(Mekke’de inmistir. 110 âyettir)
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adı ile.
1,2,3-Hamd o Allah’ındır ki kuluna Kitab’ı indirdi hem onda hiçbir eğrilik yapmaksızın dosdoğru kıldı.
Kendi katından şiddetli bir azabı bildirmek, salih ameler işleyen mü’minlere de güzel
bir mükâfât olduğunu müjdelemek için…Ki onda ebediyyen kalırlar.
Hamd , Allah’a , hepsi de kemal sifatlari olan sifatlariyla , dini ve dünyevî , gizli ve açik nimetleri ile övgüler bulunmaktadir.
Mutlak olarak O’nun en üstün nimeti ise , yüce kitab’ini kulu ve rasûlü Muhammed sallaallahu aleyhi ve sellem’e indirmesidir Yüce Allah kendi zatini övmektedir,
Bunun içeriginde kullarin kendilerine peygamberler gönderdigi ve bu peygamberlere kitab indirdigi için O’nu övmeleri hususunda irşad edilmeleri vardir.
Daha sonra Yüce Allah ,bu kitab’i bütün yönleriyle mükemmel bir kitap oldugunu ihtiva eden iki sifat ile niteledirmektedir.
Bu iki sifatin biri onda herhangi bir egriligin bulunmadigini tesbit etmekde ,digeri ise bu
Kitab’in hem dogru hem de dogrultucu oldugunu ortaya koymaktir
. Kitab’ta egriligin olmadigini ifade etmekte verdigi haberler yalan n emir ve yasaklarda zulüm ve abes olmamasini gerektirir.
Kitab’in dosdogru oldugunun tesbit edilmesi ise sadece en üstün haber ve emirler vermis olmasini gerektirir.
O’nun verdigi bu üstün haberler kalpleri marifet ile ,iman ve dostdogru akil ile doldurur.
Yüce Allah’in , sifat ve fiillerini haber vermek; önceden ve geçmis ve sonradan meydana gelecek gayblere dair haberler de bunlarin arasindadir.
Bu Kitab’in emir ve yasaklari, nefisleri arindirir, tertemiz eder , gelistirir, kemale erdirir. Çünkü bu emirler kemal derecesinde adalet ve ihlasi: alemlerin Rabbbi olan Allah’a O’na hiç bir seyi ortak kosmaksizin bir ve tek olarak ibadet etmeyi içerir.
Sözü geçen nitelikleri tasiyan bir kitab indirdigi için Allah’in kendi zatina övmesi ve bundan dolayi kullarinin kendisini övmesini irsad etmesi, elbette ki uygundur ve yakisan bir durumdur.”Kendi katından şiddetli bir azabı bildirmek,…”buyrugu su demektir. Bu Kur’an Allah nezdinde bulunan ilâhi cezayi bildirip onunla uyarmak için de indirilmistir .Bu çetin azabi “Kendi katından”diye nitelenmesi emrine muhalefet edenlere karsi O’nun bir takdiri ve hukmu oldugundandir. Bu hem dünyevi cezayi, hem de âhiretteki cezayi kapsar. Yüce Allah’in kullarini korkutup kendilerine zarar verecek, kendilerine helâk edecek seylere karsi uyarmasi da O’nun nimetlerindendir . Nitekim Yüce Allah bu Kur’an-i Kerim’de cehennemin niteliklerini sözkonusu ettikten sonra söyle buyurmaktadir. 