194-Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler de karşılıklıdır. Onun için  size kim saldırırsa siz de tıpkı onların size saldırdıkları gibi karşılık verin. Allah’tan  korunup  sakının  ve bilin ki  Allah korunanlarla beraberdir.

195-Allah  yolunda infak edin de ellerinizle  kendinizi  tehlikeye  atmayın ve ihsan edin. Muhakkak  Allah ihsan edenleri sever.

196-Haccı da  Umreyi  de Allah için tamamlayın. Eğer  alıkonursanız o halde kolayınıza gelen kurbanlardan  gönderin. O kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin.  Artık içinizden her kim ki hasta olur yahut başında bir eziyet bulunursa ona oruç, sadaka  yahutta  kurbandan (biri ile) fidye(vacip  olur).Emin olduğunuz vakit ise kim  Hac zamanına kadar umreden  faydalanmak istersen  kurbandan  kolayına geleni kessin;Fakat kim bulmazsa  hac günlerinde üç, döndüğünüz vakit yedi gün olmak üzere tam on gün oruç tutsun. Bu  aile ikametgahı Mescidi Haramda olmayanlar içindir.Allah’tan  korkun  ve bilin ki  gerçekten Allâh’ın cezâsı pek  çetindir.

197-Hac, bilinen aylardır. Her kim o  aylarda Haccı kendine farz ederse artık hacda refes,fusuk  ve cidâl yoktur. Ne hayır işlerseniz Allah onu bilir. Bir de azık edinin. Şüphesiz ki, azığın en hayırlısı da takvadır. Ve  ey üstün akıl sahipleri benden korunun!

198-Rabbinizden fazlından istemenizde  size bir günah  yoktur.Derken Arafattan  hep birlikte  geri  döndüğünüzde “Meş’ar-i Haram’ın”yakınında  Allah’ı anın. Daha  evvel gerçekten şaşırmışlardandınız.

199-Sonra  siz de insanların döndüğü yerden dönün .Allah’tan mağfiret dileyin. Muhakkak  Allah  Gafûru’r- Rahîmdir.

200-Menasikinizi bitirince babalarınızı andığınız gibi hatta daha şiddetli bir anışla Allahı anın. İnsanlardan bazıları:”Rabbimiz bize dünyâda ver” der Âhirette  onun hiç bir payı yoktur.

201-Bazıları da:” Rabbimiz, bize dünyada bir  güzellik ver, Ahirette de bir  güzellik ver  ve bize  o ateş azabından koru» der.

202-Onların kazandıklarından  bir   payları vardır,  Allah hesabı pek çabuk görendir. 203- Bir de sayılı günlerde  Allah’ı zikredin. Bunlardan  iki gün içinde  dönmek için acele eden  günah yoktur. Kim de geriye  kalırsa ona da günah yoktur ama  bu, korunup sakınan  takvâlılar içindir.  Allah’tan  sakının  ve bilin ki  muhakkak onun huzurunda toplanacaksınız.

204-İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya  hayatı hakkındaki  sözü  hoşuna gider ve kalbinde olana Allah’ı  da  şahit tutar. Hâlbuki o, düşmanın en azılı olandır.

205-Ayrılıp  gitti mi  yeryüzünde fesat çıkarmaya, ekini  ve nesli yok etmeye çalışır. Allah ise  fesadı sevmez. 

206-Ona: “Allah’tan  sakın” denildiği zaman izzet (cahilî kibir)  kendisini  günah işlemeye  sürükler. İşte böylesine cehennem yeter. Gerçekten  o ne fena yataktır!

207-İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını  arayarak nefsini satar, Allah kullarına  karşı pek Raûf’dur.

208-Ey iman edenler! Hep birden  Silm’e girin. Şeytan adımlarına uymayın gerçekten o, sizin  apaçık bir düşmanınızdır.

209-Size  apaçık bunca   deliller geldikten sonra  kayarsanız  bilin  ki Allah  Azîz   ve  Hakîmdir.

210-Allah buluttan gölgelikler içinde meleklerle  gelsin de işleri  bitiriliversin!!Onlar  sadece  bunu  bekliyorlar!?(İyi bilin ki) bütün işler  Allah’a döndürülür.211-Sor İsrailoğullarına, biz onlara  ne kadar çok açık âyetler  vermiştik.. Allah’ın nimetini herkim kendine geldikten sonra değişdirirse  şüphesiz Allah cezası pek şiddetlidir.

