Bazen bir insanın gözlerinin içine bakarız. Orada bir şey ararız…
Kalbinin kapısını açan bir işaret, içten mi değil mi diye cevap veren bir bakış.
Ve aslında aradığımız şeyin adı bellidir: SAMİMİYET.
Hayat, ilişkilerle örülü bir ağ gibidir.
Bu ağda en sağlam iplik, dürüstlük ve samimiyettir.
“Ya göründüğün gibi ol, olduğun gibi görün” sözü, sadece bir öğüt değil; insanın hem kendi
iç dünyasıyla hem de çevresiyle kuracağı bağların pusulasıdır.
İnsanlar, kendilerini anlamaya çalışan başkalarıyla karşılaştıklarında güven duyarlar.
Tutarlılık, bu güvenin temel taşını oluşturur.
Dışarıya gösterdiğimiz ile içimizde hissettiğimiz arasındaki uyum, ilişkilerde güven ve samimiyetin habercisidir.
İş hayatında, açık ve dürüst bir iletişim ekip içinde güven yaratır; arkadaşlık ve aile
ilişkilerinde ise samimiyet, bağları derinleştirir ve güçlendirir.
Elbette, içtenlik her zaman sorunsuz değildir.
Bazı durumlarda dürüstlük kırıcı olabilir veya sosyal normlarla çatışabilir.
Kendini olduğu gibi göstermek, eleştirilere ve yanlış anlaşılmalara açık olmak anlamına da gelir.
Bu yüzden samimiyet, empati ve ölçülülükle harmanlanmalıdır.“
Ya göründüğün gibi ol, olduğun gibi görün” ilkesi, hayatın karmaşasında bir yol haritası gibidir.
Hem kendimize hem de çevremize saygı göstermek, hem güven dolu hem de sağlıklı
ilişkiler kurmak için bu dengeyi bulmak gerekir.
İçtenlikle ve bilinçle yürütülen ilişkiler, hayatın en değerli hazinelerinden biridir.
Bir insan, davranışlarında ve sözlerinde tutarlı olduğunda çevresindekiler tarafından daha kolay anlaşılır.
Bu tutarlılık, güvenin temelini oluşturur.
Örneğin, iş hayatında dürüst ve açık sözlü bir çalışan, ekip arkadaşları tarafından güvenilir
bulunur; arkadaşlık ilişkilerinde ise samimiyet ve içtenlik güçlü bağlar yaratır.
İnsanlar, rol yapmayan ve kendi benliğiyle barışık olan kişilerle daha rahat iletişim kurar.
Samimiyet, insanın kendi özünü hayatına ve insanlara yansıtabilmesidir.
Söz ile kalbin uyumudur.
Yüzdeki tebessüm ile içteki niyetin birbirini yalanlamamasıdır.
Ve biliniz ki bu hal, sadece dünyada değil; ahirette de sorulacak olan en ağır sorulardandır.
Resûlullah (s.a.v.)’in haber verdiği üzere; şehit, âlim ve cömert görünenler kıyamet günü hesaba çekilecek ilk kimseler arasındadır.
Ama niyetleri Allah için değil, insanların takdiri içindir.
Onlara denilecek ki:“Yalan söyledin. Sen şöhret, övgü, alkış için yaptın.
O da sana söylendi. Bugün ise hesabını gör.”
Ve yüzüstü cehenneme atılacaklar…
Çünkü amelleri süsleyen şey şekil değil, niyettir.
Çünkü Resûlullah (s.a.v.) buyurdu:
“Ameller niyetlere göredir.”
Demek ki samimiyet, yalnızca doğru söz söylemek değil; kalbin, sözün ve davranışın aynı çizgide buluşmasıdır.
Samimiyet, insanın kendisini tanımasıdır.
Bazen bir dostun diğerinin omzuna vurup “Oğlum, sen var ya… Çok komik adamsın.” deyişidir.
Bazen kadınların kendi aralarında şakalaşırken kullandıkları hitaplarda gizlenir.
Bazen de bir kahve köşesinde edilen laf, hatta Vizontele’deki küfürlü bir sahnede bile samimiyet sanılır.
Ama hakikatte samimiyet, çok daha derin bir şeydir.
Samimiyet; karşındaki hakkında ne hissediyorsan, ne düşünüyorsan, ona paralel
davranabilmektir.
Olduğun gibi görünebilmek, göründüğün gibi olabilmektir.
İyiysen iyi, kırgınsan kırgın, soğuksan soğuk olabilmektir.
Eğriye eğri, doğruya doğru diyebilmektir.
Ama samimiyet ile yüzgözlük arasında incecik bir çizgi vardır.
O çizgiyi taraflar çizer.
Samimiyet güven ister.
Herkesin önünde açılmaz.
Sır tutmayı bilmeyen, laf taşımaya meyilli olan kişilere gösterilmez.
Çünkü samimiyet, kıymet bilenin yanında değer kazanır.
Samimiyet; sözün arkasında başka anlamlar olmadığını bilmenin huzurudur.
Samimiyet; kalbin tereddütsüz güvenmesidir.
Samimiyet; ilişkilerin başında da sonunda da ayakta kalabilen tek hakikattir.
Ve biliniz ki, her baba yiğidin harcı değildir samimi olmak.
O yüzden duamız şudur:
Yüce Allah, bizleri samimi, dürüst ve kendisine yakın kullarından eylesin.
Bu dünyada da, huzurunda hesaba çekilirken de yüzümüzü ak, kalbimizi pak kılsın.
Mutluluğa, başarıya ve kurtuluşa erenlerden olmayı bizlere nasip etsin.
Selam ve dua ile…