Selamün aleyküm ve rahmetullah.

İlim öğrenmek, insanın hem dünyevi hem de uhrevi hayatında yolunu aydınlatan bir meşaledir.

Kur’ân-ı Kerîm’de anlatılan Musa ve Hızır kıssası, ilim öğrenmenin zorluklarını, sabrın önemini ve

hikmetin bazen insan aklının ötesinde olabileceğini göstermesi bakımından oldukça değerlidir.

Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Musa’nın ilim yolundaki azmi şu ayetle ifade edilir:

Bir vakit de Mûsâ’nın genç (hizmetçisine) şöyle demişti: ‘Durmayacağım, tâ iki denizin birleştiği yere kadar varacağım yahut yıllar boyu gideceğim.’” (Kehf, 18/60).

Bu ayet, ilim yolunda ilerlemenin kolay olmadığını, kişinin zorluklara göğüs germesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Hz. Musa, bilgiye ulaşmak için yorucu ve uzun bir yolculuğa çıkmayı göze almıştır.

Buradan anlıyoruz ki, ilim arayışı, insanın fedakârlık yapmasını ve sabır göstermesini gerektiren bir süreçtir.

Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Kim ilim öğrenmek için bir yola girerse, Allah ona cennete giden yolu kolaylaştırır.” (Müslim, Zikr, 39).

Bu hadis, ilim yolculuğunun meşakkatini ve bu uğurda çekilen sıkıntıların manevi ödüllerini bizlere hatırlatmaktadır.

İlim Öğrenmede Sabır ve Teslimiyet

Hz. Musa, Allah’ın kendisine özel bir ilim verdiği Hızır ile yolculuğa çıkmadan önce ona itiraz etmeyeceğine ve sabırlı olacağına söz vermiştir:

Musa dedi ki: İnşallah sabırlı bulacaksın beni ve senin emrine karşı gelmeyeceğim. (Kehf, 18/69).

Ancak yolculuk esnasında Hızır’ın yaptığı bazı eylemleri anlamlandıramadığı için birkaç kez itiraz etmekten kendini alamamıştır.

Sonunda Hızır ona, ilahi hikmetin bazen insan aklının kavrayamayacağı noktalar içerdiğini göstermiştir.

Bu kıssa, ilim öğrenme sürecinde sabırlı olmanın ne kadar önemli olduğunu gözler önüne serer. Çünkü ilim, bir anda elde edilebilecek bir şey değildir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), sabır ve ilmin birbiriyle olan ilişkisini şu hadisiyle vurgulamıştır:

“İlim, öğrenmekle kazanılır. Hilm (yumuşak huyluluk) ise, kendini zorlayarak elde edilir.” (Taberani, el-Mu’cemü’l-Kebir, 10601).

Bu hadis, ilim yolculuğunda sabırlı olmanın ve öğrenme sürecinde sebat göstermenin gerekliliğini açık bir şekilde ifade etmektedir.

İlimde Tevazu ve Öğrenmeye Açık Olmak

Hz. Musa gibi büyük bir peygamberin bile kendisinden daha fazla bilgiye sahip birinden ders almak

istemesi, ilimde tevazunun ve öğrenmeye açık olmanın ne kadar önemli olduğunu gösterir.

Günümüzde de ilim yolunda ilerleyen kişilerin, sahip oldukları bilgiyle yetinmemeleri ve sürekli

olarak daha fazla öğrenmeye gayret etmeleri gerekmektedir. Zira, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Allah kime hayır dilerse, onu dinde derin anlayış sahibi kılar.” (Buhari, İlim, 10).

Bu söz, ilim öğrenmeye teşvik etmekle birlikte, ilmi sadece bilgi birikimi olarak değil, aynı zamanda hikmetle yoğrulmuş bir anlayış olarak kavramamız gerektiğini gösterir.