212- Küfredenlere o dünya hayatı  süslenip  bezendi  de mü’minlerle eğleniyorlar. Korunup sakınanlar kıyâmet gününde onların üstündedir.Allah, dilediğine hesapsız rızıklandırır.

213-İnsanlar tek bir ümmetti.Derken  Allah peygamberleri müjdeleyici ve uyarıcılar olarak gönderdi,  beraberlerinde insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler hakkında aralarında hükmetmek için   de hak  ile kitâb  indirdi. Bunda da kendilerine kitab verilen  kimseler ancak apaçık  deliller onlara geldikten sonra aralarındaki kıskançlıktan   dolayı ona dair anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine  Allah onların ihtilaf  ettikleri  hakka izni ile iman  edenleri ulaştırdı. Allâh, dilediğini dosdoğru yola iletir.

214-Yoksa siz, sizden önce geçenlerin  hali başınıza gelmeden cennete giriverirsiniz, öyle mi  sandınız? Onlara  öyle ezici mihnetler ve kımıldatmaz  sıkıntılar dokundu  ve öyle sarsıldılar ki, hatta  peygamber  ve beraberindeki  iman edenler: “ALLAH’ın yardımı ne zaman?“  derlerdi. Bakın! Allah’ın yardımı pek  yakındır.

215-Sana neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki: Malınızdan  infak edeceğiniz  pay anne ve babanın, akrabaların yetimlerin, yoksulların, yolda kalmışlarındır. Şüphesiz  her ne hayrı işlerseniz  Allah  onu çok iyi bilendir.

216- Savaş üzerinize farz  olarak yazıldı, gerçi hoşunuza gitmez ama  bazan hoşlanmadığınız bir şey, sizin için hayırlı olur. Sevdiğiniz  bir şey dee hakkınızda  şerdir.Allah bilir, siz bilmezsiniz. 

217-Sana haram ayı  onda savaşmayı  sorarlar. De ki:”Onda  yapılan savaş  büyüktür;ama Allah  yolunda alıkoymak,  O’na küfretmek, Mescid-i  Haramdan alıkoymak ve ahalisini  oradan çıkarmak Allah katında daha büyüktür. Fitne katilden  daha büyüktür. Eğer güçleri  yetse  dininizden  döndürmek için  sizinle   savaşmaktan  hiçbir zaman geri durmazlar.Artık içinizden her kim  dininden  irtidad eder de  kâfir olarak ölürse işte böylelerinin bütün  amelleri  dünya da  âhirette  de  heder olup gider. Onlar ateş ehlidirler.  Orada temelli  kalırlar.

218-Şüphesiz o iman edenler, hicret edip de  Allah yolunda cihad  edenler var ya işte onlar, Allah’ın rahmetini umarlar , Allah Gafûr,  Rahîmdir.

219-Sana içki ve kumarı sorarlar. De ki: ”İkisinde de  hem büyük günah  hem  de insanlar için  bazı faydalar vardır. Ama günahları faydalarından daha büyüktür.” Yine  sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki:” “İhtiyacınızdan  arta   kalanı verin.” Allah  âyetleri size böyle açıklar.İyice düşünesiniz  diye…

220-Hem  dünya  hem âhiret  hakkında.Birde  sana  yetimleri sorarlar. De ki :”Onlar hakkında ıslâh  daha  hayırlıdır.”Şâyet  onlarla  bir arada yaşarsanız, onlar sizin kardeşlerinizdir.”  Allak kimin ıslah ettiğini  kimin de ifsad   yaptığını bilir. Allah  dileseydi elbette  sizi  sıkıntıya sokardı. Muhakkak  Allah  Azîzdir, Hakîmdir.

221-Müşrik kadınları, iman  etmedikçe nikâhlamayın. Mü’min bir cariye müşrik bir kadından-o  kadın hoşunuza gitse bile -elbette  daha hayırlıdır.  Müşrik erkekler de,  iman etmedikçe ‘mü’min  bir kadını  nikâhlamayın.  Mü’min bir köle müşrik bir   erkekten- O erkek hoşunuza gitse bile – daha hayırlıdır. Onlara ateşe çağırırlar , Allah ise  izni ile  Cennet  ve mağfirete davet eder.Ayetlerini  de  insalara  beyan eder  umulur ki öğüt alırlar.