39- EZ-ZÜMER SURESİ-İşte Allah bununla kullarını korkutuyor. Ey benim kullarım, benden korkun!) Yüce Allah emrine muhalefet edenenlere karsi agir cezalari tesbit edip bunlari , kendilerine açiklamis olmasi ve bu cezalari tesbit edip bunlari kendilerine açiklamis olmasi ve bu cezalara ulastiran sebeplere beyen etmesi kullarina rahmetinin bir tecelisidir.”Salih ameler işleyen mü’minlere de güzel bir mükâfât olduğunubildirmek için” Allah kuluna bu kitab’i kendisine , peygamberlerine ve kitaplarina iman eden salih amel islemelerini kendilerine farz kildigi mü’minleri müjdelemek eden salih amel islemelerini kendilerine farz kildigi mü’minleri müjdelemek için indirmistir. Salih ameller , ihlâs ve peygambere uyma özelliklerine bir arada tasiyan her türlü vacip ve müstehab amellerdir. ” güzel bir mükâfât olduğunu..”Güzel mükâfat Yüce Allah’in iman ve salih amel verecegini belirttigi mükâfaati Allah alabildigine artirmis ve degerini üstün kilmistir. O’ Allah’in rizasina nail olmak ve içinde hiç bir gözün görmedigi , hiçbir kulagin isitmedigi, ve hiçbir insanin hatirindan geçirmedigi nimetlerin bulundugu cennete girmektir. Buradaki mïkâfatin ‘güzel‘lik” ile nitelindirilmesi bu mükâfatin tadini bozacak , hevesi kursakta birakacak herhangi bir olumsuzlugun bulunmadigini isarettir. Çünkü bunlardan herhangi birisi bulunacak olursa , o mükâfaat tam anlamiyla güzel olmaz “Onun içinde ebediyyen kalırlar. ” Bu güzel mükâfaat onlardan ayrilmayacak , onlar da ondan ayri kalmayacaklardir. Aksine her an için de bulunduklari nimetler artip duracaktir .Müjdenin söz konusu edilmesi ; müjdelenen seyin verilmesi gerektiren amellerin sözkonusu edilmesi de gerektirir. O yüzden Kur’an öyle bir kitaptir ki salih amellerin bütününü -ki onlar nefislerin hosuna giden , ruhlari neselendiren seylere ulastirirlar – kapsar .
4-Bir de “Allah çocuk edindi” diyenlere uyarmak için.5- Buna dâir ne onların ve ne de atalarının bir bilgisi vardır.
Ağızlarından çıkan bu söz ne büyüktür! Onlar ancak yalan söyluyorlar.
6-Şimdi belkide bu söze iman etmezlerse arkalarından üzülerek kendini helâk edeceksin.
7-Hangisi daha güzel amelde bulunacak diye onları imtihan etmek için
yeryüzünde bulunanları biz ona bir süs yaptık.
8- Bununla beraber biz, onun üstünde olan şeyleri elbette kupkuru bir toprak yaparız.
10-Sen,Kehf ve Rakîm ashabını âyetlerimizin hayret edileceklerinden mi sandın?
10-O vakit ki o genç yiğitler bir mağaraya sığınmış ve şöyle demişlerdi.:” Rabbimiz, bize
tarafından bir rahmet, işimizde bize doğruyu bulma başarısı!”
11-Bunun üzerine biz de nice yıllar kulaklarına vurduk.
12-Sonra da iki zümreden hangisinin, bekledikleri süreye daha iyi hesab ettiğin bilelim
diye onları kaldırdık.
13-Biz sana onların kıssalarını gerçek şekliyle anlatıyoruz.
Gerçekten bunlar birkaç genç yiğitti. Rab’lerine iman ettiler bizde hidâyetlerini artırdık.
14-Kalplerine metin kıldık ve O vakit ki ayağa kalkıp dediler;”Bizim Rabbimiz, göklerin
ve yerinRabbidir.
Biz O’dan başka bir ilâha yalvarıp yakarmayız. Doğrusu o zaman saçmalamış oluruz.”
15-“Şunlar, şu bizim kavmimiz olacaklar, tuttular ondan başka ilâhlar edindiler.
Bari onlara dair açık bir delil getirselerdi.
Artıkl Allah üzerine yalan uydurandan daha zalim kim olabilir?”
16-” Madem ki siz onlardan ve Allah’tan başka taptıklarından ayrıldınız o halde mağaraya sığınını.
