“Nefsanî arzulara, kadınlara, oğullara, yığın yığın yüklerle altın ve gümüşe, salma güzel atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı insanlara süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçici metaıdır. Güzel dönüş yeri ise Allah katındadır.”(Ali İmran, 3:14)
“De ki: ‘Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Korunup sakınanlar için Rab’lerinin yanında öyle cennetler var ki, altlarından ırmaklar akar; orada ebedi kalıcıdırlar. Onlar için tertemiz zevceler vardır.
Allah’tan bir rıza var. Allah, kullarını hakkıyla görendir.’”(Ali İmran,3:15)
Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.) tarafından naklediliyor:
Allah Resûlü minbere oturdu, (kendisini kastederek) şöyle buyurdu: “Allah bir kulunu, dünya nimetleri ile kendi katındakiler arasında serbest bırakmış, o da Allah katındakileri tercih etmiştir.” (Müslim, Fedâilü’s-sahâbe, 2)
Ebû Zerr’in (r.a.) naklettiğine göre, Allah Resûlü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Zâhid olmak (dünyaya rağbet etmemek), kişinin helâl olan şeyleri kendisine haram kılması veya malını dağıtıp tüketmesi demek değildir. Bilakis zâhid olmak, elinde olan şeylere, Allah katında olanlardan daha fazla güvenmemek demektir…” (İbn Mâce, Zühd, 1)
Câbir b. Abdullah’ın (r.a.) naklettiğine göre, Allah Resûlü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Ey insanlar! Allah karşısında takva sahibi (sorumluluğunuzun bilincinde) olun ve dünyevî isteklerinizde mutedil davranın. Çünkü hiç kimse kendisi için takdir edilen rızkını yiyinceye kadar ölmeyecektir, rızkı gecikse bile! Öyleyse Allah karşısında takva sahibi olun ve dünyevî isteklerinizde mutedil davranın. Helâl olanı alın, haram olanı terk edin.” (İbn Mâce, Ticâret, 2)
Abdullah b. Ömer (r.a.) anlatıyor:
“Allah Resûlü omzumdan tuttu ve şöyle buyurdu: ‘Dünyada (kimsesiz) bir garip gibi yahut bir yolcu gibi ol!’” (Buhârî, Rikâk, 3)