𝒮ℯ𝓁𝒶𝓂𝓊𝓃𝒶𝓁ℯ𝓎𝓀𝓊𝓂

Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’adır.

Kur’an-ı Kerim, her insanın hayatına ışık tutacak, rehberlik edecek pek çok öğüt içerir.

Bu öğütlerden biri de Kehf Suresi‘nde yer alır.

Kehf Suresi, müminlere dünya ve ahiret hayatını dengeli bir şekilde yaşama, sabır, dua ve gaflet gibi konularda nasıl bir duruş sergilemeleri gerektiğini anlatır.

Özellikle 28. ayet, insanın içsel dünyasında ve toplumsal ilişkilerinde nasıl bir tavır alması gerektiğine dair önemli dersler sunar.

Vasbır nefseke meallezîne yed´ûne rabbehum bil gadâti vel aşiyyi yurîdûne vechehu ve lâ ta´du aynâke anhum, turîdu zînetel hayâtid dunyâ ve lâ tutı´ men agfelnâ kalbehu an zikrinâ vettebea hevâhu ve kâne emruhu furutâ(furutan).

 

“Sabah akşam Rabblerine dua eden ve O’nun yüzünü isteyenlerle beraber nefsini sabır ve sebat ile tut. Dünya hayatının zinetini isteyerek, gözlerini onlardan ayırma. Kalblerine zikrimizden yana gaflet verdiğimiz, hevâ ve heveslerine uymuş, işi haddi aşmak olanlara itaat etme!” (Kehf, 18:28)

Bu ayet, müminlerin dünya ve ahiret dengesini gözeterek bir yaşam sürmeleri gerektiğini vurgulamaktadır.

Ayette geçen kavramlar; dua, sabır, sebat, gaflet ve dünya sevgisi, bir insanın ruhsal gelişimi açısından son derece önemli unsurlardır.

Dua ve İman: Rabbimize Yönelme

Ayetteki “Rabblerine dua eden” ifadesi, müminlerin Allah’a her an dua etmeleri gerektiğini hatırlatır.

Dua, yalnızca dileklerin yerine gelmesi için değil, Allah’a yakın olmanın bir yolu, O’na olan teslimiyetin bir göstergesidir.

Dua, insanın kalbinin temizliği ve Rabbine olan samimi yönelmesidir.

Peygamber Efendimiz (sav) dua ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur: “Dua, ibadetin özüdür.” (Tirmizi)

Sabır ve Sebat: Zorluklarda Kararlılık

Ayetteki “nefsini sabır ve sebat ile tut” ifadesi, insanın zorluklarla karşılaştığında sabırlı ve kararlı olması gerektiğini anlatır.

Sabır, yalnızca dışsal sıkıntılara karşı değil, aynı zamanda içsel huzursuzluklara ve ruhsal gerginliklere karşı da bir direniştir.

Peygamber Efendimiz (sav) sabırla ilgili olarak, “Sabır, imanın yarısıdır.” (Buhari) buyurarak,

sabrın ne denli önemli bir erdem olduğunu vurgulamıştır.

Gaflet ve Hevâ: Kalbin Temizliği

Ayette geçen “kalblerine zikrimizden yana gaflet verdiğimiz” ifadesi, kalbin Allah’ın zikrinden uzaklaşması ve gaflete düşmesi durumunu ele alır.

Gaflet ve hevâ, insanın ruhsal durumunu etkileyen önemli kavramlardır.

İslam’da gaflet, kişinin Allah’tan uzaklaşması, kalbinin kararması ve ruhsal olarak sorumluluklardan ve hakikatlerden uzaklaşması olarak tanımlanır.

Gaflet, insanın dünya işlerine dalıp Allah’ı ve ahiretini unuttuğu bir durumdur. Bunun sonucunda, kalp kirlenir ve insan nefsine uyarak doğru yoldan sapar.

Gafletin Tehlikeleri

Kur’an-ı Kerim ve hadislerde, gafletin tehlikeleri hakkında pek çok uyarı bulunmaktadır.

Gaflet, kalbin paslanmasına ve manevi körlüğe yol açar.

Bir insan gaflet içinde olduğunda, kalbi Allah’a yönelmekte zorlanır, ruhsal huzur ve barış kaybolur. Aynı zamanda, gaflet insanı dünya ve dünyevi arzularda takılıp kalmaya iter.

