18-KEHF SURESİ

(Mekke’de inmistir. 110 âyettir)

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adı  ile.

1,2,3-Hamd o Allah’ındır ki  kuluna Kitab’ı  indirdi  hem onda hiçbir eğrilik yapmaksızın dosdoğru kıldı.

Kendi  katından  şiddetli  bir azabı bildirmek, salih ameler işleyen mü’minlere de  güzel

bir  mükâfât olduğunu müjdelemek için…Ki  onda  ebediyyen  kalırlar.

Hamd , Allah’a , hepsi   de kemal  sifatlari olan   sifatlariyla  , dini ve dünyevî , gizli  ve açik  nimetleri ile  övgüler bulunmaktadir.

Mutlak  olarak   O’nun  en üstün nimeti ise , yüce  kitab’ini kulu ve rasûlü  Muhammed  sallaallahu  aleyhi   ve sellem’e   indirmesidir   Yüce  Allah   kendi zatini övmektedir,

Bunun   içeriginde   kullarin kendilerine  peygamberler gönderdigi   ve bu peygamberlere   kitab indirdigi için   O’nu övmeleri hususunda   irşad edilmeleri vardir.

Daha sonra Yüce  Allah  ,bu kitab’i  bütün yönleriyle  mükemmel bir kitap  oldugunu  ihtiva eden  iki sifat ile niteledirmektedir.

Bu iki sifatin  biri   onda  herhangi bir egriligin bulunmadigini  tesbit etmekde ,digeri ise   bu

Kitab’in  hem dogru  hem de dogrultucu  oldugunu   ortaya koymaktir

. Kitab’ta egriligin olmadigini   ifade etmekte   verdigi  haberler  yalan n emir  ve yasaklarda    zulüm  ve abes   olmamasini  gerektirir.

Kitab’in  dosdogru  oldugunun tesbit  edilmesi   ise   sadece   en üstün   haber  ve emirler  vermis  olmasini gerektirir.

O’nun verdigi bu  üstün haberler   kalpleri marifet ile  ,iman  ve dostdogru  akil ile doldurur.

Yüce  Allah’in  , sifat  ve   fiillerini haber vermek; önceden   ve geçmis  ve sonradan   meydana gelecek  gayblere   dair haberler   de bunlarin arasindadir.

Bu  Kitab’in  emir ve yasaklari, nefisleri arindirir,  tertemiz eder , gelistirir, kemale erdirir. Çünkü  bu emirler   kemal derecesinde   adalet  ve ihlasi:  alemlerin   Rabbbi olan  Allah’a  O’na hiç bir seyi    ortak kosmaksizin  bir ve tek olarak   ibadet etmeyi  içerir.

