Pir Sultan Abdal’ın “Ne mutlu eğri zamanda doğru yerde durabilene” sözü, derin bir anlam taşır ve onun düşünce dünyasına ışık tutar.
Bu söz, hem bireysel hem de toplumsal anlamda bir duruşu, bir varoluş biçimini anlatır.
“Eğri zaman” ifadesi, içinde yaşadığımız zor, bozuk, adaletsiz veya karmaşık dönemleri simgeler.
“Doğru yerde durabilene” ise bu zor zamanlarda doğruyu savunabilen, eğriliğe karşı dik duran,
doğruyu ve hakikati savunmaktan vazgeçmeyen kişiyi ifade eder.
Pir Sultan Abdal, halk edebiyatının önemli bir temsilcisi olarak, toplumsal adaletsizliğe ve zalim
uygulamalarına karşı güçlü bir eleştiri yapmıştır.
O dönemdeki sosyal, ekonomik ve dini bozulmuşlukları dile getirirken, insanlara doğru olanı savunmayı öğütlemiştir.
Bu söz, adaletin ve doğruluğun, bazen zor ve sıkıntılı zamanlarda daha da değerli olduğunu anlatan bir mesaj taşır.
Zorlu zamanlarda doğru yerde durabilmek, cesaret ister.
Çünkü bu, toplumun veya güç sahiplerinin karşısına çıkmayı, halkın çıkarlarını savunmayı, baskılara ve zorluklara rağmen doğru bildiğini haykırmayı gerektirir.
Pir Sultan Abdal, bu sözle insanlara güç ve direnç aşılamış, hak ve adalet uğruna yapılan mücadelenin kutsallığını vurgulamıştır.
Sonuç olarak, Pir Sultan Abdal’ın bu sözü, bir insanın içindeki doğruya sadık kalabilmesinin, toplumsal adaletin sağlanabilmesi için ne kadar önemli olduğunu gösterir.
“Eğri zamanda doğru yerde durabilen” kişi, toplumunun huzur ve barışına katkı sağlamakla
birlikte, kendini de en yüksek insanî değerlere göre inşa eder.
Ülkemiz, tarih boyunca birçok farklı kültür ve medeniyeti kucaklayan, barış ve hoşgörü toprakları olmuştur.
Bu miras, bugün de devam etmektedir.
Zorlu yaşam koşullarından kaçan, güvenli bir yuva arayan sığınmacılar, yalnızca bir sayı veya istatistik değildir; her biri, yaşamlarını kurtarmak için mücadele eden, umutlarını yitirmemeye çalışan insanlardır.
Bugün, ülkemizin izlediği politika, bu insanlara kapılarını açmakta ve onlara kucaklayıcı bir ortam sunmaktadır.
Pir Sultan Abdal’ın “Ne mutlu eğri zamanda doğru yerde durabilene” sözü, tam da bu noktada hayat bulmaktadır.
Eğri zamanlarda, zorlukların arttığı, insanların çaresizlik içinde olduğu bir dönemde, doğru yerde durabilmek; merhametli olmak, vicdanlı olmak, adaletin ve insanlığın gerektirdiği şekilde hareket etmek demektir.
Bizler, zorluklar içinde olan sığınmacıların yanındayız.
Çünkü insanlık, zorluklar karşısında birbirine yardım etmekle büyür.
Sığınmacıların ülkemize sığındıkları o dönemde, onlar yalnızca coğrafi sınırları aşan değil, umutlarını da bizlere taşıyan bireylerdir.
Türkiye, sığınmacılara sadece bir geçiş noktası değil, bir yuva olmuş ve onlara yeni bir yaşam imkânı sunmuştur.
Bu politika, sadece bir devlet stratejisi olmanın ötesinde, insan olmanın gerekliliği olarak karşımıza çıkar.
Kimse kendi memleketinden, ailesinden, evinden zorla ayrılmak istemez.
Sığınmacılar, barış içinde yaşadıkları ülkelerden ayrılmak zorunda kalmış, hayatlarını yeniden kurmak için çaba gösteren bireylerdir.
Bu anlamda, ülkemizin sığınmacılarla ilgili izlediği politika, büyük bir insanlık örneğidir.
Sadece barınma, yiyecek ve sağlık hizmetleri sağlamakla kalmaz, aynı zamanda onların sosyal entegrasyonunu destekleyerek, Türkiye’yi daha güçlü, daha zengin ve daha hoşgörülü bir toplum haline getirmektedir.
Bir ülkenin büyüklüğü, vatandaşlarının vicdanıyla ölçülür.
Bizim için önemli olan, güçlü bir ekonomi veya yüksek binalar değil, insan onuruna saygıdır.
Türkiye, bu dönemde eğri zamanlarda doğru yerde durarak, sığınmacıların yanında olmuş, onlara
en temel hakları sağlamış ve yaşamlarını yeniden inşa etmelerine olanak tanımıştır.
Bugün sığınmacılar, sadece kendi hikâyelerini değil, aynı zamanda Türkiye’nin geleceğini de yazmaktadır.
Onların başarıları, ülkemizin başarısıdır.
Eğitimde, sağlıkta, iş gücünde yer alan her birey, Türkiye’nin sosyal dokusunu daha da güçlendirmektedir.
Bu, sadece bir politika meselesi değil, aynı zamanda bir toplumun, insan haklarına saygı duyma meselesidir.
Zorluklar karşısında birlikte durmak, birbirimize sahip çıkmak, “doğru yerde durabilmek” demektir.
Bugün sığınmacıların yanında olmak, ülkemizin tarihindeki en değerli duruşlardan biridir.
Çünkü bu duruş, insanlık adına atılmış bir adımdır.
Türkiye, bu sorumluluğun bilinciyle, sığınmacılara umut olmaya devam etmeli, onları yalnız bırakmamalıdır.
Pir Sultan Abdal’ın “Ne mutlu eğri zamanda doğru yerde durabilene” sözünü hatırladığımızda, bugün Türkiye’nin sığınmacılarla ilgili izlediği politika, bu doğru duruşun ta kendisidir.
Zorlu ve eğri zamanlarda, insanlık adına doğru yerde durmak, sadece ülkemizin değil, tüm dünyanın örnek alması gereken bir adımdır.
Sığınmacıların yanında olmak, bir insanlık borcu, bir merhamet borcudur.
Hep birlikte, daha adil, hoşgörülü ve güçlü bir toplum inşa etmek için, onlara sahip çıkmaya devam etmeliyiz.
Selam ve dua ile