Tâ ki Rabbiniz size rahmetinden genişlik versin işinizden size faydalı olanı hazılasın. “
17-Güneşi görüyorsun ya, doğduğu zaman mağaralarından sağ tarfa yönelir, battığında
da sol yanlarından kayar gider.
Onlar orada geniş bir yerdedir.
Bu Allah’ın âyetlerindedir.
Allah kime hidâyet veririse o, doğru yola erdirilmiştir.
Kimi de saptırırsa artık onu için doğru yola erdirecek bir veli bulamazsın.
18-Uyudukları halde , sen onları uyanık sanırsın. Biz onları sağa sola çeviririz.
Köpekleri de giriş yerinde iki kolunu uzatmış.
Yanlarına çıkıp görseydin, mutlaka onlardan geri dönüp kaçardın.
Ve hiç şüphesiz onlardan dehşet ile dolardın.
19-İşte böylece kendi aralarında soruştursunlar diye onları uyandırdık.
İçlerinden biri:«Ne kadar kaldınız?» dedi. “Bir gün veya bir günün birazı kaldık” dediler.”
Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilendir.
Şimdi siz birinizi bu gümüş paranız ile şehre gönderin de baksın.
Hangi yemeği daha temiz bulursa ondan size bir rızık getirsin.
Dikkatlice hareket etsin sakın sizi kimseyi farkettirmesin “dediler.
20-Çünkü onlar sizi ele geçirirlerse size ya taşlarlar yahut kendi dinlerine döndürürler. O zaman ebediyyen iflâh olmazsınız.”
21-Böylece bulunmalarına sagladık ki Allah’ın vâdinin gerçek olduğunu ve kıyametin kopacağında asla şüphe bulunmadığını bilsinler. O sırada meselelerini aralarında tartışıyorlardı.
Bunun üzerine:”Üzerlerine bir bina yapın” demişlerdi. Rab’leri onu daha iyi bilendir.
Onların işine galip gelen kimseler ise :”Mutlaka biz yanlarında bir mescid
edineceğiz.”dediler.
22-“Sayıları üçtür, dördüncüleri köpekleridir” diyecekler”Beştir, altıncıları köpekleridir”
de diyecekler. Bunlar gaybı taşlamaktır.
Yedidir, sekizincileri köpekleridir.’ diyecekler.
De ki ” Rabbim olanların sayısını en iyi bilendir.
Onları pek az kimseden başkası bilemez”
O halde onlar hakkında zahir olan şeylerden başkasıyla mücadele etme!
Bunlara dair onlardan kimseye birşey sorma!
23-Hiçbir şey hakkında sakın:”Bunu ben, mutlaka yarın yapacağım” deme!
24-Meğer ki Allah dilmiş ola. Unuttuğun zaman Rabbini an ve :”Umulur ki Rabbim
beni bundan doğruya daha yakın olanı erdirir” de.
25-Onlar mağaralarında üç yüzyıl kaldılar. Dokuz daha kattılar.
26-De ki :” Allah ne kadar kaldıklarını en iyi bilendir.
Göklerin ve yerin gaybı yalnız O’nundur.
O ne güzel görendir, ne güzel İşitendir!
Onların O’ndan başka hiçbir velileri yoktur. O kimseye hükmüne ortak yapmaz. “
27-Rabbinin kitabından sana vahyolunana tilâvet eyle!
O’nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. Sen O’ndan başka sığınak asla bulamazsın.
28-Sabah akşam Rabblerine dua eden ve O’nun yüzünü isteyenlerle beraber nefsini sabır ve sebat ile tut. Dünya hayatının zinetini isteyerek, gözlerini onlardan ayırma. kalblerine zikrimizden yana, gaflet verdiğimiz,hevâ ve heveslerine uymuş, işi haddi aşmak olanlara itaat etme!
29-De ki: “O, Rabbinizden gelen bir haktır. Artık dileyen iman etsin ,dileyen küfretsin.Gerçekten biz zalimler için öyle bir ateş hazırlamışız ki alevleri kendilerine kuşatmaktadır. Eğer feryad edip yardım isteselerse erimiş mâden gibi bir su ile imdatlarına yetişilir ki o yüzleri kavurur. O, ne fena içecek, o ne kötü konak!”