Sözü  geçen nitelikleri   tasiyan bir kitab indirdigi için   Allah’in   kendi zatina övmesi   ve bundan dolayi   kullarinin   kendisini övmesini  irsad  etmesi, elbette ki uygundur   ve yakisan bir durumdur.”Kendi  katından  şiddetli  bir azabı bildirmek,…”buyrugu su demektir. Bu Kur’an  Allah nezdinde   bulunan   ilâhi cezayi bildirip  onunla uyarmak için de indirilmistir .Bu çetin azabi  “Kendi  katından”diye   nitelenmesi  emrine   muhalefet  edenlere karsi   O’nun bir takdiri   ve hukmu oldugundandir. Bu hem dünyevi   cezayi,   hem de âhiretteki cezayi kapsar. Yüce  Allah’in   kullarini korkutup   kendilerine  zarar verecek, kendilerine  helâk edecek  seylere karsi  uyarmasi da  O’nun nimetlerindendir . Nitekim  Yüce  Allah   bu Kur’an-i Kerim’de  cehennemin   niteliklerini  sözkonusu ettikten sonra  söyle buyurmaktadir. 39- EZ-ZÜMER SURESİ-İşte Allah bununla kullarını korkutuyor. Ey  benim kullarım, benden korkun!) Yüce Allah   emrine  muhalefet edenenlere karsi   agir cezalari tesbit edip  bunlari , kendilerine  açiklamis olmasi  ve bu cezalari  tesbit edip   bunlari kendilerine   açiklamis olmasi   ve  bu cezalara  ulastiran sebeplere  beyen etmesi  kullarina    rahmetinin   bir tecelisidir.”Salih ameler işleyen mü’minlere de  güzel   bir  mükâfât olduğunubildirmek için” Allah  kuluna  bu kitab’i   kendisine , peygamberlerine ve kitaplarina  iman eden salih  amel islemelerini  kendilerine   farz kildigi  mü’minleri  müjdelemek eden salih    amel islemelerini  kendilerine   farz kildigi   mü’minleri  müjdelemek için   indirmistir. Salih ameller , ihlâs  ve peygambere   uyma  özelliklerine  bir arada  tasiyan  her türlü vacip  ve müstehab  amellerdir. ” güzel  bir  mükâfât olduğunu..”Güzel  mükâfat  Yüce  Allah’in   iman ve salih   amel  verecegini   belirttigi   mükâfaati Allah  alabildigine  artirmis  ve degerini  üstün kilmistir. O’  Allah’in rizasina   nail olmak   ve içinde  hiç bir gözün görmedigi , hiçbir  kulagin  isitmedigi,  ve hiçbir insanin hatirindan   geçirmedigi  nimetlerin   bulundugu  cennete girmektir. Buradaki   mïkâfatin ‘güzel‘lik”  ile nitelindirilmesi   bu mükâfatin   tadini bozacak , hevesi kursakta birakacak  herhangi bir olumsuzlugun   bulunmadigini    isarettir. Çünkü  bunlardan   herhangi birisi  bulunacak olursa , o mükâfaat   tam  anlamiyla  güzel olmaz “Onun  içinde ebediyyen  kalırlar. ” Bu güzel mükâfaat   onlardan ayrilmayacak  , onlar da ondan    ayri kalmayacaklardir. Aksine   her an için de  bulunduklari  nimetler  artip duracaktir  .Müjdenin   söz konusu edilmesi  ; müjdelenen   seyin verilmesi  gerektiren   amellerin    sözkonusu  edilmesi   de gerektirir. O yüzden   Kur’an  öyle bir   kitaptir ki salih amellerin  bütününü  -ki  onlar nefislerin  hosuna giden , ruhlari   neselendiren   seylere  ulastirirlar – kapsar .

4-Bir de “Allah çocuk edindi” diyenlere  uyarmak için.5- Buna dâir ne onların ve ne de atalarının  bir bilgisi vardır.

Ağızlarından çıkan bu  söz ne büyüktür! Onlar ancak yalan söyluyorlar.

6-Şimdi belkide  bu söze iman etmezlerse arkalarından üzülerek kendini helâk  edeceksin.

7-Hangisi daha güzel amelde  bulunacak diye onları imtihan etmek için 

yeryüzünde   bulunanları  biz ona bir süs yaptık.

8- Bununla  beraber biz,  onun  üstünde  olan şeyleri  elbette kupkuru bir toprak   yaparız.

10-Sen,Kehf ve Rakîm  ashabını âyetlerimizin  hayret edileceklerinden mi  sandın?

10-O vakit ki o genç yiğitler  bir mağaraya sığınmış ve şöyle demişlerdi.:” Rabbimiz,  bize

tarafından bir  rahmet, işimizde bize  doğruyu  bulma başarısı!”

11-Bunun üzerine biz de nice yıllar kulaklarına vurduk. 

12-Sonra da  iki zümreden hangisinin, bekledikleri  süreye  daha iyi  hesab  ettiğin bilelim

diye onları kaldırdık.

13-Biz sana onların kıssalarını gerçek  şekliyle anlatıyoruz.

Gerçekten bunlar  birkaç  genç yiğitti. Rab’lerine  iman ettiler bizde hidâyetlerini artırdık.

14-Kalplerine metin kıldık ve  O vakit ki ayağa kalkıp dediler;”Bizim Rabbimiz,   göklerin

ve yerinRabbidir.

Biz  O’dan başka bir ilâha yalvarıp yakarmayız. Doğrusu o  zaman saçmalamış oluruz.”

15-“Şunlar, şu bizim kavmimiz olacaklar, tuttular ondan başka ilâhlar edindiler.

Bari onlara  dair  açık   bir  delil getirselerdi.

Artıkl Allah üzerine  yalan uydurandan  daha zalim kim olabilir?”

