(Mekke’de inmistir. 69 âyettir)
Bismillâhirrahmânirrahîm
1-Elif, Lam, Mim.
2-İnsanlar”iman ettik”demeleri ile bırakılverileceklerini ve imtihan edilmeyeceklerini mi sandılar?
3-Andolsun onlardan önce geçenleri biz imtihan etmişizdir. Allah elbette doğru olanları da bilir, yalancı olanlari da bilir.
4.Yoksa o kötülükleri işleyenler bizden kurtulabileceklerini mi sanıyorlar? Ne kötü hüküm veriyorlar?
5-Kim Allah’a kavuşmayı ümid ediyorsa muhakkak Allah’ın belirlediği vade elebette gelicidir ve O, her işitendir, bilendir.
6-Kim cihad ederse ancak kendisi için cihad eder. Şüphesiz ki Allah, âlemlere muhtaç değildir.7-İman edip salih amel işleyenlere gelince , andolsun ki Biz, onların kötülüklerini elbette örteriz ve elbette onları yapa geldikleri amellerden daha güzeli ile mükafatlandırırız.
8-Biz,insana, anasına,babasına iyi davranmasını, tavsiye ettik. Eğer onlar,hakkında bilgin olmayan bir şeyi Bana ortak koşman içins seni zorlarlarsa onlara itaat etme! Dönüşünüz yalnız banadır, yaptıklarınızı size haber vereceğim.
9-İman edip salih amel işleyenleri Biz elbette salihler arasına katacağız.
10-İnsanlardan,bazısı:”Biz Allah’a iman” ettik derler ,Ona Allah yolunda eziyet olunduğunda insanların fitnesini Allah”ın azabı gibi sanır.Eğer Rabbin bir yardım gelirse andolsun ki:” şübhesiz biz sizinle beraber idik diyeceklerdir. Allah âlemlerin kalbinde olanı en iyi bilen değil midir?
11-Allah mü’minleri de elbette bilir, münafıkları da elbette bilir.
12-İnkar edenler iman edenlere dediler ki :”Bizim yolumuza uyun da günahlarınızı biz yükleniriz.”Halbuki onlar ötekilerin günahlarından bir şeyi yüklenecek değillerdir.Muhakkak onlar elbetteki yalancıdırlar.
13-Andolsun ki onlara hem kendi yüklerini taşıyacaklar hem de kendi yükleri ile birlikte başka yükleri de yükleneceklerdir. Hiç şübhesiz yaptıkları iftiralardan kıyamet günü, muhakkak sorumlu tutulacaklardır.
14-Andolsun ki biz Nûh’u kendi kavmine gönderdik. O da onlar arasında elli yıl eksik olmak üzere bin yıl kaldı.Derken onlar zalimler oldukları halde tûfân onları yakaladı.15- Fakat biz onu da gemide olanları da kurtardık. Ve onu Biz âlemlere bir âyet kıldık.
16-İbrahim’i de hani o kavmine şöyle demişti:” Allaha ibadet edin ve O’dan korkun. Çünkü bu sizin için daha daha hayırlıdır.”daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz.”
17-Siz ancak Allah’tan başka birtakım putlara ibadet ediyor ve aslı olmayan yalanlar düzüyorsunuz.Şu Allah’dan başka ibadet etmekte olduklarınız, size bir rızık vermeye güçleri yetiremezler. O halde rızkı Allah katında arayın. O’na ibadet edin ve O’na şükrediniz . Yalnız O’na döndürüleceksiniz.”
18-Eğer yalanlarsanız, sizden önce geçen ümmetler de yalanlamıştı. Peygambere düşen apaçık tebliğ etmekten ibarettir.
19-Görmediler mi Allâh yaratmayı nasıl başlıyor? Sonra da onu tekrar geri çevirecektir.Muhakkak bu, Allah’a göre çok kolaydır.
20-De ki: “Yeryüzünde dolaşın da yaratmaya nasıl başladığına bir bakın. Bundan sonra Allah âhiret hayatını tekrar yaratacaktır. Çünkü Allâh, her şeyi kadirdir.“
21-“Dilediğine azap eder; dilediğine de rahmet eder ve yalnız O’na çevrileceksiniz.
22-Yerde de gökte de siz, âciz bırakacaklar değilsiniz. Sizin için Allah’tan başka bir veli ve bir yardımcı yoktur.
23- Allah’ı âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr edenler (var ya ); onlar Benim rahmetimden ümit kestiler ve onlar için çok acıklı bir azap vardır.24-Bunun üzerine kavminin cevabı:”Onu öldürün yahut onu yakın”demelerinden başka bir şey olmadı. Allah onu ateşten kurtardı. Muhakkak bunda iman eden bir topluluk için âyetler vardır.
