Selamun aleykum cümleten….
Oruç tutarız… Gün boyu aç ve susuz kalır, nefsimizle mücadele ederiz.
Sıcak havada boğazımız kurur, ama sabrederiz.
Allah rızası için yemekten, içmekten, hatta kötü sözden bile kaçınırız.
Geceleri kalkar namaz kılarız…
Gözlerimiz uykusuzluktan yanarken, seccadeye kapanır, Rabbimize yöneliriz.
Secdede huzur bulur, dua eder, içimizi dökeriz.
Kur’ân okuruz… Harf harf, kelime kelime, ilahi kelamı gönlümüze nakşederiz.
Her ayeti okudukça imanımızı tazeler, ruhumuzu arındırırız.
Sadaka veririz…
Kazandığımızdan Allah rızası için ihtiyaç sahipleriyle paylaşırız.
Bir yetimin başını okşar, bir mazlumun duasını alırız.
İçimiz huzurla dolar, hayırda yarışmanın hazzını yaşarız.
İnsanlara yardım ederiz…
Yoruluruz, ama biliriz ki bu yorgunluk Allah katında karşılıksız kalmaz.
İyiliğe koşar, elimizden geleni yaparız.
Ama sonra…
Bir an gelir, farkında bile olmadan tüm kazandıklarımızı kaybederiz.
Belki bir dost meclisinde, belki bir sohbet arasında, belki sadece bir sözle…
Gıybet ederiz!
Belki önemsiz sandığımız bir kelime, belki küçücük bir ima…
Ama farkında bile olmadan ömrümüz boyunca biriktirdiğimiz sevaplarımızı başkalarına dağıtırız.
Kim bilir, belki de hiç sevmediğimiz, görmek bile istemediğimiz birine!
Tüm o zahmetle kazandığımız iyilikler, onlara gider.
Bizim yerimize başkaları sevap kazanır.
Ve biz, bir anda yoksullaşırız.
İşte gıybet böyle bir şeydir!
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gıybetin ne olduğunu bilir misiniz?”
Ashâb-ı kiram: “Allah ve Resûlü daha iyi bilir.” dediler.
Resûlullah (s.a.v.): “Gıybet, kardeşini hoşlanmadığı bir şeyle anmandır.” buyurdu.
Bir sahâbî: “Ya Resûlallah! Söylediğim şey kardeşimde varsa ne olacak?” diye sordu.
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Eğer söylediğin şey kardeşinde varsa, işte gıybet odur.
Eğer söylediğin onda yoksa, ona iftira etmiş olursun.” (Müslim, Birr 70)
Gıybetin zararı sadece dinimizce değil, toplum nezdinde de büyük bir ahlaki zaaf olarak görülmüştür.
Hazreti Ali’nin “İnsan dilinin altında saklıdır” sözü, çok derin ve evrensel bir anlam taşır.
“İnsan dilinin altında saklıdır” demek, bir insanın gerçek kişiliğinin, düşünce yapısının,
ahlakının ve iç dünyasının; onun konuşmalarında, söylediklerinde ortaya çıktığı anlamına gelir.
Başka bir deyişle, insan ne kadar susarsa susun, ne zaman konuşmaya başlarsa içindeki niyeti,
karakteri ve düşünceleri açığa çıkar.
Konuşmadan önce düşün! Çünkü kelimeler, seni sen yapan şeyleri ortaya çıkarır.
Dilini güzelleştir, kalbini yansıt.
Bu yazı kimseyi yargılamak, kimseye ‘yapıyorsun’ demek için değil; hepimize bir aynadır aslında.
Çünkü hepimiz insanız.
Hatalar yaparız, bazen farkında bile olmayız.
Ama önemli olan fark etmek, düzeltmek ve birbirimize şefkatle yaklaşmaktır.
Dilimize dökülen her kelimeyi, kalbimizden geçen her düşünceyi süzgeçten geçirelim.
Bir anlık gafletle, yıllarca kazandığımız hayırları silip atmayalım!
Belki de gıybet ettiğimiz kişi, ahirette karşımıza dikilip bizden hakkını alacak…
Ve biz, pişmanlıktan başka hiçbir şey kazanamayacağız.
Gel, birlikte dikkat edelim.
Birbirimizi uyaralım ama incitmeden,
Güzel söz söyleyelim ama kibirlenmeden,
Yanlışa düşersek dönelim ama birbirimizi yargılamadan.
Çünkü bu yazı sana, bana, hepimize…🌸
Herkese açık, herkesi içine alan bir çağrıdır
Dilimizi, kalbimizi, niyetimizi arındıralım.
Cumamiz mubarek olsun:)