16-” Madem ki siz onlardan ve  Allah’tan başka taptıklarından ayrıldınız o halde mağaraya sığınını.

Tâ ki  Rabbiniz  size  rahmetinden  genişlik versin  işinizden size faydalı olanı hazılasın. “

17-Güneşi görüyorsun ya, doğduğu zaman mağaralarından  sağ tarfa yönelir, battığında 

da sol yanlarından  kayar gider.

Onlar orada geniş bir  yerdedir.

Bu Allah’ın âyetlerindedir.

Allah kime  hidâyet  veririse o, doğru yola erdirilmiştir. 

Kimi de saptırırsa artık onu için doğru yola erdirecek  bir veli bulamazsın.

18-Uyudukları  halde , sen onları uyanık sanırsın. Biz   onları sağa sola çeviririz. 

Köpekleri de giriş yerinde iki kolunu  uzatmış.

Yanlarına çıkıp görseydin, mutlaka  onlardan geri dönüp  kaçardın.

Ve hiç  şüphesiz  onlardan dehşet ile dolardın.

19-İşte böylece  kendi aralarında soruştursunlar  diye onları uyandırdık.

İçlerinden  biri:«Ne kadar kaldınız?» dedi.  “Bir gün veya bir günün birazı kaldık”  dediler.”

Ne kadar kaldığınızı  Rabbiniz daha iyi bilendir.

 Şimdi siz birinizi bu gümüş paranız ile şehre gönderin de baksın.

Hangi  yemeği daha temiz  bulursa  ondan size bir rızık  getirsin.

Dikkatlice  hareket  etsin sakın sizi kimseyi farkettirmesin “dediler.

20-Çünkü onlar sizi ele geçirirlerse size  ya taşlarlar  yahut kendi dinlerine  döndürürler. O zaman  ebediyyen  iflâh olmazsınız.”

21-Böylece bulunmalarına sagladık ki  Allah’ın vâdinin  gerçek olduğunu  ve kıyametin kopacağında  asla şüphe  bulunmadığını bilsinler.  O sırada  meselelerini aralarında tartışıyorlardı.

Bunun üzerine:”Üzerlerine  bir bina  yapın” demişlerdi.  Rab’leri  onu daha iyi bilendir.

Onların  işine galip gelen kimseler ise :”Mutlaka  biz  yanlarında bir mescid

edineceğiz.”dediler.

22-“Sayıları üçtür, dördüncüleri köpekleridir” diyecekler”Beştir, altıncıları köpekleridir”

de  diyecekler. Bunlar gaybı taşlamaktır.

Yedidir, sekizincileri köpekleridir.’ diyecekler.

De ki ” Rabbim olanların sayısını  en iyi bilendir.

Onları pek az kimseden başkası bilemez”

O halde  onlar hakkında zahir olan şeylerden   başkasıyla mücadele  etme! 

Bunlara dair  onlardan kimseye   birşey sorma!

23-Hiçbir şey  hakkında sakın:”Bunu ben, mutlaka  yarın yapacağım” deme!

24-Meğer ki Allah dilmiş ola. Unuttuğun zaman  Rabbini  an ve :”Umulur ki  Rabbim 

beni  bundan  doğruya  daha yakın olanı erdirir” de.

25-Onlar mağaralarında üç yüzyıl kaldılar. Dokuz  daha kattılar.

26-De ki :” Allah  ne kadar kaldıklarını  en iyi bilendir.

Göklerin  ve yerin gaybı yalnız O’nundur.

O ne güzel görendir, ne güzel İşitendir! 

Onların O’ndan başka hiçbir velileri yoktur.  O kimseye hükmüne  ortak yapmaz. “

27-Rabbinin  kitabından sana vahyolunana  tilâvet eyle!

O’nun  sözlerini  değiştirebilecek yoktur. Sen O’ndan  başka sığınak  asla bulamazsın.

28-Sabah akşam Rabblerine dua eden  ve O’nun  yüzünü  isteyenlerle beraber nefsini sabır ve sebat ile tut. Dünya hayatının  zinetini isteyerek, gözlerini  onlardan ayırma. kalblerine  zikrimizden  yana, gaflet  verdiğimiz,hevâ ve heveslerine  uymuş, işi  haddi  aşmak  olanlara itaat etme!

