Cennetle müjdelenen on sahâbîden biri olan
Ebû İshâk Sa’d b. Vakkâs3 (ra) anlatıyor:
Veda Haccı senesinde Resûlullah, ağır hastalığım sebebiyle beni ziyarete
geldi. Ben:
–Yâ Resûlallah, hastalığımın ne kadar ilerlediğini görüyorsun.
Ben zengin biriyim ve bir kızımdan başka da mirasçım yok.
Malımın üçte ikisini sadaka olarak dağıtayım mı, dedim.
–Hayır, öyle yapma, buyurdu.
–Yarısını vasiyet edeyim, dedim. Peygamber yine:
–Hayır, dedi.
–Yâ Resûlallah, malımın üçte birini vasiyet edeyim mi, dedim.
–Evet, üçte biri yeterlidir, hatta üçte biri bile çoktur; zira mirasçılarını zengin
olarak bırakman, onları halka el açacak bir hâlde fakir bırakmandan daha
hayırlıdır.
Ebu’l-Abbâs Abdullah b. Abbâs b. Abdulmuttalib’den (ra)
rivayet edildiğine göre Resûlullah , Allah Teâlâ’nın:
Allah, iyilik ve kötülükleri kaydeder, dediğini belirtti
ve sonra bunun anlamını şöyle açıkladı:
Bir kimse iyilik yapmaya niyetlenir de, onu yapamazsa, Allah, o kimse için
tam bir iyilik sevabı yazar.
Eğer hem niyetlenir hem de o iyiliği yaparsa,
on iyilik sevabı yazar ve bu sevabı yedi yüze ve/veya daha fazlasına
kadar çıkarır.
Eğer kötülük yapmaya niyet eder de, sonra onu yapmaktan
vazgeçerse, Allah onun için tam bir iyilik sevabı yazar.
Şayet kötü bir işe hem niyetlenir, hem de onu yaparsa, Allah o kimse için sadece bir tek
günah yazar.
(B6491 Buhârî, Rikâk, 31; M338 Müslim, Îmân, 207)
Selam ve dua ile….