𝒮ℯ𝓁𝒶𝓂𝓊𝓃𝒶𝓁ℯ𝓎𝓀𝓊𝓂
İnsan ilişkileri bazen karmaşık, bazen de yorucudur.
Sevdiğimiz kadar sevilmediğimiz, anladığımız kadar anlaşılmadığımız zamanlar olur.
Bu da ruhumuzu yıpratır.
Böyle zamanlarda geri çekilmek, sadece nefsin değil, kalbin de korunmasıdır.
İslam, sadece ibadetlerle değil, ilişkilerde de dengeyi öğretir.
Sessizlik her zaman kırgınlık değildir.
Bazen teslimiyet, bazen içsel bir toparlanmadır.
Uzaklaşmak da küslük değil, kalabalıkların yorgunluğundan kaçıştır.
Aslında bu bir hicrettir.
Ama bildiğimiz anlamda değil; ruhsal bir hicret.
Kalabalıklardan değil, kalabalıkların bıraktığı izlerden uzaklaşmak…
Sessizliğe ama boşluğa değil — Allah’a sığınmak.
Âl-i İmrân 191. ayet bu duyguyu çok güzel özetler:
“Onlar ayakta dururken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı zikrederler…”
Bu bir yaşam biçimidir.
Hayatın her anına Allah’ı katmak.
Böyle olunca ne sessizlik sessizliktir, ne de uzaklık gerçek bir uzaklıktır.
Kur’an ve hadisler, Müslüman’ın toplumla iç içe olmasını öğütler.
Ama bu, kendini yok saymak anlamına gelmez.
Peygamber Efendimiz’in Hira’ya çekilmesi de bize şunu gösterir: Ruhun yorgunluğunu hafifletmek için bazen inzivaya çekilmek gerekir.
Bu bir kaçış değil, toparlanmadır.
İslam’ın “vasat ümmet” yani “denge ümmeti” oluşu da buradan gelir.
Duyguda, ilişkide, hayatta denge…
Hz. Ali’nin şu sözü de bu dengenin bozulduğuna işaret eder:“Bir insana hak ettiğinden fazla değer verirsen, ya onu kaybedersin ya kendini…”
İhsan, yani güzel davranış ile adalet, yani hak ediş arasında hassas bir denge vardır.
Bu denge bozulduğunda, özellikle de güzellik hep tek taraflı sunulduğunda, insan zamanla yorulur ve yıpranır.
Bir insana değer vermek, en başta Allah rızası gözetilerek yapılmalıdır.
Ancak bu değer sürekli karşılıksız kalırsa, kişi yavaş yavaş kendi özünden vermeye başlar.
Ve bu noktada, içten içe bir tükenmişlik başlar.
Günümüzde insanlar kalabalıklar içinde yalnızlaşıyor.
Sosyal medya, yüzeysellik, empati eksikliği derken, birey sürekli veriyor ama anlaşılmıyor.
Bu sadece fiziksel değil, ruhsal bir yalnızlık.
İslam bu boşluğu Allah’a yönelerek doldurmayı önerir.
Zikir sadece lafzî tekrar değil; bilinçli bir yöneliştir. Allah’a dönen bir kalp, aslında hiç yalnız kalmaz.
Kalp yorulabilir.
Düşünceler, telaşlar ağır gelebilir.
O zaman bir nefes gerek.
Sessizce bir tesbih, içten bir dua… Kalbi yeniden diriltir.
Zikir, kalbi korur, arındırır.
Her sabah niyetle, her gece tövbeyle insan biraz daha kendine gelir.
Çünkü her şeyin ilacı, Allah’a dönmektedir.
İslam, bir denge dinidir.
Merhametle adalet, sabırla sınır, toplumsallıkla tefekkür arasında bir denge…
O yüzden bir Müslüman’ın “Ben yoruldum” demesi, yalnız kalmak istemesi bir eksiklik değil;
bilakis, bu bir içsel hicret olabilir.
Dua ile bittirelim:)
Kalplerimize huzur, yolumuza kolaylık, gönlümüze sebat nasip etsin.
Zorluklarımızı kolaylaştırsın, dualarımızı kabul etsin, yorgun kalplerimize şifa versin.
Allâhumme bârik lenâ ve lekum