29-De ki: “O, Rabbinizden  gelen bir  haktır. Artık dileyen iman etsin ,dileyen küfretsin.Gerçekten biz zalimler  için   öyle  bir ateş  hazırlamışız ki alevleri  kendilerine  kuşatmaktadır. Eğer feryad  edip yardım isteselerse  erimiş mâden gibi bir su  ile  imdatlarına  yetişilir ki  o yüzleri  kavurur. O, ne fena içecek, o ne   kötü  konak!” 

30-İman edip  güzel  amelleerde  bulunanlar  gelince, şüphesiz ki  biz iyi amel  edenin, ecrini boşa çıkarmayız.

31-İşte onlara, evet  onlara, altlarında  ırmaklar  akan  Adn cennetleri  var. Tahtları  üzerinde  kurulurlar, altın bileziklerle süslenenirler.  ince ve ve kalın  ipekten yeşil elbiseler giyerler.  O,ne güzel  mükâfat! O  ne güzel  konak!

32-Onlara  o  iki adamı misal  ver.Birine  her türlü  üzümden  iki  bağı vermişiz  ve ikisinin  ve ikisinin de  etrafını hurmalarla  donatmışız , ikisinin arasına da bir ekinlik bitirmişiz.

33-İki bağın ikisi de yemişlerini vermiş,hiçbir şeyi eksik bırakmamış.İkisinin arasından bir nehir akıtmışız.

34-Onun ayrıca bir geliride var. Bu  yüzden arkadaşı ile konuşurken arkadaşına:”Ben malca senden zenginim, sayıca da senden güçlüyüm” dedi.

35- Ve bağına girdi- kendine  zulmediyordu-dedi ki :”Ebediyyen  zannetmem ki  bu yok olsun.

36-“Kıyametin kopacağını da  sanmıyorum. Eğer Rabbime döndürülecek olsam, mulaka  dönecegim yerde  bundan  daha  hayırlısını bulurum.”

37-Arkadaşı ona  cevap vererek  dedi ki:”Seni   önce  topraktan,  sonra  da bir damla  sudan yaratan , sonra seni tam bir adam  yapana kâfirmi  oluyorsun?”

38-“Fakat  ben( mü’minim  ve ): O, Allah”tır, benim Rabbim’dir (derim).”Ben Rabbime  kimseyi ortak koşmam.»

39-Bağına girdiğin zaman Allah’ın dilemesi  ile.

Kuvvet ancak   Allah iledir, demeli  değil miydin?”

Her ne kadar  malca  ve evlatça  beni kendinden  az görüyorsan da;

40-“Belki  Rabbim  bana senin bağından daha hayırlısını  verir. Seninkinin  üzerine  ise gökten  felaket dindireverir de kaypak   bir toprak  haline geliverir.

41- “Yahut suyu yerin dibine çekiliverir  de  bir daha onu aramaya gücün yetmez .”

42-Nihâyet, bütun serveti  yok edildi. Bu sebepten  onun için  harcadıklarına pişmanlık duyarak   ellerini  ovuşturmaya  başladı (bağının ) çardakları yere  çökmüştu  ve :”Ne olurdu, Rabbime hiçbir şeyi ortak   koşmasaydım”diyordu.

43-O’na Allah’tan   başka yardım edecek bir topluluk yoktu. kendisini de kendisini  kurtaramadı.

44-İşte bu  durumda velâyet, hak  olan Allah’ındır. Mukâfatı da  sonuçlandırması daha  hayırlı olan  O’dur.

45-Onlara dünya hayatı misalini de ver.  Sanki  bir su , onu gökten  indirmişiz, derken onunla  yeryüzünün  bitkileri  birbirine  karışmış, derken  bir çer-çöpe dönüşmüş rüzgârlar onu savurur durur . Allah her şeye kadir olandır.

46 Mal  ve oğullar, dünya hayatının süsüdür. Ama bâki kalacak  olan salih amellerdir. Rabbinin  nezdinde  (bunlar) sevapça  da  hayırlıdır emelcede  de hayırlıdır.

47-O günde dağları yürütürüz, yeryüzünün çırılçıplak görürsün. Onları da hiçbirini bırakmaksızın mahşerde toplamış  oluruz.

