𝒮ℯ𝓁𝒶𝓂𝓊𝓃𝒶𝓁ℯ𝓎𝓀𝓊𝓂

Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’adır.

Namus… Yüzyıllardır toplumların en hassas kavramlarından biri.

Ancak ne yazık ki, zamanla anlamı daraltılmış, sadece kadın bedeniyle sınırlandırılmış bir kavrama dönüşmüştür.

Oysa namus, cinsiyetten bağımsız bir ahlak, onur ve erdem meselesidir.

Namus Nedir? Önce İnsan Olarak Onu Öğrenelim (!)

Namus…  Öyle bir kavram ki, doğduğun andan itibaren üzerine giydirilir; ama ne hikmetse genellikle sadece kadın bedeniyle sınırlıdır.

Hani “önce insan olalım” deriz ya, o kısmı genelde atlarız çünkü insan olmak, herkesin namuslu sayılması demek olurdu – o da fazla adil olurdu tabii.

Mesela bir erkek sabaha kadar dışarıda gezince “özgür ruh” olur,

ama bir kadın akşam 9’dadoktordan  gelse bile  sokakta görülünce “acaba kimlerle görüşüyor?”

diye başlar fısıltılar.

Ne güzel bir eşitlik değil mi?

Namus, ailelerin gurur kaynağıdır – tabii gururun sadece kadın üzerinden hesaplandığı bir dünyadaysanız.

Bir kızın eteği diz üstüne çıkarsa namus eksilir, ama oğlanlar delikanlı olma yolunda “biraz yaramazlık yapabilir.”

O da geçer not alır sonuçta, erkek adamdır!

Bazen “namuslu insan” deyince akla dürüstlük, adalet, başkalarının hakkına saygı gelir sanırsınız.

Ama yok, o liste uzunsa da genelde “etek boyu”ndan ya da “kiminle konuştuğu”ndan başlanır.

Zihinler dar, ahlak kuralları sıkı: namus mu dedin?

Kadının gülüşü bile mesele olabilir!

Özetle: Namus, çok değerli bir şeydir.

O kadar değerli ki, genelde sadece başkalarının üzerinden korunmaya çalışılır

Kendi namusunu korumaya çalışan insana zaten “ayıp” derler.

Namus Nedir? Önce İnsan Olmayı Öğrenelim de, Oradan Devam Edelim.

Namus… Ne sihirli kelime değil mi?

Uğruna şarkılar söylenmiş, atasözleri yazılmıştır.

Hapiste yatanların en şereflisi, namus davası için yatan mahkumdur.

Çünkü onun yükü ağırdır, başı diktir.

Namus için dökülen gözyaşı da, kan da kutsaldır.

Ve bir insanın en büyük serveti;

parası, şanı değil, namusudur…

Peki gerçekten öyle midir?  Namus yalnızca bir gurur meselesi midir?

Bir insanı “namus” adına şiddete sürüklemek, hayatları karartmak doğru mudur?

Gerçek namus, sadece bir bedeni korumak mıdır?

Yoksa namus; insanın önce kendi vicdanına, sonra başkalarının yaşam hakkına duyduğu saygı mıdır?

Asıl namus; doğrulukta, adalette, iyilikte saklıdır.

Kendimize ve başkalarına zarar vermeden, onurlu bir hayat sürmektir.

Gerçek namus, yıkmakla değil; yaşatmakla ölçülür.

Namus, insanı büyütmeli, küçültmemeli.

İşte bu yüzden, namusu korumak istiyorsak, önce insanı anlamalıyız;

sevgiyle, akılla, adaletle…

Ama gel gör ki, namus deyince kimsenin aklına yolsuzluk yapmamak, kul hakkı yememek, yalan söylememek gelmiyor.

Çünkü bu topraklarda bazıları için “namus”, sadece kadının bacak boyuyla ölçülüyor.

Erkek adam isterse dünyayı yakar, ama bacısının eteği kısa olmasın, yoksa bütün soyun şerefi lekelenir (!)

Kadının attığı adımı sayan, giydiği tişörtü tartan, telefonda kimle konuştuğunu mercek altına alan

ama kendi oğlunun gece kimle nerde olduğunu bilmeyen bir “namus anlayışı”ndan bahsediyoruz.

Hatta öyle ki, bir kadını öldürüp sonra “namusumu temizledim” diyen bile alkış alıyor.