222-Sana  ay halinden de  sorarlar. De ki: “O bir ezadır. Onun için  ay  halin de iken kadınlardan ayrı durun.  Temizleninceye  kadar  onlara  yaklaşmayın. İyice temizlendiler mi o  zaman  Allah’ın size  emrettiği yerden onlara  varın.Gerçekten Allah çokça  tevbe edenleri de sever, çok  temizlenenleri de  sever.”

223-Kadınlarınız sizin için(adeta, kendisinden  ürün aldıgınız.)bir tarladır. Öyleyse  tarlanıza  dilediğiniz  gibi  varın ve  kendiniz  için   ileriye  hazırlık gönderi. Bir de Allah’tan  sakının ve bilin ki  her halde  siz onun  huzuruna varacaksınız. Mü’minlere müjde ver.

224- Allah’ı yeminlerinizle,  iyilik etmenize, takvâ  sahibi  olmanıza ve insanların arasını  bulmaya  engel yapmayın. Allah Se’midir, Alîmdir. 225-Allah sizin  yeminlerinizdeki  lağvden  dolayı sizi sorumlu tutmaz fakat  kalplerinizin kazandığından  dolayı sizi  sorumlu tutar.  Allah Gafûrdur. Halîmdir.

226-Hanımları ile cinsi  temasta bulunmamaya yemin edenler /îlâ yapanlar  için dört ay  beklemek  vardır. Şayet dönerlerse,şüphesiz Allah Gafûrdur.  Rahîmdir.

227-Eğer boşamaya karar verirlerse, şüphesiz Allah Semi’dir, Alîmdir.

228- Boşanan kadınlar kendiliklerinden  üç kur’ müddeti beklerler. . Eğer Allah’a ve ahiret gününe iman etmişler  ise Allah’ın rahimlerinde yarattığını  gizlemeleri  onlara helâl değildir.  Eğer barışmak isterlerse  bu bekleme  süresi içerisinde Kocaları onları geri almaya başkalarından  daha çok hak sahibidirler.. Kadınların  lehlerine de , aleyhlerinedeki  haklara   benzer  maruf şekilde  haklar vardır.  Yalnız  erkekler kadınların  üzerinde bir derece üstündürler.  Allah Azîzdir, Hakîmdir.

229-Talak iki defadır. Ondan sonra  ya iyilikle  tutmalıdır veya güzellikle  salmalıdır. Onlara  verdiklerinizden  bir şeyi geri almanız size helal olmaz. Şâyet erkek  kadın, Allâh’ın çizdiği korumayacaklarından korkarlarsanız o halde  kadının bir  şeyleri fidye  vermesinden  her ikisi,için bir vebal yoktur İşte bunlar, Allah’ın sınırlarıdır  onları  aşmayın.Kim Allah’ın  sınırlarıiı  aşarsa işte onlar zâlimlerin ta  kendileridir.

230-Eğer erkek  bir daha boşarsa ondan sonra  başka bir koca ile  nikahlanmadıkça  ona (ilk kocasına)  helâl  olmaz. Bununla beraber (yeni koca da onu  boşar da) onlar da Allah’ın sınırlarına dosdoğru uyacaklarını  zannederlerse  tekrar  dönmelerinde  üzerlerine  bir vebal yoktur. Bunlar  bilen bir topluluk için  Allah’ın açıkladığı sınırlarıdır.

231-Kadınları boşadığınızda, iddetlerini bitmesi   yaklaştı mı artık ya  iyilikle tutun  ve ya  iyilikle  salın. Yalnız  onlara zulmetmek  için    onları zararlarına  tutmayın. Kim bunu yaparsa  muhakkakk kendisine zulmetmiş olur.  ALLAH’ın ayetlerini  alaya  almayın. Allahın üzerinizdeki  nimetlerini,  size kendisi  ile öğüt vermek  üzere indirdiği  kitab’ı ve hikmeti düşünün. Bir de  Allah’tan sakının ve  bilin ki  Allah  her şeyi hakkıyla bilendir.

232-Kadınları boşayıp da iddetlerini bitidiler mi  aralarında meşru bir şekilde anlaştıkları taktirde artık kocaları  ile nikâhlamalarına engel  olmayın. İşte, içinizde Allah’a ve ahiret gününe iman edenlere böyle öğüt verilir. Böylesi  sizin için  daha faziletli  ve daha temizdir.  Allh bilir siz bilmezsiniz.