İslam’da bu tür bir durum, nefsin hevâsına uymakla yakından ilişkilidir.

Peygamber Efendimiz (sav), gafletin tehlikesine dikkat çekerek, insanların kalplerinin kararmaması ve doğru yolda kalmaları için sürekli Allah’ı zikretmeleri gerektiğini vurgulamıştır.

Bir kimse nefsinin hevâsına uyarak Allah’tan uzaklaşırsa, sonunda büyük bir felakete uğrayabilir.

Bu durum, kişinin manevi çöküşüne, Allah’a olan yakınlığının zayıflamasına ve nihayetinde dünya

ve ahirette zarar görmesine yol açar.

Hevâ ve Gafletin Birlikte Etkisi

Hevâ, kişinin nefsine ve arzularına uyması, akıl ve hikmetten uzaklaşması anlamına gelir.

Bu, insanın sahip olduğu duygusal ve fiziksel arzulara göre hareket etmesidir.

Hevâ, insanı Allah’tan uzaklaştıran ve onun doğru yolda olmasına engel olan bir güçtür.

Gaflet ve hevâ, bir arada çalıştığında, insanı doğru yoldan sapmaya iten bir kombinasyon oluşturur.

Peygamber Efendimiz (sav), bu durumu şöyle açıklamıştır: “Bir kimse nefsinin hevâsına uymaya başladığında, sonunda felakete uğrar.” (İbn Mace)

Bu hadis, nefsin arzularının insanın ruhsal sağlığını ve imanını nasıl olumsuz etkileyebileceğini gösterir.

Hevâya uymak, insanın akıl ve vicdanını köreltir, Allah’a ve ahirete olan bağlılığını zayıflatır.

Kalbin Temizliği

İslam, insanı gaflet ve hevâdan kurtarmaya yönelik bir yaşam tarzı sunar.

Kalbin temizliği, bu iki zararlı durumdan arınmanın ilk adımıdır.

Kalp, insanın en değerli manevi organıdır ve onun temizliği, kişinin Allah’a olan yakınlığını sağlar. Peygamber Efendimiz (sav), kalbin temizliğine büyük önem vermiştir.

Kalp, Allah’a yöneldiğinde, insanın hayatı da o oranda düzgünleşir.

Kalbin temizliği için yapılması gerekenler:

  1. Zikrullah: Allah’ı anmak, kalbin arınması ve nefsin ıslahı için en önemli yoludur. Allah’ın ismini zikretmek, gafletin ve hevânın etkilerinden korur.

  2. Nefis Muhasebesi: İnsan, her gün nefsini sorgulamalıdır. Nefsin arzu ve isteklerine karşı dikkatli olmak, gafletin önüne geçer.

  3. İbadet ve Dua: Düzenli ibadetler, insanın kalbinin temizlenmesine yardımcı olur. Namaz, oruç, sadaka gibi ibadetler, kişinin Allah ile bağlantısını güçlendirir.

  4. Sabır ve Tevbe: Sabırlı olmak, nefsin arzularına karşı direnmek ve tevbe etmek, insanı gaflet ve hevâdan korur.

Dünya Hayatının Zineti: Geçici Olanın Ardında Koşmak

Ayetteki “dünya hayatının zinetini isteyerek” ifadesi, insanın dünya nimetlerine aşırı düşkün olmasının tehlikelerini anlatır.

Dünya hayatı geçicidir ve bu geçici zevkler insanı asıl amacından saptırabilir.

Peygamber Efendimiz (sav), dünya sevgisinin insanı nasıl aldatabileceğini şu sözleriyle dile getirmiştir: “Dünya, bir seraptır. Ona aldanma!” (Buhari)

Sonuç

Kehf Suresi’nin 28. ayeti, bir müminin yaşamında nasıl bir duruş sergilemesi gerektiğine dair önemli dersler sunar.

Dua, sabır, zikir, gaflet ve dünya sevgisi gibi kavramlar, bir insanın manevi yolculuğunda en önemli mihenk taşlarıdır.

Dünya hayatının geçici olduğunu unutmadan, sabır ve sebatla Rabbimize yönelmek, insanı huzura ve gerçek mutluluğa götüren yoldur.

Selam ve dua ile