𝒮ℯ𝓁𝒶𝓂𝓊𝓃𝒶𝓁ℯ𝓎𝓀𝓊𝓂
Bakara Suresi’nin başında bir ayet var, içime işler her okuyuşumda:
“Ellezîne yu’minûne bil-gaybi ve yukîmûne’s-salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn.”
(“Onlar gayba inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler.”) Bakara, 3. Ayet)
Ne kadar sade ama derin değil mi?
İman ederler. namazı dosdoğru kılarlar Ve… verirler.
Verirler çünkü bilirler ki verdikleri onlardan gitmez, aksine kalplerini hafifletir.
Ben bu ayeti her okuyuşumda kendime dönüyorum.
“Ben gerçekten infak edenlerden miyim?” diye içimden soruyorum.
Ve sessiz kalıyorum.
Cevabini kendime sakliyorum Rabbim en iyi bilendir
İlk akla gelen şey hep para, mal, mülk oluyor.
Ama biz unuttuk galiba…
Sadaka sadece koli değil, kalpten verilen bir tebessüm bile olabilir.
Ben bazen birine içten bir “Geçmiş olsun” dediğimde,
yüzünde gördüğüm o rahatlamada şunu fark ediyorum:
Bu da bir infakmış. Demek ki, insan her zaman parasıyla değil, kalbiyle de verebiliyormuş.
Sen de yaşamışsındır bunu, değil mi?
Ebû Hüreyre (r.a)’den rivayetle, Resûlullah (s.a.v) buyuruyor: “Veren el, alan elden hayırlıdır. Yardıma, geçimini üstlendiğin kimselerden başla.
Sadakanın en hayırlısı, ihtiyaç fazlası maldan verilendir.
Kim insanlardan bir şey istemezse, Allah onu kimseye muhtaç etmez.
Kim tokgözlü olursa, Allah onu zengin kılar.”
(Buhârî, Zekât 18)
Hayır yapabilmek için zengin olmak gerekmez.
Çünkü sadaka sadece mal ile, para ile, koliyle olmaz.
Sadaka, bir tebessümdür, bir selamdır, bir dua, bir nezakettir.
Ama biz bunu unuttuk.
Hatta bazılarımız, gülümsemeyi bile sadaka zannedip, insanlara “borçlu çıkmamak” için suratını asmayı tercih ediyor.
Veren el, sadece bir el değildir. Veren el; gönlü geniş, kalbi merhamet dolu, sahip olduklarının değerini bilen insandır.
Veren el; “Benim elimde varsa, onun da hakkıdır” diyebilecek kadar yüce gönüllü olandır.
Ama gelin görün ki, günümüzde “veren el” olmak yerine “izleyen göz” olmayı daha çok seviyoruz.
Yardım eden birini görünce alkışlamayı, ama kendimiz yapmamayı seçiyoruz.
Bir komşuya bir tabak yemek götürmek, bir poşet meyve paylaşmak, bir selam vermek…
Bunları yapmaya “zamanımız yok”.
Ama saatlerce ekran başında kim ne paylaşmış diye izlemeye bol bol vaktimiz va
Elinizde fazla portakal mı var? Bir sepetini komşuya verin. Getirmese de dert etmeyin. Veren el siz olun.
Bir arkadaşınız üzgün mü? Ona içten bir “Ben buradayım” deyin. Sadaka verdiniz, hem de en değerlisinden.
Yolda biri size baktı mı? Gülümseyin. Düşmanlık değil, insanlık bulaşır.
Kalbinizden bir dua geçti mi? Sessizce paylaşın. Belki o dua, sizin en büyük hayrınız olur.
Dürüst olalım…
Bu dersten geçmek için notlarımız pek parlak değil.
Veren el olmayı unuttuk.
Komşuluk öldü, tebessüm tükendi, selam lüks oldu.
İnsanlar birbirinden uzaklaştı.
Herkes “Ben” dedi, “Biz” olan kayboldu.
Ama hâlâ geç değil. Hâlâ notumuzu yükseltebiliriz.
Bir selamla.
Bir gülümsemeyle.
Bir dua ile.
Bir sepet portakalla.
Unutmayalım: Allah bizden büyük işler beklemiyor, samimi niyetler bekliyor.
Sadakanın büyüğü küçüğü olmaz.
Kalpten gelirse, her şey değerlidir.
Paylaşmak gösteri değil, ihlastır.
Sadaka sosyal medya içeriği değil, Allah’la arandaki gizli bir köprüdür.
Yeter ki biz birbirimize insan gibi davranmayı hatırlayalım.
Yanınızdaki birine gülümseyin. Gönülden bir “Allah razı olsun” deyin.
Ve eğer imkân varsa, mevsimine göre elinde olan meyva ,sebze her neyse paylaşın.
Çünkü veren el… hep biz olalım.
İnfak sadece zenginin değil, gönlü geniş olanın işidir.
“Mimmâ razaknâhum yunfikûn” — “Bizim verdiğimiz rızıktan” diyor Allah.
Rızık sadece para mı?
Hayır. Zaman da rızıktır, merhamet de, gülümseme de, güzel söz de…
Bu yüzden kimse “Bende bir şey yok” demesin.
Belki senin vereceğin sadece bir tebessüm… ama o bile karşındakinin gününü aydınlatır.
Çünkü “veren el”… sadece veren değildir.
O, Allah’ın kuluna verdiği özel bir haldir.
Herkese nasip olmaz bu incelik.
Paylaşabilmek, düşeni görebilmek, kendinden vazgeçebilmek…
Bunlar öğrenilmez sadece, Allah’tan gelen bir güzelliktir.
Veren olmak, cömertlikten de öte bir şeydir:
Bu bir kısmettir.
Tıpkı güzel bir ses gibi, tıpkı içine doğan bir huzur gibi…
Veren bir kalbe sahip olmak, Allah’ın sana lütfettiği görünmeyen bir nimettir.
Ve işte bu yüzden…
Bir tabak yemeği paylaşan el,
belki bir sofrayı hiç görmeyen kalpten daha zengindir.
Duayla sohbetimizi bittirelim“Allah’ım, bizi sadece elini değil, gönlünü de açabilen kullarından eyle.
Veren, paylaşan, hatırlayan, dua eden…
Ve unutmayanlardan eyle.” Âmin.