233-Anneler çocuklarını  iki  bütün yıl emzirirler.  Bu  emzirmeyi  tamamlamak isteyenler içindir. O kadınların maruf  bir  şekilde  yiyeceği, giyeceği çocuğun babasına  aittir. Kimseyi   gücünden fazlası yükletilemez. Ne bir anneye  çocuğundan dolayı zarar verilsin ne de bir baba çocuğu yüzünden  zarara  sokulsun. Mirasçıya düşen de bunun gibidir. Eğer kendi  rızaları ile   ve    danışarak (sütten)  kesmek isterlerse  ikisinin üzerine  de  bir günah yoktur. . Çocuklarınızı  siz emzirmek isterseniz ,verdiğiniz   meşru  bir     şekilde  teslim etmeniz şartı ile  yine üzerinize  bir vebal yoktur. Allah’tan korkun  ve bilin ki  Allah   bütün  yaptıklarınızı  hakkıyla  görendir.

234-İçinizden vefat edenlerin  bıraktıkları eşleri kendiliklerinden  dört  ay  on gün  beklerler. Müddetlerini bittirdikleri zaman  artık onların kendileri   hakkında  maruf  ile  yaptıklarından dolayı size bir günah yoktur.  Allah  yaptıklarınızdan  hakkıyla haberdardır.

235-Kadınlara üstü  kapalı talip olmanızdan veya içinizde  saklamanızdan dolayı da size bir günah  yoktur. Allah onları muhakkak   hatırlayacağınızı  bilmiştir; fakat meşru bir söz söylemeniz  müstesna; kendileri ile gizlice  sözleşmeyin. İddet sona erinceye  kadar nikah akdini  bağlamya  azmetmeyin ve bilin ki  Allah içinizdekini bilir. Artık ondan  sakının ve  bilin ki muhakkak  Allah, Gafûrdur ,  Halîmdir.

236-Kendilerine el sürmediğiniz veya kendilerine mehir  tayin  etmemiş olduğunuz  hanımları  boşarsanız  üzerinize  günah  yoktur.Onları- eli  geniş olan kendi halince  fakir  olanınız  da  kendi halince-  güzel bir  şekilde faydalandırınız. Bu  ihsan edenlerin üzerine bir borçtur.

237-kendilerine mehir tayin  etmiş  olduğunuz  hanımları  onlara  dokunmadan  önce boşarsanız  tayin   ettiğiniz yarısını (onlara) verin. Ancak  kendileri  bağışlarsa  ayrı vey  nikah akdini   elinde bulunduran  kimse  affetsin. Sizin bağışlamanız ise (ey erkekler)takvaya  daha  yakındır. Aranızdaki  fazileti unutmayınız.  Allah  işlediğinizi görendir

. 238- Namazları koruyu  hele  orta namazı.Ve  kalkın da  Allah için  kunut edin. 

239-Şâyet  korkarsanız o halde yayan  veya binek  üstünde ( kılın)Güvene kavuştuğunuzda  o size  bilmediğiniz öğrettiği gibi  Allah’ı anın.

240-İçinizden eşlerini geride  bırakarak vefat edecekler çıkarılmaksızın  eşlerinin bir   yılına  kadar   faydalanmalarını vasiyet etsinler. Şâyet (evlerinden )çıkarlarsa  artık   onların kendileri hakkında aldıkları  meşru bir   şekilde yaptıklarından dolayı size bir vebal  yoktur. Allah  Azîzdir, Hakîmdir.

241-Boşanan kadınlar lehine  maruf bir  şekilde  faydalandırma hakları vardır.  Bu takva  sahiplerine bir borçtur.

242-İşte Allah  akıl erdiresiniz diye  size  âyetlerini böyle  açıklar.

243-Binlerce kişi oldukları hâlde, ölüm korkusu   yurtlarından  çıkanları görmedin mi?  Allah  onlara “Ölün” dedi,  sonra da onları diriltti. Gerçekten  Allah  insanlara   karşı lütuf  sahibidir. Fakat  insanların çoğu şükretmezler.

244-Allah yolunda savaşın ve bilin ki muhakkak  Allah  Semî’dir, Alîmdir.