25-Dedi ki, “ Siz ancak dünya hayatında kendi aranızda bir dostluk için Allah’tan başka bir takım putlar edindiniz. Sonra kıyamet gününde kiminiz kiminizi red ve inkâr edecek ve bazınız bazınıza lanet edecektir. Yerinizde cehenmedir, yardımcılarınız da yoktur.”
26-Bunun üzerine kendisine Lüt imanetti ve: “Doğrusu ben, Rabbime hicret edeceğim”dedi. Şüphesiz O Azîzdir, Hakîmdir.”
27-Ve Biz onu İshâk ve Ya‘kûb’u da bağışladık. Soyundan gelenlere de peygamberlik ve kitabı verdik. Ona mükâfaatını dünyada verdik. Âhirette de muhakkak ki o salihlerdendir.
28-Ve Lût’u da (hatırla). Hani o kavmine demişti ki: “Sizler âlemlerden sizden önce kimsenin işlemediği, hayâsızca bir iş yapmaktasınız.”
29-“Siz erkeklere yaklaşıp yol kesmeye ve toplantı yerinizde münkeri yaymaya devam edip duracaksınız öylemi?”Kavminin cevabı:” ALLAH’ın azabını bize getir, eğer sadıklardan isen» demekten başka olmadı .
30-O da: “Rabbim, bu fesatçılar topluluğuna karşı bana yardım et.”31-Elçilerimiz İbrâhim’e müjde ile geldiklerinde dediler ki: “Muhakkak ki biz şu kasabaya halkını helâk edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalimlerden oldular.”
32-“Ama orada Lût var?” dedi.” Biz orada olanları daha iyi biliriz. Biz onu karısı dışında aile halkını elbette kurtaracağız. Çünkü o kadın, geride kalacaklardandır“ dediler.
33- Elçilerimiz Lût’a geldiklerinde onlar için tasalandı ve onlar için elinden bir şey gelmedi. Dediler ki: “Korkma ve kederlenme! Çünkü biz seni ve –karın müstesnâ-aile halkını kurtaracağız. Çünkü o geride kalacaklardandır“
34-“Biz bu kasaba halkı üzerine, yaptıkları fâsıklık sebebi ile muhakkak ki gökten bir azap indireceğiz.”
35-Andolsun Biz akıl erdiren bir topluluk için o kasabada açık bir belge bıraktık.
36-Medyen’e de kardeşleri Şu‘ayb’ı gönderdik.Dedi ki: “«Ey kavmim, Allah’a ibadet edin. Âhiret gününe ümüt edin. Yeryüzünde de fesatçılar olarak bozgunculuk çıkarmayın.»
37-Ama onu yalanladılar. Bunun üzerine de onlarır sarsıntı alıp evlerinde dizleri üzere çökekaldılar.
38-Âd ve Semûd kavmini de (helâk ettik). Onların meskenlerinden bu, size belli olmaktadır. Şeytan onlara amellerini süsledi de onları (doğru) yoldan alıkoydu. Halbuki onlar akılları ile bunu kavrayacak durumda idiler.
39-Kârûn’u, Firavun’u ve Hâmân’ı da (helâk ettik. )Andolsun ki, Musa onlara apaçık belgelerle gelmişti de onlar o yerde büyüklendiler. Halbuki onlar ileriye geçip ( azaptan ) kurtulamadılar.
40-Derken Biz her birini günahı ile aldık.Kimilerinin üzerine taş yağdıran kasırga gönderdik, kimilerini o çığlık yakaladı. Onlardan kimisini yere geçirdik, kimilerinide suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyordu. Fakat onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
41-Allah’tan başka veliler edinenlerin durumu, kendine yuva yapan örümceğin durumu benzer. Muhakkak yuvaların en gevşek olanları örümcek yuvasıdır.
42-Şüphesiz ki Allah kendisinden başka neyi çağırıyorlarsa bilir. O Azizdir, Hakimdir.
43-İşte misaller… Biz bunları insanlar veriyoruz. Onlara âlimlerden başkası akıl erdiremez.
44-Allah göklerle yeri hak ile yarattı. Muhakkak bunda mü’minler için bir âyet vardır.
45-Sana vahyolunan kitabı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve münkerden alıkor. Allah’ı zikretmek ise elbette en büyüktür. Allah yaptığınızı bilir.