İlim ve Hikmet Arasındaki Bağlantı

İlim, sadece bilgiyi elde etmekten ibaret değildir; aynı zamanda o bilginin nasıl kullanılacağını ve hangi durumlarda nasıl hareket edilmesi gerektiğini de içermelidir.

Musa ve Hızır kıssasında, Hızır’ın yaptığı işler ilk başta Hz. Musa’ya mantıksız gelmiş ancak daha sonra bunların ardında derin bir hikmet olduğu anlaşılmıştır.

Bu durum, bizlere öğrenme sürecinde sadece bilgiyi edinmenin yeterli olmadığını, aynı zamanda onu kavramak ve hikmet çerçevesinde değerlendirmek gerektiğini öğretir.

Nitekim, Kur’ân-ı Kerîm’de de hikmetin önemi şu ayetle vurgulanmaktadır:

“Kime hikmet verilmişse, ona pek çok hayır verilmiştir.” (Bakara, 2/269).

Bu ayet, ilimle birlikte hikmetin de kazanılması gerektiğini açıkça ifade etmektedir.

Hikmet olmadan ilim, eksik ve yanlış yönlendirilmiş olabilir.

Bu nedenle, öğrendiğimiz bilgileri sadece zihnimizde taşımakla kalmayıp, onları hayatımıza da yansıtmalıyız.

Sonuç

Musa ve Hızır kıssası, ilim öğrenmenin sadece bilgi edinmekten ibaret olmadığını, aynı zamanda sabır, tevazu ve teslimiyet gerektirdiğini göstermektedir.

Hadislerde de vurgulandığı gibi, ilim yolunda ilerleyenlerin bu değerleri içselleştirmesi gerekmektedir.

İlim yolculuğu uzun ve meşakkatli olabilir, ancak bu yolculuk sabır ve azimle sürdürüldüğünde, kişi hem dünyada hem de ahirette büyük kazançlar elde eder.

Her ilim taliplisinin unutmaması gereken en önemli şey, bilginin nihai kaynağının Allah olduğu ve ilim elde etme sürecinin de bir ibadet olduğu bilincidir.

Musa ve Hızır kıssasından şu dersleri çıkarabiliriz:

İlim Yolculuğunun Sabır Gerektirmesi: Hz. Musa’nın uzun bir yolculuğa çıkması, ilim öğrenmenin çaba ve fedakârlık gerektirdiğini gösterir.

Hikmetin Derinliği: Bazen olaylar hemen anlaşılmaz, ama zamanla ilahi hikmet ortaya çıkar.

Öğrenmede Tevazu: Büyük bir peygamber olan Hz. Musa bile öğrenmek için Hızır’a tabi olmuştur. Bu, ilim yolundaki herkesin mütevazı olması gerektiğini gösterir.

İlimde Teslimiyet: Akıl her şeyi kavrayamayabilir, ancak Allah’ın hikmetine güvenmek gerekir.

Sınav ve Sabır: Yol boyunca karşılaşılan olaylar, kişinin sabrını ve direncini ölçer.

“Rabbim! İlmimi artır.” (Tâhâ, 20/114)
اللهم زدني علما (Allahumme zidnî ilman)

“Allah’ım! Bana öğrettiğin ilimle beni faydalandır, bana fayda verecek ilmi öğret ve ilmimi artır.” (Tirmizî, Deavât, 128)
اللهم انفعني بما علمتني وعلمني ما ينفعني وزدني علما (Allahumme enfa’nî bimâ allamtenî ve allimnî mâ yenfe’nî ve zidnî ilman)

“Allah’ım! Faydasız ilimden sana sığınırım.” (Müslim, Zikir, 73)
اللهم إني أعوذ بك من علم لا ينفع (Allahumme innî eûzu bike min ilmin lâ yenfeu)

Sonuç

Cenâb-ı Hak, bizlere faydalı ilim öğrenmeyi ve bu ilmi hikmetle birlikte kullanmayı nasip etsin. Selam ve dua ile…