48-Saf halinde  Rabbine  arzedilecekler.”Andolsun ki,  ilk kez sizi nasıl yaratmış idiysek  öylece  bize geldiniz.  Hatta  size  vâdettiğimiz  yerine getireceğimiz  bir zaman  tayin  etmediğimiz  ileri sürmüştünüz.”

49-Kitap konulmuştur mücrimleri görürsün ki bulundukları  halde korkuya kapılmış:

” Vay bizim halimize! Bu kitaba ne olmuş! Küçük büyük hiç bir şey bırakmayıp sayıp dökmüş”diyorlar. Bütün işlediklerini  önlerinde  hazır bulurlar. 

Rabbim  kimseye zulmetmez.

50-Bir vakit  biz meleklere :”Âdem’e secde  edin ” demiştik de İblis’ten başka  hemn secde  etmişlerdi. O ise cindendi  ve Rabbinin  emrinden dışarı çıktı. O halde  onlar sizin düşmanınızken  siz  beni  beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi ediniyorsunuz? Zalimler  ne kötü bir değiş tokuşudur bu!

51-Ben onları  ne göklerin ve yerin yaratılışına ne de  kendilerinin yaratılışına şâhit  tutmadım. Ben zaten saptıranları  asla  yardımcı  edinmiş  değilim.

52-O gün buyuracak  ki “Seslenin bakalım  o haklarında  batıl zanlar  besliğiniz

ortaklarıma!” Derken onlara çağırıp  yalvarmışlar  fakat kendilerine icabet etmemişlerdir

ve aralarında bir uçurum koyarız.

53-Ve mücrimler ateşi görmüş, artık ona düşeceklerini anlamışlardır  ama ondan kaçacak  yer bulamamışlardır.

54-Andolsun ki biz  bu Kur’an’da  insanlara  her misali  geniş geniş açıkladık. İnsan  ise tartışması  herşeyden çok  olandır.

55-İnsanlara hidâyet geldi  zaman  onları  iman etmekten ve Rab’lerinden  mağfiret

dilemekten alıkoyan  tek şey, ancak öncekilerin başına  gelen sünnetin 

kendilerine de gelip  çatmasını veya onlara  gözleri  önünde azabın  gelmesini beklemeleridir.

56-Biz peygamberleri ancak  müjdeleyici ve uyarıcı kimseler  olmak üzere gönderirriz. 

Kâfir  olanlar  ise  hakkı batılla  yerinden kaydırmak için  mücadele  verirler. 

Âyetlerimi ve kendisiyle tehdit  edildikleri şeyi alaya alırlar.

57-Kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılıp, onlardan yüz çeviren ,iki elinin  gönderdiğini  unutandan  daha zalim kim  olabilir?

Gerçekten biz onların kalbleri üstüne onu iyice  anlamalarına  engel perdeler, kulaklarına da  ağırlık koyduk.

Bu yüzden  sen onları doğru yola  davet etsen bile , ebediyyen  hidâyete  eremezler.

58-Bununla beraber  Rabbin Gafûrdur, rahmet sahibidir. 

Şâyet onları kazandıkları yüzünden sorgulasaydı, elbette  onlara azabı çabuklaştırırdı .

Fakat  onlar için belirlenmiş bir zaman vardır ki,  o gelince hiçbir sığınak bulamayacaklar.

59-İşte, zulmettikleri vakit  helak ettiğimiz ülkeler!

Onların da helâklerine  belli bir süreye  tayin  etmiştik.

60-Bir vakit de Mûsâ’nın  genç ( hizmetçis)ine şöyle demişti:”Durmayacağım tâ iki denizin birleştiği yere  kadar varacağım, yahut yıllar boyu gideceğim.”

61-Nihâyet  onlar bu  iki denizin  arasının birleştiği yere ulaştılar ve balıklarını unuttular.  O da denizde bir deliğe doğru  yolunu tutmuştu. 62-Uzaklaşıp  geçtikleri vakit, genç adamına: ” Kuşluk yemeğimizi getir, bu  yolculuğumuzdan gerçekten yorgun düştük» dedi.

63- “Gördün mü?-dedi- o kayaya sığındığımız zaman,doğrusu ben balığı  unutmuşum. Onu hatırlamamı  bana  şeytandan başkası  unutturmadı. O, şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitti.

