Selamünaleyküm Kıymetli Kardeşlerim,
Bugün sizlerle derin anlamlar taşıyan iki güçlü kelime üzerine konuşmak istiyorum:
“Oku!” ve “Korkma!”
Biri Kur’an-ı Kerim’in ilk emri, diğeri İstiklâl Marşımızın ilk kelimesi.
Biri Rabbimizin çağrısı, diğeri milletimizin haykırışı.
Ama her ikisi de bize ait.
Bizi ayakta tutan, yön veren iki temel mesaj…
Peki biz bu iki kelimeye gerçekten kulak veriyor muyuz?
Oku!
Kur’an-ı Kerim’in ilk inen ayeti, “İkra – Oku!” emridir.
Bu ilk mesajda ne bir ibadet emri, ne bir yasak, ne de bir müjde var.
Sadece “Oku!”
Çünkü okumak, bilmenin kapısıdır.
Bilmek, imanımızı derinleştirir.
Ve ancak bilen bir insan, ibadetini bilinçle yapar, kulluğunu hakkıyla yerine getirir.
Zamanla bu “oku” emrini daralttık.
Sadece harfleri çözmek zannettik.
Oysa Allah bizden sadece kitapları değil; kainatı, insanı, hayatı, olayları da okumamızı istiyor.
İslam’da ilim, sadece teorik bilgi değil; doğayı, hayatı, insanı anlamak demektir.
Allah’ın yarattığı her şey, birer işarettir.
Her canlı, her olay bir derstir.
Gerçek ilim; bu işaretleri fark etmek, düşünmek ve hayatımıza yansıtmaktır.
“İlim, ilim bilmektir; ilim kendin bilmektir.” Kendi acizliğini bilen, Rabb’inin kudretini anlar.
Kendi fâniliğini fark eden, Allah’ın sonsuzluğuna hayran kalır.
Kendi cehaletini kabul eden, ilmin Allah’tan geldiğini bilir.
İlim sadece bilgi birikimi değildir.
İlim; insanın sınırlarını bilmesi, haddini tanıması ve Allah’ın büyüklüğünü idrak etmesidir.
Kitapları başımıza koymak değil, anlamaya çalışmak önemlidir.
Gerçek saygı, bilginin içini kavramak ve onu hayatımıza taşımaktır.
Korkma!
İstiklâl Marşımızın ilk kelimesi: “Korkma!”
Bu sadece bir şiir başlangıcı değil; bir milletin karanlıktan aydınlığa yürüyüşüdür.
Ama aynı zamanda bir kulun duasıdır.
Çünkü iman varsa, korkuya yer yoktur.
Tevekkül eden bilir ki, yardım eden Allah’tır.
Ne yazık ki bugün bu “korkma” çağrısını da unuttuk.
Gelecek kaygıları içimizi sardı.
“Ya olmazsa?” demeye başladık.
Rızkı Allah’ın verdiğine inandığımız hâlde, dünyaya fazlaca takıldık.
Oysa asıl korkulması gereken şey, Allah’tan uzaklaşmak olmalıydı.
Sınavı geçememek değil; kulluğu kaybetmekten korkmalıydık.
Gerçek cesaret, doğru bildiğini söylemek, hakikatten şaşmamaktır.
Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor:
“İnsanların kınamasından korkmadan hakkı söylemek, en üstün cihattır.”
Cesaret, sadece meydanlarda bağırmak değildir.
Gerçek cesaret; sabah namazına kalkmak, harama göz yummamak, kul hakkından sakınmaktır.
Herkes yanlış giderken, doğru yolda kalabilmektir.
Şiddet değil; bilinç, vicdan ve ahlak olmalı pusulamız.
Vatan sevgisi; yıkmakla değil, korumakla olur.
Gerçek kahramanlık; bilgiyi, ahlakı ve hakkı yaşamakla olur.
Bugün “oku” sadece hatimlerde, “Korkma” ise sadece bayramlarda hatırlanır hale geldi.
Oysa bu iki kelime bir ömürlük rehberdir:
Oku bir ibadet gibi, korkmama cesaretini bir iman gibi yaşa.
Kendimize Soralım:
Kur’an evimizde mi, yoksa sadece rafta mı?
Ezan okununca kalbimiz mi titriyor, yoksa kanal mı değiştiriyoruz?
Hakkı savunmaktan çekiniyor muyuz?
Helal kazancı gerçekten önceliyor muyuz?
Bu sorulara dürüst cevap vermeden ilerleyemeyiz.
Çünkü bu iki kelimeye kulak vermediğimiz sürece sadece bir millet olarak değil, bir ümmet olarak da zayıflarız.
Şimdi Yeniden Başlama Zamanı
“Oku!” emrine yeniden yönelme vakti…
Sadece harfleri değil; insanı, hayatı ve hakikati okumaya başlama vakti…
“Korkma!” hitabını yeniden hatırlama vakti…
Tevekkülle yürümeye, cesaretle adım atmaya, sadece Allah’tan korkmaya niyet etme vakti…
Çünkü Rabbimiz affedicidir. Her dönüş kıymetlidir.
Ve hâlâ umut var.
Çünkü Allah’ın rahmeti her şeyi kuşatır.
Dua ile bitirelim: Allah’ım, bize hakikati hak olarak göster ve ona uymayı nasip et.
Batılı batıl olarak göster ve ondan uzak durmayı kolaylaştır.
Kalbimizi Senin nurunla aydınlat, yolumuzu feraha çıkar.
Senin razı olacağın kullardan olmayı bize sevdir. Âmin.