245-Kim Allah’a güzel bir ödünç verirse, Allah  da  ona kat kat artırsın.  Allah hem sıkar hem açar. Siz yalnız O’na döndürüleceksiniz.

246- Bakmaz  mısın Musa’dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerine? Hani peygamberlerine:”Bize bir hükümdar gönder  de Allah  yolunda savaşalım” demişlerdi. O da:” Ya savaş  üzerinize  farz kılınır da savaşmayıverirseniz?”demişti. Onlar:” Allah yolunda neyi   savaşmayalım? Hem yurdumuzdan çıkarıldık hem de evlâdlarımızdan  edildik”demişlerdi. Fakat onlar savaş farz kılındığı zaman  içlerinden çok azı müstesna yüz çevirdiler. Allah  zalimleri çok iyi bilendir. 

247-Peygamberleri onlara: “İşte-dedi-  Allah size melik  olmak üzere  Tâlût’u gönderdi.”Âa!-dediler- O ,nasıl olur da başımıza melik  olabilir,   melikliğe biz ondan daha  lâyıkken; üstelik  ona mal bolluğu da  verilmemiş!”(peygamberleri):”Onu- dedi- sizin üzerinize  Allah seçmiş ilimce  de vücutça da  ona bir üstünlük vermiştir. Hem  Allah  mülkünü  dilediğine verir. Allah Vâsidir, Alîmdir.

248-Peygamberleri onlara şunu da söyledi:”Onun  melik oluşunun  alâmeti, size  o Tâbûtun gelmesi olacaktır. Onun  içinde  Rabbimden bir sekine  ve Mûsâ  ile  Hârun aile halkının terekesinde  arta kalanlar vardır. Onu  Melekler yüklenecektir.  Elbette  bunda sizin  için bir ibret vardır;, eğer  gerçekten iman etmiş iseniz.”

249-Tâlût ordusuyla ayrıldığında “Allah sizi  bir nehirle imtihan edecek, ondan içen benden değildir, onu tatmayansa  bendendir, eli ile bir  avuç alanlar da  müstesnâ ” dedi. Fakat içlerinden pek azı dışında   ondan   içtiler. Nihâyet o ve  beraberindeki  mü’minler  nehri geçince ,”bu gün biz  Câlût’a ve ordusuna  güç yetiremeyiz “dediler.  Allah’a a kavuşacaklarını bilenler  ise: “Nice  az bir topluluk  daha fazla  bir topluluğu Allah’ın izni ile yenmiştir. ALLAH sabredenlerle beraberdir.” dediler.

250- Câlût ve askerlerine  karşı çıktıklarında:”Rabbimiz, ü zerimize sabır yağdır, ayaklarımıza sebat ver  ve  kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et” dediler.

251-Derken, Allah’ın izni ile onları bozguna uğrattılar.Dâvûd da Câlût’u öldürdü; Allah da ona  hem hükümranlık hem  hikmet verdi  ve ona dilediği  bazı  şeyleri  öğretti. . Eğer Allah insanların  bir kısmı diğer bir kısmı  ile savmasaydı  yeryüzü muhakkak  fesada uğrardı. Fakat  Allah  âlemler  üzerine  büyük lütuf sahibidir.

  252-Bunlar Allah’ın âyetleridir. Sana   onları  hak ile okuyoruz,  muhakkak  sen gönderilmiş peygamberlerdensin.

253-İşte  biz o peygamberlerin bazısını bazısına üstün  kıldık. Allah onlardan  kimisi ile  konuşmuş, kimisini de  birçok derece yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya açık  deliller  verdik,  onu Rûhu’l-Kudüs ile  destekledik. Eğer Allah  dileseydi, onlardan sonra gelenlere  kendilerine  apaçık deliller geldikten sonra birbirlerine  öldürmezlerdi. Fakat  anlaşmazlığa düştüler de kimi iman etti, kimi de kâfir oldu. Eğer Allah  dileseydi  birbirlerini öldürmezlerdi.  Fakat  Allah dilediğini yapar.

254-Ey iman edenler! Sizi  rızıklandırdığımız şeylerden  öyle bir gün gelmezden evvel  infak edin ki , onda ne alım  satım  var, ne dostluk var  ne de bir   şefaat!  Kâfirler ise  zulmedenlerin tâ kendileridir.