Çünkü bazı  yerlerde hala en çok “öldürünce temizleniyor” bu kirli ahlak.

Sor bakalım bu insanlara: “Namus nedir?”

Dersin ki, “önce insan olalım.”

Ama insanlık onların listesinde yok, çünkü kadın bir birey değil, ailenin vitrini.

Vitrin güzel olacak  ki, mahalle ne derse desin, senin alnın ak kalsın (!)

Gerçek şu: Namus, sadece kadının bedenine yüklenebilecek kadar ucuz değil.

Ama böyle anlayanlar için insanlık da pek pahalı bir kavram zaten.

Namus; bir insanın hem ahlaki hem de manevi olarak dürüstlüğünü, iffetini, sadakatini ve onurunu temsil eder.

Yalnızca cinsellikle sınırlı değildir.

Doğruyu söylemek, hak yememek, adaletli olmak, emanete sahip çıkmak da namusun birer parçasıdır.

Kısacası, namus insanın vicdanla kurduğu bağdır.

Toplumumuzda namus denince akla ilk gelen çoğu zaman kadındır.

Kadının giyimi, davranışı, konuşması bile “namus” terazisinde tartılır.

Bu anlayışın kökeni, ataerkil düzenin kadını baskı altında tutmak için kullandığı kültürel kalıplardır.

Bu nedenle toplumda şu gibi ifadeler sıkça duyulur: “Kadının namusu, erkeğin şerefidir.”

“Kadının namusu, erkeğin aklıyla ölçülür.” Bu ifadeler sadece kadını değil, aynı zamanda erkeği de özgür bir birey olmaktan uzaklaştırır.

Çünkü bu anlayış, kadını denetlenen, erkeği ise denetleyen bir yere koyar.

Oysa namus, kadının omzuna yüklenmiş bir yük değil, insan olmanın bir gereğidir.

Erkek de hata yapar, erkek de sınanır ve onun da iffeti vardır.

Îslam dini, kadın ve erkeği değer açısından eşit görür.

Kur’an’da şöyle buyrulur: “Erkek olsun, kadın olsun; kim inanır ve iyi işler yaparsa ona güzel bir hayat yaşatırız.”(Nahl Suresi, 97)

Bu ayet açıkça gösteriyor ki, Allah katında değer, cinsiyete göre değil; inanç ve amele göredir.

Ayrıca Kur’an’da geçen Hz. Yusuf kıssası bu konuda çok önemlidir.

Hz. Yusuf, Aziz’in karısının baştan çıkarma girişimine karşı koymuş ve iffetini korumuştur.

Eğer namus sadece kadına ait olsaydı, bu olayın Kur’an’da anlatılmasına gerek kalmazdı.

Demek ki namus, erkek için de bir imtihandır.

Toplumda namus çoğu zaman yalnızca “cinsel sadakat” olarak algılanır.

Oysa bu oldukça dar bir bakış açısıdır.

Bir insan;  Yalan söyleyerek, Kul hakkı yiyerek, İftira atarak,  Hakkı olmayanı alarak,

Adaletsiz davranarak da namusunu kirletebilir.

Gözü haramdan sakınmak, İnsanların arkasından konuşmamak (gıybet),

Haram mal yememek,  Adil olmak,

Dürüst kalmak gibi geniş bir yelpazeye sahiptir.

Bunların hepsi ahlaki namusun bir parçasıdır.

Yani bir insan zina etmese bile, yalan söylüyorsa, haksızlık yapıyorsa, çıkarı için başkasına zarar

veriyorsa, yine namusunu kirletmiş olur.

Namus, sadece bedenin değil, aynı zamanda dilin, kalbin ve aklın da temizliğidir.

Namus, ne yalnız kadına, ne sadece erkeğe aittir.

Namus, insana aittir.

Kadın ve erkek, Allah’ın yarattığı iki eşit varlıktır ve her ikisi de aynı sorumluluğa sahiptir.

Namus, başkaları için değil, Allah için korunur.

Toplumun ne dediğinden çok, Allah’ın ne buyurduğu önemlidir.

Toplumsal baskılardan sıyrılıp, insanı cinsiyetine göre değil, karakterine göre değerlendirmek gerekir.

Unutulmamalıdır: Namus bir etiket değil, bir yaşam biçimidir. 

Namus, gözle değil, vicdanla ölçülür.

Selam ve dua ile