𝒮ℯ𝓁𝒶𝓂𝓊𝓃𝒶𝓁ℯ𝓎𝓀𝓊𝓂 𝒸𝓊𝓂𝓁ℯ𝓉ℯ𝓃…
Selamünaleyküm güzel yürekli kardeşim…
Geçtiğimiz günlerde bir internet sitesinde karşılaştığım bir yazı beni derinden yaraladı.
Bir başörtülü hanımefendi, sadece örtüsü sebebiyle küçümseniyor…
Ama ne acı ki, onu küçümseyen de yine bir başörtülü!
“Başörtüsü var ama sigara içiyor…”
“Pantolon giymiş, üstüne sadece bir örtü bağlamış…”
“Ben bir Müslüman olarak utandım” diye yorum yapıyor.
Breh breh brehh…
Ne kadar da garip bir bakış açısı bu!
Örtü sadece belli bir tarzın, belli kalıpların mı sembolü oldu artık?
Sigara içmek elbette ki yanlış …
Ama bunu eleştirirken “başörtülü” ya da “başörtüsüz” diye ayrım yapmak, örtüyü bir yargı aracına
dönüştürmek, ne kadar doğru?
Senin örtün daha mı kıymetli?
Senin yolun daha mı sahih?
Öyle mi?
Unutma…
Kibir de kalbi karartır.
Gıybet de, küçümseme de, yargılama da…
Ve bunlar hiçbir başörtüsünün altına yakışmaz.
Rabbim…
Bize de, böyle düşünen kardeşlerimize de hidayet ver.
İçini ve dışını birleştirmiş, bilinçli, ihlaslı müminler olmayı sevdir bize.
Zor mu?
Hayır. Samimiyse kalp, açılır her kapı.
Bir Müslümanın, Allah rızası için çabalayan bir diğer
Müslümanı bu şekilde eleştirmesi ne kadar da üzücü.
İnsan önce kendine bakmalı. “Ben ne kadar güzel bir kulum?”, “Kalbim temiz mi?”, “Niyetim doğru
mu?” sorularını sormalı.
Başkasının örtüsüne dil uzatmadan önce, kendi kalbini ve Allah’la olan bağını gözden geçirmeli.
Başörtüsü sadece bir kumaş değildir; o bir teslimiyetin, bir mücadelenin, bir imanın sembolüdür.
Her örtülü kadın bir mücadele veriyor; kimi nefsine, kimi çevresine, kimi de yargılayan bakışlara karşı…
Destek olmamız gerekirken neden yargılıyoruz?
Neden rahatsız oluyoruz? Oysa dua etmek, yargılamaktan çok daha güzel ve faydalı…“Allah’ım onun da, benim de ayaklarımızı sabit kıl.
Hidayetimizi artır, bizi şaşırtma…”
Çünkü hiçbirimizin garantisi yok.
Bugün “iyiyim” diyen, yarın tökezleyebilir.
Bu yüzden her zaman kendimize dönüp bakmalı ve kusur aramayı bırakmalıyız.
Müslümanlar olarak birbirimize merhametle bakmalıyız.
Herkesin farklı bir yolculuğu, farklı bir mücadelesi var.
Hiçbirimizin garantisi yok.
Bugün iyiyiz, ama yarın ne olacağımızı yalnız Rabbimiz bilir.
Aslında hiçbirimizin kim olacağını, kimde ne cevher saklı olduğunu, kimin ne halde öleceğini,
kimin son nefeste hangi yolda olacağını bilemeyiz.
Bize garanti yok. Ona da, bize de…
Bugün küçümsediğimiz biri, yarın Allah katında bizden çok daha değerli olabilir.
Bugün hatalı gördüğümüz kişi, bir gün öyle bir tevbe eder, öyle bir dönüş yaşar ki… belki biz o
zaman yerimizde saymış oluruz.
Ve belki de Allah, tam da o hatalarla yoğrularak, tam da o sorgularla büyüyen bir kalpten razı olur.
Kim bilir? Kimsenin garantisi yok.
“Kalp, Allah’ın iki parmağı arasındadır.”
Bugün imanla dolu olan kalp, yarın kayabilir.
Bugün eksik olan, yarın nurla dolar.
O yüzden belki en güzeli:
“Ben kimim ki?” diyebilmek.
“Beni dahi bilmiyorken, başkasını nasıl yargılarım?” diyebilmek.
Rabbimiz bizi kibirden, dil ile incitmekten, kalp kırmaktan uzak eylesin.
Ve hiçbir zaman, hidayeti hak ettiğimizi sanacak kadar kendimize güvenmeyelim.
Ben örtünmeyi seviyorum.
Sadece başımı örtmüyorum; içimde Allah’a olan sevgiyi de taşıyorum yapabildigimce.
Her şey kusursuz değil belki, ama samimi bir çaba var.
Henüz yapamadıklarım var, ama kalbim O’na yönelmiş durumda.
Tesettür bir kıyafet değil sadece; bir yöneliş, bir teslimiyet, bir kulluk halidir.
Bu bir sevgi meselesi…
Sevmeden olmuyor.
Allah’ı sevdikçe, O’na yaklaştıkça, örtü yük olmuyor.
Aksine huzur veriyor.
Evet,bu hâlimle huzurluyum.
Çünkü Rabbim biliyor niyetimi.
Ve O’nun bilmesi bana yeter.
Mükemmel değilim ama çabalıyorum.
Örtümle sadece dışımı değil, halimi de temsil etmeye gayret ediyorum.
Çünkü insanlar hatalarımızı sadece bize değil, inancımıza bağlıyorlar.
Bu yüzden Müslüman sadece iyi değil, akıllı da olmalı.
Sürekli kadınlar üzerinden tesettür konuşuluyor. Oysa Kur’an, önce erkeklere seslenir:“Mümin
erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar…” (Nur Suresi, 30)
Erkek tesettürü de gözünü, bedenini ve davranışını korumaktır.
Ama bu pek dile getirilmiyor.
Oysa edep sadece kadından beklenemez.
Ahlak, iffeti yalnız kadınla sınırlandıramayız.
Bu din hem kadına, hem erkeğe hitap eder. Tesettür, teslimiyettir.
Hem kadına hem erkeğe…
Sadece giyimde değil; bakışta, davranışta, ahlakta…
Ve unutmayalım ki Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurur: “Öyle bir fitne gelir ki, kişi sabah
mümin, akşam kâfir olur. Ancak kalbi ilimle dirilmiş olanlar müstesna…” (Taberani)
Rabbim, kalplerimizi ilimle diriltsin. Ayaklarımızı kaydırmasın. Bizi imanla yaşayıp, imanla ölen kullarından eylesin. Âmin.