255-Allah… Ondan  başka ilah yoktur, Hayy ve Kayyûmdur. Ne uyuklama  tutar  O’nu, ne  de uyuku. Goklerde ve yerde  ne varsa  hepsi  yalnız O’nun. Kimmiş  O’nun  katında şefaat edecek  izni  olmadıkça?  Onların önlerinde  ne var arkalarında ne varsa  hepsini bilir. Onlar ise   O’nun ilminden kendisinin  dilediğinden  başka  hiç bir  şeyi kavrayamazlar.  O’nun   kürsîsi  gökleri ver yeri  kuşatmıştır. Her ikisini de korunması  O’na ağır gelmez. O Alîyyu’l- Azîmdir.

256-Dinde zorlama yoktur, gerçekten rüşd, ğayy’dan  gerçekten  ayrıldı. Artık her kim  Tağut’a  küfredip  de Allah’a  iman ederse, işte o  kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah  Semî’dir,  Alîmdir.

257-Allah iman edenlerin velisidir. Onları karanlıklardan nura çıkarır.Kâfirler ise velileri tâğûttur.Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar.  İşte onlar, ateş ehlidirler. Orada temelli kalırlar.

258-Bakmaz mısın  Allah kendisine   hükümdarlık verdi  diye İbrahim ile Rabbi hakkında mücadele edene? Hani  İbrahim “Benim Rabbim öyle bir  zât ki hem diriltir,hem öldürür”deyince  O: “Ben de  diriltir ve öldürüm” demişti.  İbrahim:” Allah güneşi doğudan getiriyor, haydi  sen de  onu batıdan getir” deyince  o kâfir şaşırıp kaldı. Allah zalimler topluluğuna yol göstericilik etmez. 

259-Yahut o kimseye( bakmaz  mısın )?Duvarları, çatıları üstüne  çökmüş ıpıssız bir kasabaya uğramıştı.” Bunu  bu ölümünden  sonra  Allah nerden diriltecek !”demişti. Allah da onu  yüz yıl öldürmüş, sonra dirilterek: “Ne  kadar kaldın?» dedi. O da: Bir gün  yahut bir günün   bir  kısmı  kaldım” dedi ” “Hayır;-buyurdu- yüz yıl kaldın, işte yiyeceğine ve içeceğine bak. Hiç bozulmamış.Bir de merkebine  bak ! Biz seni  insanlara bir  alâmet  kılalım diye diye böyle  yaptık. Kemiklere de bak!  Onları nasıl birleştirip yerli yerine koyuyoruz sonra da  onlara  et giydiriyoruz.”Durum  kendisine  apaçık belli  olunca: “Şimdi biliyorum-dedi-  gerçekten  Allah her bir  şeye güç yetirir.”

260-Bir vakıt de  İbrahim:  “Rabbim  göster bana  ölüleri nasıl diriltirsin.”demişti.”İnanmadın mı ki?” buyurdu. “İnandım, fakat kalbimin iyice  yatışması için” dedi. “Öyleyse -buyurdu-kuşlardan dördünü  tut da, onları kendine alıştır, sonra her dağ başına onlardan birer parça  dağıt. Sonra da çağır onları sana  koşa koşa gelsinler. Bil ki Allah  Azîzdir, Hakîmdir.

261-Mallarını Allah yolunda infak edenlerin durumu,  bir tane gibidir ki :Yedi  başak bitirmiş,  her başakta yüz tâne… Allah dilediğine daha da katlar,.  Allah  Vâsidir, Alîmdir.

262-Mallarını Allah yolunda infak edip de  sonra o  harcadıklarının arkasından başa kakmayan  ve gönül incitmeyenler  var ya  Rab’leri  yanında mükâfatları vardır. Onlara hiçbir korku yoktur  ve  Onlar üzülmezler. 

263-Bir tatlı dil, bir bağışlama arkasından  eziyet gelen sadakadan  daha  arkasından. Allah  Ganidir, Halîmdir.