64-Mûsâ:“İşte  aradığımız  o ya!” Hemen izleri  takip ederek  gerisi geriye  döndüler.

65-Orada kullarımızdan bir kul buldular. Tarafımızdan  bir rahmet vermiş ve nezdimizden bir ilim öğretmiştik.

66-Mûsâ ona:“Sana öğretilen ilimden  bana  bir rüşd öğretmen  için  sana tâbi  olabilir miyi?” dedi.

67-“Doğrusu -dedi- sen benimle olmaya  asla  dayanamazsın.”

68- “İç yüzünü kavrayamadığın şeye nasıl   dayanacaksın?”

69-““İnşaallah  -dedi- beni sabırlı bulacaksın.  Sana hiçbir  işte karşı gelmeyeceğim”dedi 70- “O halde -dedi- bana uyacaksan, sana  o hususta  söz açıncıya kadar hiçbir   şey sorma” dedi.

71-Bunun üzerine ikiside yola koyuldular. Nihâyet  bir gemiye bindiklerinde  tuttu gemiyi deliverdi.(Musa) “İçindekileri  suda  boğmak için mi  onu deldin? Andolsun ki  sen büyük bir iş yaptın.» dedi. 

72-“Demedim mi?- dedi- benimle beraber olmaya asla dayanamazsın.”

73-“Unuttuğum şeyden dolayı  bana çıkışma!Şu işimde bana  güçlük çıkarma”  dedi.

74-Yine yola  koyuldular. Nihâyet  bir erkek  çocuğuna rast geldiler .

Tuttu çocuğu öldürdü (Mûsâ)  dedi ki: “Tertemiz  bir cana başka bir can karşılığıda

olmaksızın kıydın, öyle mi? Gerçekten sen çok kötü bir şey yaptın.”

75- Dedi ki:: “Ben sana, benimle beraberliğe asla dayanamazsın. demedim mi?”

76-“Eğer bundan sonra sana bir şey soracak olursam, benimle arkadaşlık etme. O zaman  mazur sayılırsın” dedi.

77-Yine gittiler. Nihâyet  bir kasaba  ahalisinin  yanına  vardılar. Orada halkından  yiyecek istediler  fakat onlara misâfir etmeye  kabul etmediler. Orada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar  buldular. Tuttu  bu duvarı doğrultuverdi.  (Mûsâ)”İsteseydin-dedi- elbete  buna karşılık bir ücret alırdın,”

78-İşte -dedi- bu, seninle benim  ayrılışımızdır. Dayanamadığın şeylerin iç yüzünü  sana haber vereyim:

79-“O gemi, denizde çalışan  yoksullarındı. Ben onu  kusurlu yapmak istedim. Çünkü arkalarında  her gemiyi zorla  gasbeden  bir hükümdar  vardı.

80-«Erkek çocuğa gelince; annesi de  babası da mü’min kimselerdi. Bunun  anne -babasına  azgınlık ve  küfrederek onları sıkıntıya sokacağından endise  ettik.

81-“Bu yüzden  Rab’lerinin  onlara daha  temiz  ve hayırlısını ve daha merhametlisini  vermesini diledik.

82-“O duvara  gelince, şehirdeki iki yetim erkek çocuğundu. Altında da  onlara  ait bir define vardı. Babaları salih  bir kimse idi . Bu sebeple-Rabbin, rüşdlerine ermelerine  ve -Rabbinden bir rahmet  olmak üzere-definilerini  çıkarmalarını diledi. Ben bunları  kendiliğimden yapmadım. İşte senin tahamül gösteremediğin  şeylerin içyüzü budur!”

83-Bir de sana Zülkarneyn’i  soruyorlar. De ki:“Size ondan bir öğüt okuyacağım.”

84-Gerçekten biz ona  yeryüzünde  büyük bir iktidar  vermiş ve ona herşeyin yolunu göstermiştik.

85-Derken bir sebebi  takip etti.

86-Nihâyet güneşin battığı yere ulaşınca onu kara çamurlu  bir pınarda batıyor   gördü. 

Onun yanında da bir kavim buldu.

Dedik ki:«Ey ZulKarneyn, ya onlara  azab edersin  yahut güzel muamelede  bulunursun.”

