𝒮ℯ𝓁𝒶𝓂𝓊𝓃𝒶𝓁ℯ𝓎𝓀𝓊𝓂
Telefon çalıyor , biri arıyor.
Sanıyor ki karşındaki kişi hazır: Mutlu, huzurlu, kahvesini içmiş, gününü harika
geçirmiş ve sırf onu dinlemek için yaratılmış.
Kusura bakmayın ama öyle bir dünya yok.
Şunu çok net buyuk harflerle yaziyorum TELEFON, SADECE BİR İLETİŞİM ARACIDIR.
Sohbet ortamı, dedikodu platformu, zaman öldürme makinesi değildir.
Benim için hiç olmadı.
Hele son yıllarda bunu daha da iyi anladım: Ben telefonda konuşmayı sevmiyorum.
Bunu nasıl fark ettim, biliyor musunuz?
Bir gün, hiç içinde olmak istemediğim bir dedikodunun tam ortasında buldum kendimi.
İstemesem de, adım adım oraya çekilmişim. O an çok net anladım:
Telefonla yapılan uzun, amaçsız sohbetler insanı farkında olmadan istemediği yerlere sürükleyebiliyor.
İstemediğin bir hikâyenin parçası oluyorsun.
Ve dedikodu, sadece zaman çalmakla kalmıyor; insanı, ruhunu, enerjisini de kirletiyor.
İşte o gün kafama kazındı: Telefon, sadece bir iletişim aracı olmalı.
Riskli alanlarda, gereksiz muhabbetlerin içinde sürüklenmek istemiyorum.
Kendi alanımı, kendi huzurumu korumak istiyorum. Ve evet, sevmek zorunda da değilim.
Zamanım değerli ve kıymetli. “Sonra ne olmuş biliyor musun?” diye başlayan uzun, sıkıcı
anlatılara ayıracak vaktim yok. Çünkü gerçekten merak etmiyorum.
Özellikle laf uzuyorsa, konu sadece “konuşmuş olmak” içinse…
Affedin, ama beni aramayın. Özellikle çocuk sahibi olanlar…
Lütfen! Telefonu bırakın, çocuğunuza dönün.
Onunla konuşun, onu dinleyin.
İletişim kurmayı öğretin. Siz saatlerce telefonda konuşurken, çocuğunuz iki kelimeyi bir araya getiremiyor, farkında mısınız?
Benim için bir telefon aramasının gerekçesi net olmalı:
Sağlık durumu hakkında bilgi
Önemli bir gelişme
Tebrik, taziye veya ciddi bir ihtiyaç
Zaman kıymetli bir şey.
Durup düşünün: Saatlerce telefonda boş boş konuşmak,
hem kendi zamanınızı hem de karşınızdakinin zamanını harcamak günah değil mi?
İki satır yazı, hem düşünerek söyleniyor hem de uzamıyor.
Ne anlatacaksanız kısa ve öz bir şekilde anlatın.
Çünkü hayat kısa, zaman değerli.
Sırf “konuşmuş olmak” için saatlerce konuşmanın kimseye faydası yok.
O yüzden yazın, hızlıca halledin; sohbet etmek isteyen de, zamanı olan da yazıya cevap verir.
Yazınca zaten ortaya çıkıyor: Neyin gerçekten söylenmeye değer olduğu.
Benim zamanım kıymetli. Benim kafa konforum önemli.
Ve evet, ben telefonda sabaha kadar konuşacak biri değilim,
olmayacağım da.O yüzden artık rica etmiyorum, bunu bildiriyorum:
TELEFONLA KONUŞMAYI SEVMİYORUM.
Hatta açık açık söylüyorum:Telefonla konuşmaktan nefret ediyorum.
Bu benim tercih hakkım. Herkesin olduğu gibi benim de.
Telefon benim için sadece bir araçtır: Acil bir durumda ulaşmak için.
Sohbet köşesi değil! Ama hâlâ bazıları şöyle sanıyor: “Alo” dediysen, hazır, mutlusun, günün
bomba gibi geçmiş, bütün enerjinle dinlemeye hazırsın…
Peki ya ben? Belki o gün mutsuzum. Belki kafam başka yerde.
Belki kimseyi duymak istemiyorum.Bunu kimse düşünmüyor.
Özellikle anne-babalara son bir söz: Vaktinizi çocuklarınızla geçirin.
Onlarla konuşun. İletişim kurmayı öğretin.
Boş zamanınızı anlamlı değerlendirin.
Gözlerinin içine bakarak sohbet edin.
Parka çıkın, legoyla oynayın.
Ama sadece “konuşmuş olmak” için kimse kimseyi aramasın.
Bir insan neden aranır?
Tebrik edilir. Geçmiş olsun denir. Bir ihtiyaç için aranır.
Bunlar olur, bunlar kıymetlidir.
Ama “sadece sohbet etmek” için beni aramayın, lütfen.
Sevmiyorum. Sevmek zorunda da değilim.
Ve aynı haklar sizler için ,herkes için geçerlidir bilginize 🙂
Kimse, istemediği bir iletişim tarzına mecbur değildir.
Ve lütfen… “Hiç aramıyorsun”, “Neden aramıyorsun?” gibi cümlelerle de kimseyi zor durumda bırakmayın.
Herkesin hayatında farklı öncelikleri, farklı ruh halleri var.
İnsanlar, aramadıkları için suçlu hissetmek zorunda değil.
İletişim bir ihtiyaçtır, bir zorunluluk değil.
Aramıyorsa, belki zamanı yoktur, belki ihtiyacı yoktur, belki sadece sessizliğe ihtiyacı vardır.
Bu yüzden kimseyi aramadığı için sorgulamayın, yargılamayın.
Gerçek sevgi ve anlayış, karşı tarafa nefes alanı tanımaktır.
𝒮ℯ𝓁𝒶𝓂𝓊𝓃𝒶𝓁ℯ𝓎𝓀𝓊𝓂