264-Ey iman edenler! Malını sırf insanlara gösteriş olsun diye infak eden , Allah’a ve âhiret gününe  iman etmeyen  kimse gibi -sadakalarınızı başa kakmak ve gönül incitmekle-boşa çıkarmayın. Onun hali üzerindeki   azıcık toprak da , sağnak  halinde yagan bir  yarmurla sıyrılıp dümdüz  bir  taş kesilen  kaypak  bir kayaya benzer. Onlar kazandıkları hiçbir şeyi  ele geçiremezler. Allah  kâfirler topluluğuna  yol göstericilik  etmez.265-Allah’ın rızasını arayarak  ve nefislerinden bir sebat  ile mallarını infak edenlerin durumu  da yüksek  bir tepenin  üstünde bulunan  ve kendisine  bolbol yağmur isabet ettiği  için de  meyvelerini  iki kat veren  güzel bir bahçeye benzer. Ona bol yağmur  isabet etmese de bir çisinti  alır. Allah  yaptıklarınızı çok iyi görendir.

266-Sizden  herhangi biriniz  istermi ki  hurma ve  üzüm ağaçlarından  bir bahçesi olsun, altından ırmaklar  aksın, orada  her çeşit meyveleri bulunsun  ve kendisine  ihtiyarlık  gelip  çatsın ,üstelik  elleri ermez  güçleri  yetmez, küçük  çoçukları da olsun. Derken  onun içinde ateş olan bir  bora isabet etsin  de yanıversin. İşte Allah  düşünürsünüz diye âyetleri size böylece  açıklar.

267-Ey iman edenler! Kazandıklarınızın en güzellerinden  ve sizin için  yerden çıkardığımız  şeylerden  infak edin. Kendinizin  göz  yummadan  alıcısı olmayacağınız değersiz şeyleri   vermeye yeltenmeyin, bilin ki  Allah  Ganidir, Hamîddir.

268-Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size fahşâyı emreder. Allah  ise size kendi katından bir mağfiret ve bir bolluk va’dediyor. Allah  Vâsi’dir, Alîmdir.

269-Dilediğine hikmet verir.  Hikmet verilene ise çok  büyük bir hayır verilmiş demektir. Bunu da  temiz akıl sahiplerinden başkası iyice bellemez.   270-Yaptığınız her  türlü infakı yahut adadığınız hera  adağı  muhakkak  ki  Allah  bilir. Zalimlerin  hiçbir yardımcıları yoktur.

271-Sadakaları açıkça verirseniz o ne güzeldir! Şayet onları gizler  ve fakirlere  verirseniz, işte bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına  da kefaret olur. Allah, yapmakta olduklarınızdan gereği gibi  haberdardır.

272-Onların hidayete ermesi, senin üzerine  değildir. Fakat  Allah dilediği kimseye hidâyet  verir. Her ne  hayır  infak ederseniz  kendi faydanızadı. Zaten  siz ancak  Allah’ın yüzünü isteyerek infak edersiniz. Hayır türünden  her neyi infak ederseniz, size eksiksiz  ödenir  ve size asla zulmedilmez. 

273-(Sadaklar)  Allah  yolunda  kendilerine vakfetmiş,  yeryüzünde dolaşmaya gücu yetmeyen  , iffetli  davranmalarından dolayı  bilmeyenin  kendilerini  zengin sandığı,senin ise  simalarından  tanıdığın ve yüzsüzlük edip  de insanlardan istemeyen  o fakirler içindir. Şüphesiz   hayır türünden  her ne  harcasanız  Allah onu  hakkıyla  bilir.

274-Mallarını gece-gündüz, gizli-açık infak edenler var ya , işte onların  Rab’leri  katında  mükâfatları  vardır.  Ne korku vardır onlara  ne de üzülürler.275-Riba yiyenler ancak şeytan çarpmış kimseler gibi  kalkarlar. Bu, onların: “Alışveriş  ancak  ribâ gibidir.” demelerindendir.  Halbuki  Allah  alış-verişi helâl,  ribâyı harâm kılmıştır. Bundan böyle  kimse  Rabbinden  bir öğüt gelir de  bundan vazgeçerse geçmiş  kendisinindir.  işi de Allah’a aittir. Kim dönerse,  onlar cehennemliktir,  orada ebedi  kalıcıdırlar.

276-Allah ribayı  yok eder, sadakaları  ise artırır. Allah küfredip  duran  ve günahta azıtan  hiç kimseye  semez.

277-Şüphesiz iman edip salih  amel işleyen namazı  ikâme eden,  bir de zekât  veren  kimselerin  Rab’leri  katında   ecirleri vardır. Onlara  hiç bir korku  yoktur ve onlara  üzülmeyecekler .