87-Dedi ki :”Kim  zulmederse onu azablandırırızSonra  o Rabbine   döndürülür, Rabbi de onu  görülmedik  bir azaba uğratır.”

88-“Fakat kim iman edip  de salih amel  işlerse, onun  için en güzel   bir mükâfaat vardır. Ona emrimizden kolay olanını söyleyeceğiz.”

89-Sonra  bir  başka sebebi  takip etti.

90-Nihâyet güneşin doğduğu yere vardığı zaman  onu,  güneşe karşı kendilerine  hiçbir siper  yapmadığımız bir kavim üzerine doğuyor buldu.

91-İşte böyle.Zaten  biz elinde  ne varsa  hepsini ilmimizle kuşatmıştık.

92-Sonra bir başka sebebi izledi.

93-Nihâyet iki dağ arasına  ulaştığı  zaman , önlerinde hemen hemen  hiçbir söz anlamayan  bir kavim buldu.

94-Dediler ki; “Ey Zülkarneyn gerçekten Ye’cüc ve Me’cüc bu yerde  bozgunculuk çıkaranlardır. Sana bir  vergi versek  de buna karşılık bizimle onların arasına bir sed yapıversen.

95-Dedi ki:”Rabbimin bana verdiği imkânlar, daha hayırlıdır. Siz  bana (bedeni)  güçle  yardım edin ki , sizinle onların arasına  sağlam  bir set yapayım.

96-“Ban büyük demir parçaları  getirin .”Nihâyet dağların iki yanını tam denkleştirdiği vakit:” üfleyin”dedi .Nihâyet onu bir ateş haline getirince “Getirin bana, üzerine erimiş bakır dökeyim.»dedi

97-Artık onu ne aşabildiler  ne de onu  delmeye  güç bulabildirler.

98-“İşte bu  Rabbimden  bir  rahmettir. Rabbimin vaadi gelince onu dümdüz  eder. Rabbimin  vaadi haktır.” dedi.

99-O gün onları birbiri içine dalgalanır bir halde bırakmışızdır. Sûrâ  da üfürülmüş olacaktır.  Bu suretle  hepsini  toplayacağız.

100-O gün cehennemi  kâfirlere  bir sunuşla  sunarız.

101-Onlar ki benim öğüdüme  karşı  gözleri perdeli idi, dinlemeye güçleri yoktu.

102-O kâfirler  beni bırakıp kullarımı  veliler edineceklerini mi sandılar? Biz  cehennemi  o kâfirlere  bir konak olarak hazırladık.

103-De ki: “Amelleri  açısından en çok  ziyana uğrayanlara size  haber vereyim  mi?

104-“Onlar ki ,dünya hayatında  yaptıkları boşa gitmiştir. Üstelik  kendilerinin muhakkak   iyi yaptıklarını zannederler.”

105- Onlar Rab’lerini  âyetlerine  ve ona kavuşmayı küfretmişlerdir. Böylece  amelleri  boşa gitmiştir. Biz  kıyamet günü  onlar için  bir ölçü  tutmayacağız.

106-İşte  böyle. Onların cezası kâfir oldukları, âyetlerimi ve peygamberlerimi  alaya aldıkları  için cehennemdedir.

107-Gerçekten  iman edip salih  amel işleyenlerin ise konakları Firdevs cennetleridir.

108-Onlar orada ebediyyen  kalırlar.  Oradan ayrılmak istemezler.

109- De ki: “Rabbimin  sözleri için deniz (ler) mürekkep olsa,  buna yardımcı olarak  bir o kadar daha  katsak, Rabbimin  sözleri  tükenmeden  o deniz(ler) tükenir.

110-De ki: “Ben  de ancak  sizi  gibi  beşerim.Yalnız bana şöyle vahyolunuyor: İlâhınız ancak bir tek İlâhdır. Artık kim Rabbine kavuşmayı ümüt  ediyorsa  salih bir amel işlesin ve Rabbine  ibadetinde  kimseye ortak koşmasın.”

Résultat de recherche d'images pour "tekvîr sora"

kaynak (Tefsiru’s- Sa’di (Allametu’s-seyh Abdurrahman es – Sa’di)

Allah ondan razi olsun

Yüce Allah’a hamd-ü senâlar olsun