Selamun aleyküm kardeşim,
Bazen hayat bizi zorluyor.
Umut arıyoruz, çıkış yolu bekliyoruz.
Kalbimiz bir dileğe tutunmak istiyor. Hepimiz yaşıyoruz bunu.
Hepimiz bir şeylerin yoluna girmesini, sıkıntıların bitmesini, içimizdeki boşluğun dolmasını istiyoruz.
İşte tam da bu noktada dikkat etmemiz gereken bir şey var: O umutları nereye bağlıyoruz?
İnsanlık tarihi boyunca insanlar, Allah’tan başka varlıklardan medet umdu.
Kimi putlara taptı, kimi taşlara anlam yükledi, kimi de yıldızlara bakıp kaderini öğrenmeye çalıştı.
Bugün farklı gibi görünüyor ama aslında çok benzer şeylerle karşı karşıyayız.
Falcılar değişti, araçlar modernleşti ama inanç aynı kaldı.
Şimdi tarot kartları, kristal taşlar, “evrene mesaj gönder” gibi sözlerle karşımıza çıkıyor.
Denilebiliyor ki: “777 yaz, dileğin gerçek olsun.” “Bu cümleyi üç kere oku, evren seni duysun.”
“Enerji gönder, frekansını yükselt, hayatın değişsin.” Tövbe Ya Rabbim…
Ama durup düşünelim: Evren nedir ki? Dilek gerçekleştirecek bir gücü var mı? Evren Allah’ın yarattığı, şuursuz bir düzendir.
Ne işitir, ne bilir, ne karar verir. Bizim dileklerimizi gerçekleştirecek olan sadece Allah’tır.
Çünkü her şey O’nun iradesiyle olur.
Kur’an’da buyuruluyor:“Dikkat edin! Yaratmak da emretmek de yalnızca Allah’a aittir.” (A’râf, 54)
Bugün sosyal medyada, televizyonda, reklamlarda bize farklı yollar gösteriliyor.
Boncuklar, taşlar, tılsımlar, semboller… Bunların bize uğur getireceğine inanmaya başlıyoruz farkında olmadan.
Ama unutmayalım: Bu tür şeylere güvenmek, Allah’a olan güvenimizi zayıflatır.
Nazar boncuğu mesela…
Evimizin kapısında, kolumuzda, çantamızda taşıyoruz. “Beni korur” diyoruz.
Ama Peygamberimiz (s.a.v.) ne buyuruyor? “Kim nazarlık takarsa, Allah’a ortak koşmuştur.” (Ahmed bin Hanbel)
Nazar varsa onu da yaratan Allah’tır.
Şifa varsa onu da veren Allah’tır.
Koruyucu varsa, en güçlü koruyucu sadece Allah’tır.
O’ndan başka hiçbir şeyin bize gerçek faydası yoktur.
Geçmişte insanlar türbelere gidip orada dilek dilemişler.
Bugün de hâlâ “Ey filanca veli, bana şunu ver” diye dua edenler var. Ama biz Fatiha Suresi’nde her gün ne diyoruz? “Yalnız Sana kulluk ederiz, yalnız Senden yardım dileriz.” (Fatiha, 5)
Biz neye inanırsak inanalım, önemli olan Allah’ın neyi doğru kabul ettiğidir.
İslam’da ölçü nettir: Kur’an ve Sünnet.
Bunun dışına çıktığımızda, fark etmeden batıla kapı aralamış oluruz.
Sahte yollar, süslü sözlerle kandırır ama bizi doğruya götürmez.
Bugün “enerji taşları”, “evrene yazı yazmak”, “ritüel yapmak” gibi şeyler, birçok insana modern görünüyor.
Ama aslında bu da bir tür putperestliktir.
Çünkü Allah’tan değil, başka şeylerden bekliyoruz. Dualarımızı duvarlara değil, göklere göndermeliyiz.
Ve şunu asla unutmamalıyız: “Gaybı ancak Allah bilir.” (Lokman, 34)
Bazen biz de dalıyoruz bu tür şeylere.
Bir video izliyoruz, bir paylaşım görüyoruz, “zararı olmaz” deyip deniyoruz.
Ama dikkat edelim: Zararsız gibi görünen şey, inancımızı zedeleyebilir.
Kalbimize başka kaynaklardan medet umma duygusu yerleşirse, zamanla Allah’a olan güvenimiz zayıflar.
Biz müminiz. Kalbimizi yalnız Allah’a bağlamalıyız.
Umutlarımızı yalnız O’na emanet etmeliyiz.
Dertlerimizi yalnız O’na anlatmalı, dualarımızı O’na yöneltmeliyiz.
Fincana değil, Kur’an’a bakmalıyız.
Boncuğa değil, Allah’ın korumasına sığınmalıyız.
Evrene değil, semaya açılan elimizle Allah’tan istemeliyiz.
Unutmayalım kardeşlerim, biz de zaman zaman bu hatalara düşebiliriz.
Ama önemli olan fark edip dönmek, yeniden doğru yöne bakabilmektir.
Allah affedicidir, merhametlidir, O’na yöneleni asla boş çevirmez.
Rabbim bizleri batıl inançlardan uzak tutsun, şeytanın vesvesesinden ve nefsimizin tuzaklarından korusun.
Kalbimizi tevhid üzere sabit kılsın.
Dualarımızı, dileklerimizi, umutlarımızı yalnızca O’na arz eden kullarından eylesin.
Evrene değil, Allah’a dua edenlerden olalım.
Sayılara değil, Rabbimize güvenelim. Süslenmiş hurafelere değil, apaçık Kitab’a sarılalım.
Çünkü gerçek kurtuluş, yalnız ve yalnız Allah’ın elindedir.
Âmin.
Selam ve dua ile…