Günaydın, hayırlı sabahlar.
Selam olsun gönlü temiz, hakkın, helalin, emeğin kıymetini bilen herkese… 🌸
Son zamanlarda içimde bir şeyler sızlıyor. Etrafıma baktıkça fark ediyorum:
İnsanlar artık yüzsüz olmaktan, hak yemekten rahatsız olmuyor.
Arkasından konuştukları insanlarla yan yana gelmek, menfaat için gülümsemek,
işi düştüğünde “canım, cicim” demek… Artık bunlar çok normal olmuş.
Sanki yanlış olan, bunlara sessiz kalamayan biz olmuşuz.
Bazen kendi kendime soruyorum: “Anormal olan ben miyim acaba?”
Bir yerde bu satırları okudum. Okudukça içimden bir ses yükseldi:
“Demek ki yalnız değilmişim…”
Benim gibi düşünen, bu çarpıklığa sessiz kalamayan, hâlâ vicdanla yaşayan insanlar da varmış dedim.
İçim biraz olsun rahatladı.
Çünkü hâlâ doğruluğu savunan kalpler var bu dünyada.
Hâlâ haksızlığa sessiz kalmayan, kul hakkının ağırlığını hisseden insanlar var.
Ve o an anladım ki; “Anormal olan sen degilsin … 🌿
Neden Bu Konuyu Gündeme Getirdim?
Çünkü çevremde her gün, her yerde kul hakkı çiğneniyor.
Sonra kul hakkı geliyor aklıma…
Biz Müslümanlar, ne yazık ki kul hakkını çok hafife alıyoruz.
Oysa Müslümanlık sadece camide, seccadede ya da dua ederken yaşanmaz.
Gerçek Müslümanlık, insanların hakkına, emeğine, onuruna gösterilen saygıyla başlar.
Bir bahçede elma ağacı varsa, kardeşinin payını gözetmen gerekir.
Çünkü o ağacın önünde onun da hakkı vardır.
Sen kardeşinin hakkını korumakla kalmazsın; çocuğuna da adaleti, dürüstlüğü öğretirsin.
Ama çocuğuna hak ve hukuk öğretmezsen, en büyük kaybeden sensin.
Çünkü o çocuk, büyüdüğünde haksızlığa alışmış bir insan olur.
Çevreme baktığımda her yerde kul hakkı çiğneniyor:
Pazarda… Alışverişte… İş yerinde… Sokakta… Ailede, dostlukta, komşulukta…
Ama kimse durup da “Acaba ben birinin hakkına girdim mi?” diye kendini sorgulamıyor.
Oysa küçük gibi görünen şeyler, ahirette dağ gibi karşımıza çıkacak.
Bir Lira Meselesi
Bir mağazada alışveriş yaptım. Ödemem gereken tutar, tam bir lira eksikti.
Elli lira uzattım kasadaki gence. Gülümsedi, “Bozuk yok teyze, kalsın.” dedi.
Ama içim razı olmadı. “Yok, olmaz.” dedim. “O zaman aldıklarımdan birini bırakayım.”
Bir an durdu, yüzüme baktı. “Abla, hepsini geçtik şimdi… Altı üstü bir lira.” dedi.
Ben de dedim ki: “Evladım, mesele bir lira değil.
Benim içim rahat etmez. O bir lira senin değil, benim de değil.
Sen bu mağazada çalışıyorsun, patronun sana güvenmiş. ‘Bu çocuk benim hakkımı yedirmez.’ demiştir.
Sen şimdi o bir lirayı ‘iyilik’ niyetiyle bırakırsan, farkında olmadan patronunun hakkına girmiş olursun.
O bir lira senin elinden çıkar ama hesabı ikimizin önüne konur.”
Genç tabiki teçrubesiz çoçuklar
Ama ben biliyordum: İman, bazen sadece bir lira için bile sınanır.
Belki dünyada “önemsiz” görünür, ama ahirette o bir lira, dağ gibi büyüyüp karşımıza çıkar.
Çünkü Allah katında mesele miktar değil, niyet ve hak meselesidir.
Parasını ödemediğimiz bir çiçek varsa, evimize götürmeyelim en azindan.
Kalbini kırdığımız biri varsa, özür dileyelim geç kalmadan.
Haksız kazanç varsa, bırakmasını bilelim.
Mirasında hakkı olan varsa, hakkını iade edelim.
Çünkü
Bugün varken fırsat,
Yarın varken pişmanlık, Belki de çok geç olabilir.
Güzel bir mümin olmak istiyorsak eğer,
hakkı sahibine teslim etmekten çekinmeyelim.
Selam ve dua ile 🙂