30-İman edip güzel amelleerde bulunanlar gelince, şüphesiz ki biz iyi amel edenin, ecrini boşa çıkarmayız.
31-İşte onlara, evet onlara, altlarında ırmaklar akan Adn cennetleri var. Tahtları üzerinde kurulurlar, altın bileziklerle süslenenirler. ince ve ve kalın ipekten yeşil elbiseler giyerler. O,ne güzel mükâfat! O ne güzel konak!
32-Onlara o iki adamı misal ver.Birine her türlü üzümden iki bağı vermişiz ve ikisinin ve ikisinin de etrafını hurmalarla donatmışız , ikisinin arasına da bir ekinlik bitirmişiz.
33-İki bağın ikisi de yemişlerini vermiş,hiçbir şeyi eksik bırakmamış.İkisinin arasından bir nehir akıtmışız.
34-Onun ayrıca bir geliride var. Bu yüzden arkadaşı ile konuşurken arkadaşına:”Ben malca senden zenginim, sayıca da senden güçlüyüm” dedi.
35- Ve bağına girdi- kendine zulmediyordu-dedi ki :”Ebediyyen zannetmem ki bu yok olsun.
36-“Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Eğer Rabbime döndürülecek olsam, mulaka dönecegim yerde bundan daha hayırlısını bulurum.”
37-Arkadaşı ona cevap vererek dedi ki:”Seni önce topraktan, sonra da bir damla sudan yaratan , sonra seni tam bir adam yapana kâfirmi oluyorsun?”
38-“Fakat ben( mü’minim ve ): O, Allah”tır, benim Rabbim’dir (derim).”Ben Rabbime kimseyi ortak koşmam.»
39-Bağına girdiğin zaman Allah’ın dilemesi ile.
Kuvvet ancak Allah iledir, demeli değil miydin?”
Her ne kadar malca ve evlatça beni kendinden az görüyorsan da;
40-“Belki Rabbim bana senin bağından daha hayırlısını verir. Seninkinin üzerine ise gökten felaket dindireverir de kaypak bir toprak haline geliverir.
41- “Yahut suyu yerin dibine çekiliverir de bir daha onu aramaya gücün yetmez .”
42-Nihâyet, bütun serveti yok edildi. Bu sebepten onun için harcadıklarına pişmanlık duyarak ellerini ovuşturmaya başladı (bağının ) çardakları yere çökmüştu ve :”Ne olurdu, Rabbime hiçbir şeyi ortak koşmasaydım”diyordu.
43-O’na Allah’tan başka yardım edecek bir topluluk yoktu. kendisini de kendisini kurtaramadı.
44-İşte bu durumda velâyet, hak olan Allah’ındır. Mukâfatı da sonuçlandırması daha hayırlı olan O’dur.
45-Onlara dünya hayatı misalini de ver. Sanki bir su , onu gökten indirmişiz, derken onunla yeryüzünün bitkileri birbirine karışmış, derken bir çer-çöpe dönüşmüş rüzgârlar onu savurur durur . Allah her şeye kadir olandır.
46 Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür. Ama bâki kalacak olan salih amellerdir. Rabbinin nezdinde (bunlar) sevapça da hayırlıdır emelcede de hayırlıdır.
47-O günde dağları yürütürüz, yeryüzünün çırılçıplak görürsün. Onları da hiçbirini bırakmaksızın mahşerde toplamış oluruz.
48-Saf halinde Rabbine arzedilecekler.”Andolsun ki, ilk kez sizi nasıl yaratmış idiysek öylece bize geldiniz. Hatta size vâdettiğimiz yerine getireceğimiz bir zaman tayin etmediğimiz ileri sürmüştünüz.”
