𝒮ℯ𝓁𝒶𝓂𝓊𝓃𝒶𝓁ℯ𝓎𝓀𝓊𝓂 𝒸𝓊𝓂𝓁ℯ𝓉ℯ𝓃…

Bazen bir bakıyorsunuz insanlar sizi yere göğe sığdıramıyor; övgüler, takdirler, güzel sözler ardı ardına geliyor.

Ama bir bakıyorsunuz, aynı insanlar sizi en küçük bir hatada yerden yere vurabiliyor.

İşte bu yüzden, insanların övgüsünü de yergisini de kalbimize çok yakın tutmamalıyız.

Çünkü insanın değeri, insanların dilinde değil; Allah’ın katındaki takvasında gizlidir.

Ne yazık ki günümüzde insanların bakışıyla mutlu olup yine onların bakışıyla yıkılan nice kalpler var.

Oysa unutmamak gerekir ki, bir kulun hakiki değeri, Rabbinin gözünde ne olduğudur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) bunu ne güzel ifade etmiştir:“Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz. Fakat kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim, Birr 33)

Bu hadis, insana yön verilen bir pusula gibidir.

Çünkü insanlar bizi yüzeysel olarak değerlendirir.

Kimimiz güzel konuştuğumuz için, kimimiz dış görünüşümüz veya başarımız için seviliriz.

Ama Allah, kalbimize ve niyetimize bakar.

İşte hakiki ölçü budur.

Sanmayalım ki sadece bela ve sıkıntı imtihandır.

Bazen övgüler, alkışlar, takdirler de bir imtihandır.

Kalbimize gurur tohumları eker, nefsimize kibir fısıldar.

Oysa bir mümin övgüyle sarhoş olmamalıdır. Hz. Ali (r.a) ne güzel söyler:“Seni öven herkes dostun değildir; belki de seni kandırandır.”

Birisi sizi övdüğünde kendinize dönüp şu soruyu sorun: “Ben gerçekten övüldüğüm kadar iyi biri

miyim?” Eğer değilseniz, bu övgü sizin için bir kandırmacadır.

İnsan bazen haksız yere eleştirilir, anlaşılmaz, dışlanır, hatta iftiraya uğrar.

Bu da ağır bir sınavdır.

Ama unutmayın, Peygamber Efendimiz (s.a.v) bile insanların iftiralarına maruz kalmış, alay edilmiş, yalanlanmıştır.

Peki o ne yapmıştır? Sabretmiştir.

“Mümin, insanların karıştığı, onlara sabır gösterdiği kimsedir.

İnsanlara karışmayan ve sabretmeyenden daha hayırlıdır.”(Tirmizî, Kıyamet 55)

Yani insanların sizi yanlış anlaması, sizi değersiz kılmaz.

Bazen sessizlik en güzel cevaptır.

Sabır, Allah’a yakınlığın en güzel göstergesidir.

Eğer bugün insanlar seni överek yüceltiyorsa, bil ki yarın en küçük bir yanlışında seni yerin dibine de sokabilirler.

Bu yüzden değerimizi insanların ağzından değil, Rabbimizin kitabından ve Rasulullah’ın sünnetinden öğrenmeliyiz.

Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur:“Şüphesiz Allah katında en üstün olanınız, takvaca en ileride olanınızdır.”(Hucurât, 49/13)

Takva; Allah’a yakın olmak, O’nu unutmadan yaşamak, haramdan sakınmak ve helale sarılmaktır.

İnsanların bizi takdir etmesi ne güzel, ama Allah’ın razı olması çok daha kıymetlidir

Bir müminin en büyük gücü, kendini bilmesidir.

Övüldüğünde de yerildiğinde de dimdik kalabilmek, içten içe “Ben kimim?” sorusunu kendine sorabilmektir.

Kalbini insanların geçici rüzgarlarına değil, Allah’ın rahmetine emanet etmektir.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurur:“Kim Allah için alçakgönüllü olursa, Allah onu yüceltir.” (Müslim, Birr 69)

Alçakgönüllü olmak, insanların seni överken bile nefsi şımartmamak; eleştirirken de nefsine küsmeden sabretmektir.

Ey gönlü kırık kardeşim, insanların seni anlamadığı günlerde unutma:

Senin niyetini bilen bir Rabbin var.

Senin sabrını gören bir Rabbin var.

Senin duasını bekleyen bir Rabbin var.

İnsanların sevgisi de nefreti de geçicidir.

Ama Allah’ın rızası sonsuzdur.

“Yalnız Sana ibadet ederiz ve yalnız Senden yardım dileriz.”(Fâtiha, 1/5) Suresini unutmayalim

Kalbini insanlara değil, Allah’a yasla.

Övgüye sevinme, kınamaya üzülme.

Sadece Rabbinden razı olmaya bak, O da senden razı olsun inşallah.

İnsan, çevresindeki kişiler tarafından farklı bakış açılarıyla değerlendirilir.

Kimi insanlar över, kimileri ise eleştirir.

Ancak bir Müslüman olarak bilmeliyiz ki, insanların övgüsü veya eleştirisi bizim gerçek değerimizi belirlemez.

Bu yüzden, övüldüğümüzde gurura kapılmamalı, yerildiğimizde ise kendimizi değersiz hissetmemeliyiz.

Çünkü insanlar kendi algılarına, duygularına ve bazen de kendi çıkarlarına göre yorum yaparlar.

Asıl önemli olan, Allah’ın rızasını kazanmak ve O’nun hoşnut olduğu bir kul olabilmektir.

Eleştirildiğimizde bunu bir imtihan olarak görmeli ve kendimizi muhasebeye çekmeliyiz.

Eğer eleştiri haklıysa, hatamızı düzeltmek için bir fırsat olarak değerlendirmeliyiz.

Ancak haksız bir eleştiriyle karşılaşırsak, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) sabrını ve güzel ahlakını örnek alarak olgunlukla karşılık vermeliyiz.

Unutmayalım ki, insanlar bizim hakkımızda ne derse desin, en doğru hükmü veren Allah’tır.

Önemli olan, insanların rızasını değil, Allah’ın rızasını kazanmaktır.

Pekki  övüldüğümüzde ve  yerildiğimizde  nasıl davranmalıyız?

Bazen insanlar bizi över, bazen de eleştirir.

Fakat önemli olan, övgüyle kibirlenmemek, eleştiriyle de kendimizi

değersiz hissetmemektir.

Hz. Ömer (r.a) şöyle demiştir:“İnsanların en akıllısı, kendini sorgulayan ve ölümden sonrası için hazırlık yapandır.”

Övüldüğümüzde bu övgünün gerçekten hak edip etmediğimizi sorgulamalıyız.

Eğer eleştiriliyorsak, bunu bir fırsat olarak görüp kendimizi geliştirmeliyiz.

Ancak haksız yere eleştirildiğimizde, sabırlı olmalı ve Rasulullah’ın (s.a.v) güzel ahlakını örnek almalıyız.

Bu yüzden insanların sözlerine göre değil, Allah’ın emirlerine göre yaşamaya gayret etmeliyiz.

Övgüye aldanmamalı, eleştiriyle yıkılmamalıyız.

Çünkü önemli olan, insanların rızasını değil, Allah’ın rızasını kazanmaktır.

Selamun aleykum

𝓗𝓪𝓴𝓲𝓶𝓮 𝓖𝓾𝓵𝓼𝓾𝓶 ℋ𝒾𝒸̧𝓇ℯ𝓉.ℬℯ