46- Aralarından zulmedenler müstesnâ olmak üzere kitap ehli ile ancak en güzel yolla mücadele edin ve deyin ki :”Bizi indirilenlere de size indirilenlere de iman ettik. Bizim ilâhımız da sizin ilâhınız da birdir. Biz ancak O’na teslim olanlarız.”
47-İşte sana böylece kitabı indirdik. Kendilerine kitap verdiklerimiz deona iman ederler. Bunlar arasından da ona iman eden kimseler vardır. Âyetlerimizi ancak kâfirler bile bile inkâr edrler.
48-Sen bundan önce hiçbir kitap okumuş değildin ve sağ elin ile de onu yazmamıştın. O zaman batıl söyleyenler, elbette şübhe ederlerlerdi.
49-Aksine o kendilerine ilim verilmiş olanların göğüslerinde (hıfzedilmiş) apaçık ayetlerdir. Âyetlerimizi ancak zalim olanlar bile bile inkâr edrler.
50-Dediler ki: “Üzerine Rabbinden âyetler indirilmeli değil miydi?” De ki : “Âyetler ancak Allah’ın nezdindedir. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.»
51-Kendilerine karşı okunup duran sana indirdiğimiz bu kitap onlara yetmedi mi?Şüphe yok ki bunda iman eden bir topluluk için bir rahmet bir öğüt vardır.
52-De ki;”Benim ve sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O göklerle yerde olanı bilir. Bâtıla iman edip Allah’ı inkâr edenler işte onlar zarar edenlerin tâ kendileridir.53-Bununla beraber senden azabı çabucak isterler. Eğer belli bir vade olmasaydı azap onlara elbette gelirdi. Andolsun – onlar farkında olmaksızın-azab kendilerine ansızın gelecektir.
54-Senden azabı çabucak isterler. Muhakkak cehennem kâfirleri kuşatacıdır.
55-O gün azap, onların hem üstlerinden hem ayakları altından bürüyecek ve şöyle diyecektir:«Yapmakta olduklarınızı tadın»
56-“Ey benim iman eden kullarım! Şüphesiz ki arzım geniştir. O halde yalnız Bana ibadet edin.
57-Her bir can ölümü tadıcıdır. Sonra da bize döndürülürsünüz.
58-İman edip salih amel işleyenleri, elbette Biz onları cennette altlarından ırmaklar akan köşklere yerleştiririz. Onlar orada ebedidirler. Amel işleyenlerin ecri ne güzeldir!
59-Onlar ki sabrederler ve Rablerine tevekkül ederler.
60-Kendi rızkını taşıyamayan nice canlı vardır. Allah onlara da rızkı verir, size de.
O işitendir, bilendir.
61-Eğer sen onlara :”“Göklerle yeri kim yarattı ve güneşi ve ay’ı kim emrinize verdi?“diye sorsan onlar elbette:”Allah” diyeceklerdir. O halde nasıl yüz çevirip döndürülüyorlar?
62-Allah, kullarından dilediği kimseye rızkı genişlettir,bazan ona da daraltır da. Şüphesiz ki Allah her şeyi çok iyi bilendir.
63-Eğer sen onlara; “Gökten suyu indirip onunla yeri ölümünden sonra dirilten kimdir?”diye sorsan onlar elbette :“Allah’tır.” derler.”Allah’a hamdolsun”de. Fakat onların çoğu akıl etmezler.64-Bu dünya hayatı bir eğlenceden, bir oyundan başka bir şey değildir. Âhiret yurdu ise asıl hayat yurdu işte orasıdır…
65-Gemiye bindiklerinde dini yalnızca Allah’a halis kılanlar olarak, O’na yalvarırlar. Onları karaya kurtarınca bakarsın ki onlar ortak koşarlar.
66-Tâ ki kendilerine verdiğimize nankörlük etsinler yararlansınlar. Yakında bilecekler.
67-Çevrelerinde insanların zorla kapılıp götürülmesine rağmen kendilerine güvenli kutsal bir belde görmezler mi?Bundan sonra batıla inanıp nankörlük mü ediyorlar?
68-Allah’a karşı yalan uyduran veya kendisine hak gelince onu yalanlayan kimseden daha zalim kim olabilir?Kâfirler için cehennemde kalacak yer mi yok?
69-Uğrumuzda cihat edenleri, elbette biz onları yollarımıza iletiriz. Muhakkak ki Allah ihsan edenlerle beraberdir.
kaynak (Tefsiru’s- Sa’di (Allametu’s-seyh Abdurrahman es – Sa’di)
Allah ondan razi olsun
Yüce Allah’a hamd-ü senâlar olsu