Allah Teâlâ, Bakara Suresi 44. ayette şöyle buyuruyor:
“Siz insanlara iyiliği emrettiğiniz halde, kendinizi unutuyor musunuz? (Yoksa kendinizi sorumsuz mu sanıyorsunuz?) Halbuki siz, üstelik Kitabı (ve Kur’an’ı) da okuyor (Allah’ın emirlerini de biliyor)sunuz. (Buna rağmen) Hâlâ akıllanmayacak (ve yanlışınızı anlamayacak) mısınız?” (Bakara, 2/44)
Bu ayet, başkalarına iyiliği tavsiye ederken kendisini unutan, sorumluluktan kaçan veya kendi hatalarını görmezden gelen insanlara önemli bir uyarıdır. İslam, söz ile eylem arasındaki tutarlılığı esas alır. Bir müminin en güçlü nasihati, kendi yaşantısıdır.
Bu ayet, insanlara iyiliği öğütlerken kendimizi unutmanın, sorumluluklarımızı göz ardı etmenin büyük bir çelişki olduğunu hatırlatıyor.
Başkalarına doğruluk, adalet ve erdem telkin ederken, kendi hayatımızda bu değerlere uymamak hem inandırıcılığımızı zedeler hem de bizi içsel bir ikiyüzlülüğe sürükler.
Kur’an’ı okuyup, ilahi emirleri bilmek, bu sorumluluğu daha da artırır.
Çünkü bilgi, beraberinde bilinç getirir ve bilinç de sorumluluk doğurur. Bir insan, doğru bildiğini önce kendisinde uygulamalı, kendi hatalarını görüp düzeltmelidir ki sözleri etkili olsun.
Bu ayet, samimiyetle yaşamanın, söz ve eylem tutarlılığının önemini vurgular. Öğüt vermek elbette güzeldir, ancak en güçlü öğüt, bizzat yaşanarak verilen örnektir. Akıl sahibi insanlar, önce kendilerini hesaba çeker ve başkalarına söyledikleri iyilikleri önce kendi hayatlarında uygularlar.
Unutmayalım ki en güzel davet, yaşantımızdır. Öğüt veren değil, öğüdü yaşayan insan olmak için akletmeli ve yanlışlarımızı görmeliyiz.
Bu ayet, başkalarına iyiliği tavsiye ederken kendisini unutan, sorumluluktan kaçan veya kendi hatalarını görmezden gelen insanlara önemli bir uyarıdır.
İslam, söz ile eylem arasındaki tutarlılığı esas alır.
Bir müminin en güçlü nasihati, kendi yaşantısıdır.
Akıl ve Feraset Sahibi Olmak
Kur’an’da akıl kullanmak, kişinin imanını güçlendirmesi, doğruyu yanlıştan ayırması ve kendini muhasebeye çekmesi için teşvik edilir. “Hâlâ akıllanmayacak mısınız?” ifadesi, insanın ders çıkarması ve gafletten uyanması gerektiğini hatırlatır.
Allah, insanlara akıl ve irade vermiştir. Ancak bu nimetleri kullanmayan, düşünmeden hareket eden ve bildiği halde yanlışta ısrar edenler, Kur’an’da defalarca eleştirilmiştir:
“Biz, cinlerin ve insanların çoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri vardır ama anlamazlar; gözleri vardır ama görmezler; kulakları vardır ama işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da aşağıdırlar. İşte onlar gafillerin ta kendisidir.” (A’râf, 7/179)
Bu ayette de, düşünmeyen, aklını kullanmayan ve ders almayanların hayvandan bile aşağı bir konumda olduğu bildirilmektedir. Çünkü hayvan içgüdüleriyle hareket eder, ama insan akıl ve iradesiyle doğruyu yanlışı ayırt edebilmelidir.
Kendi Hatalarını Görmemek
“Hâlâ akıllanmayacak mısınız?” sorusu, insanın kendini sorgulamasını ve hatalarını fark etmesini ister. İnsan, başkalarının hatalarını çok kolay görebilir ama kendi kusurlarına karşı kör olabilir. Bu yüzden Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Mümin, başkasında gördüğü hatayı önce kendinde aramalıdır.” (Tirmizî, Kıyamet, 9)
Bir kişi, başkalarına iyiliği emredip kendisi aynı doğruları yaşamıyorsa, o zaman samimiyetsizlik, riyakârlık ve çelişki içinde olur. Bu tutarsızlık, hem dünyada hem de ahirette kişinin hesabını zorlaştırır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle dua etmiştir:
“Allah’ım! Bildiğimle amel etmeyi, amelimi ihlâslı kılmayı ve sözüm ile fiilimi birbirine uygun hale getirmeyi nasip eyle.”
Bu dua, insanın kendi yanlışlarını fark etmesi ve onları düzeltmesi için çok anlamlıdır. Çünkü insan, kendini hesaba çekmezse, hataları içinde kaybolur.
Gaflet ve Düşüncesizlikten Kurtulmak
“Hâlâ akıllanmayacak mısınız?” ifadesi, gafletten kurtulup, hataların farkına varmayı ve sorumluluk almayı öğütler. İnsan, dünyada yaptıklarından sorguya çekileceğini bilmeli ve bu bilinçle hareket etmelidir.