278-Ey iman edenler! Eğer mü’min iseniz  Allah’tan korunup sakının da faizden  arta kalanı bırakın! 

279-Eğer   yapmazsanız, Allah’ın ve Rasûlünün size savaş  açtığını bilin. Eğer tevbe ederseniz sermayeleriniz  yine   sizindir.  Ne zulmediniz , ne de zulme uğrayınız. 

280-Eğer  o  (borçlu)) darlık içinde ise  geniş bir  zamana  kadar  ona mühlet verin, alacağınızı  ona sadaka  bağışlamanız  ise  sizin için  daha  hayırlıdır. Eğer bilirseniz.

281-“Öyle bir günden  korunup sakının ki  o günde  Allah’a  döndürülürsünüz  sonra  herkese  kazandığı eksiksiz  verilir hiçbir  zulme maruz kalmazlar.

282-Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süreyye  kadar borçlandığınız zaman onu yazınız.Aranızda bir katip  de adaletle  yazsın. Kâtip Allah’ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan  çekinmesin, yazsın. Üzerinde hak olan da yazdırsın, Rabbi olan  Allah’tan sakınsın da,  ondan  hiçbir şeyi eksik  bırakmasın. Eğer  üzerinde  hak olan,  aklı ermez  veya  zayıf olur  yahut  bizzat yazdırmaya  gücü yetmezse, onun  velisi   adalatle yazdırsın. Bu işleme, erkeklerinizden de iki şahid tutun. Eğer iki erkek bulunmazsa o  halde  olacağınız şahitlerden  bir erkekle  iki   kadın olsun, Biri  unutursa diğerine  hatırlatsın  diye. Şahitler çağrıldıkları takdirde kaçınmasınlar. Küçük veya  büyük olsun, ne ise  onun vadesine kadar   kadar  yazmaktan  üşenmeyin. Bu Allah  katında  adâlete  daha uygun, şahadet  için daha sağlam, şüpheye düşmemenize de daha  yakındır. Bunun  aranızda devredeceğiniz hazır  bir ticaret  olması müstesna,  O zaman bunu  yazmamanızda  sizin için bir vebal yoktur. Alış-veriş yaptığınız vakit de  şahit tutun . Yazana da  şahide de  asla zarar  verilmesin. . Eğer   yaparsanız bu size dokunacak  bir fasıklık  olur.  Allah’tan korkun , Allah size  öğretiyor. Allah her şeyi  çok iyi bilendir.

283-Eğer bir  yolculukta olup  da katip bulamazsanız, alacağınız rehinler   de  yeter.Eğer biriniz diğerine güvenirse  kendisine güvenilen  kişi emanetini  eksiksiz  ödesin ve Rabbi  olan Allah’tan sakınsın. Şahitliği   de  gizlemeyin. Kim onu gizlerse muhakkak  onun kalbi günahkârdır. Allâh, yaptıklarınızı  çok iyi bilendir.

284-Göklerde  ne var , yerde  ne varsa Allah’ındır. Nefislerinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allah  onunla  sizi hesaba  çeker . Sonra dilediğini bağışlar  dilediğini  azab eder.  Allah her şeye güç yetirendir.

285-O Peygamber  kendisine  Rabbinden  indirilene  iman etti, mü’minler de. Onların  her biri  Allah’a , O’nun   meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine -peygamberlerinden  hiçbirini diğerlerinden ayırmayız- diye iman ettiler  ve: “Dinledik , itaat ettik; Rabbimiz  senden mağfiret dileriz  ve dönüş ancak  sanadır’ dediler.»

286-Allah, hiçbir  kimseye  gücünün yeteceğinden  başkasını yüklemez. Herkesin kazandığı lehine,  yüklendiği aleyhinedir. “Rabbimiz, unttuk  yahut  yanıldıysak bize sorguya  çekme!  Rabbimiz , güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize  yükletme, bizi affet, bize  mağfiret buyur  ve bize merhamet eyle!  Sensin bizim Mevlamız, Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım eyle.

bd74ae34b6c5256187df7266013c67b7 2- BAKARA SÛRESİ

kaynak (Tefsiru’s- Sa’di (Allametu’s-seyh Abdurrahman es – Sa’di)

Allah ondan razi olsun

Yüce Allah’a hamd-ü senâlar olsun