Nitekim Kur’an’da şöyle buyrulmaktadır:
“İşte böylece Allah, size ayetlerini açıklıyor ki düşünesiniz.” (Bakara, 2/242)
Bu ayet de gösteriyor ki insanın aklını kullanarak düşünmesi ve ibret alması gerekmektedir.
Sonuç ve Dersler
- Kendi hatalarımızı görmeli ve samimi bir özeleştiri yapmalıyız.
- Sözlerimiz ile eylemlerimiz arasında tutarlılık olmalı.
- Başkalarına iyiliği emrederken, önce kendimizi düzeltmeliyiz.
- Aklımızı kullanarak ders almalı, yanlışlarımızdan dönmeliyiz.
- Allah’tan ihlâs ve samimiyet istemeliyiz.
“Ey iman edenler! Yapmadığınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmadığınız şeyi söylemeniz, Allah katında büyük bir gazaba sebep olur.” (Saff, 61/2-3)
Bu ayeti kendimize rehber edinerek, önce kendi nefsimizi terbiye etmeli ve gerçek anlamda akıllanmalıyız. Allah bizleri samimi, ihlâslı ve dosdoğru kullarından eylesin!Amin
-
Söz ve Fiil Tutarlılığı
Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:“Kıyamet günü bir adam getirilir, Cehenneme atılır. Bağırsakları karnından dışarı fırlar ve o, değirmen çeviren eşek gibi onların etrafında döner. Cehennemlikler onun yanına toplanarak, ‘Ey falan! Sana ne oldu? Sen bize iyiliği emreder, kötülükten sakındırırdın!’ derler. O da, ‘Evet, ben size iyiliği emrederdim ama kendim yapmazdım. Ben sizi kötülükten sakındırırdım ama kendim yapardım.’ diye cevap verir.” (Buhârî, Ahkâm 13; Müslim, Zühd 51)
Bu hadis, söz ve fiil arasındaki tutarsızlığın ahirette ne kadar ağır bir karşılığı olacağını göstermektedir.
-
İnsanlara doğru yolu gösterirken, kendisi o yolda yürümeyen biri büyük bir çelişkiye düşer.
-
Önce Kendini Düzeltmek
Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:“Kişinin kendisini ıslah etmesi, başkalarını ıslah etmesinden daha büyük bir cihattır.” (Deylemî, el-Müsned, 7214)Bu hadis, insanın önce kendi nefsini terbiye etmesi gerektiğini vurgular. Başkasına nasihat etmek elbette önemlidir, fakat insan önce kendi hatalarını görmeli, kendini düzeltmelidir.
-
Samimi Olmak
Peygamberimiz (s.a.v) şunları söylemiştir:“İnsanların en kötüsü, başkalarına iyiliği emrederken kendini unutandır.” (Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Kebîr, 8252)Bu hadis, samimiyetsizliğin ve ikiyüzlülüğün en kötü sıfatlardan biri olduğunu anlatmaktadır. Eğer bir insan nasihat ederken kendi hayatında bu nasihate aykırı davranıyorsa, sözlerinin etkisi de kalmaz.
Sonuç ve Dersler
- Öğüt verirken önce kendimize dönüp bakmalıyız. Başkalarına söylediğimiz güzel sözleri önce kendimiz uygulamalıyız.
- Samimi olmalıyız. Yapmadığımız şeyleri başkasına söylemek, bizi hem dünyada hem de ahirette zor duruma düşürebilir.
- Öğüt vermeden önce yaşantımızla örnek olmalıyız. En etkili davet, bizzat yaşanarak yapılan davettir.
Unutmayalım! En güzel ahlak, kişinin diliyle değil, fiiliyle gösterdiği ahlaktır. Kendimizi düzeltmeden başkasını düzeltmeye çalışmak, sözümüzü değersiz kılar. Bu yüzden önce nefsimizi terbiye etmeli, sonra başkalarına doğru yolu göstermeliyiz.
“Ey iman edenler! Yapmadığınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmadığınız şeyi söylemeniz, Allah katında büyük bir gazaba sebep olur.” (Saff, 61/2-3)
Bu ilahi uyarıyı unutmayarak, önce kendi hatalarımızı düzeltmeli ve samimiyetle iyiliğe davet etmeliyiz. Sözümüz, yaşantımızla örtüştüğünde etkili olur.
Allâhumme’c-alnî a‘melu bimâ a‘lemu, vec-al ‘amelî hâlisan li-vechik, ve veffiknî li-ca‘li kavlî ve fi‘lî mutavâfiqayn.”
Allah’ım! Bildiğimle amel etmeyi, amelimi ihlâslı kılmayı ve sözüm ile fiilimi birbirine uygun hale getirmeyi nasip eyle.”
Bu dua, bilgimizle amel etmeyi, amellerimizin ihlâslı olmasını ve sözümüzle fiilimizin tutarlı hale gelmesini istemek için yapılır. Allah dualarımızı kabul eylesin. Âmin!