49-Kitap konulmuştur mücrimleri görürsün ki bulundukları halde korkuya kapılmış:
” Vay bizim halimize! Bu kitaba ne olmuş! Küçük büyük hiç bir şey bırakmayıp sayıp dökmüş”diyorlar. Bütün işlediklerini önlerinde hazır bulurlar.
Rabbim kimseye zulmetmez.
50-Bir vakit biz meleklere :”Âdem’e secde edin ” demiştik de İblis’ten başka hemn secde etmişlerdi. O ise cindendi ve Rabbinin emrinden dışarı çıktı. O halde onlar sizin düşmanınızken siz beni beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi ediniyorsunuz? Zalimler ne kötü bir değiş tokuşudur bu!
51-Ben onları ne göklerin ve yerin yaratılışına ne de kendilerinin yaratılışına şâhit tutmadım. Ben zaten saptıranları asla yardımcı edinmiş değilim.
52-O gün buyuracak ki “Seslenin bakalım o haklarında batıl zanlar besliğiniz
ortaklarıma!” Derken onlara çağırıp yalvarmışlar fakat kendilerine icabet etmemişlerdir
ve aralarında bir uçurum koyarız.
53-Ve mücrimler ateşi görmüş, artık ona düşeceklerini anlamışlardır ama ondan kaçacak yer bulamamışlardır.
54-Andolsun ki biz bu Kur’an’da insanlara her misali geniş geniş açıkladık. İnsan ise tartışması herşeyden çok olandır.
55-İnsanlara hidâyet geldi zaman onları iman etmekten ve Rab’lerinden mağfiret
dilemekten alıkoyan tek şey, ancak öncekilerin başına gelen sünnetin
kendilerine de gelip çatmasını veya onlara gözleri önünde azabın gelmesini beklemeleridir.
56-Biz peygamberleri ancak müjdeleyici ve uyarıcı kimseler olmak üzere gönderirriz.
Kâfir olanlar ise hakkı batılla yerinden kaydırmak için mücadele verirler.
Âyetlerimi ve kendisiyle tehdit edildikleri şeyi alaya alırlar.
57-Kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılıp, onlardan yüz çeviren ,iki elinin gönderdiğini unutandan daha zalim kim olabilir?
Gerçekten biz onların kalbleri üstüne onu iyice anlamalarına engel perdeler, kulaklarına da ağırlık koyduk.
Bu yüzden sen onları doğru yola davet etsen bile , ebediyyen hidâyete eremezler.
58-Bununla beraber Rabbin Gafûrdur, rahmet sahibidir.
Şâyet onları kazandıkları yüzünden sorgulasaydı, elbette onlara azabı çabuklaştırırdı .
Fakat onlar için belirlenmiş bir zaman vardır ki, o gelince hiçbir sığınak bulamayacaklar.
59-İşte, zulmettikleri vakit helak ettiğimiz ülkeler!
Onların da helâklerine belli bir süreye tayin etmiştik.
60-Bir vakit de Mûsâ’nın genç ( hizmetçis)ine şöyle demişti:”Durmayacağım tâ iki denizin birleştiği yere kadar varacağım, yahut yıllar boyu gideceğim.”
61-Nihâyet onlar bu iki denizin arasının birleştiği yere ulaştılar ve balıklarını unuttular. O da denizde bir deliğe doğru yolunu tutmuştu. 62-Uzaklaşıp geçtikleri vakit, genç adamına: ” Kuşluk yemeğimizi getir, bu yolculuğumuzdan gerçekten yorgun düştük» dedi.
63- “Gördün mü?-dedi- o kayaya sığındığımız zaman,doğrusu ben balığı unutmuşum. Onu hatırlamamı bana şeytandan başkası unutturmadı. O, şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitti.
64-Mûsâ:“İşte aradığımız o ya!” Hemen izleri takip ederek gerisi geriye döndüler.
65-Orada kullarımızdan bir kul buldular. Tarafımızdan bir rahmet vermiş ve nezdimizden bir ilim öğretmiştik.
66-Mûsâ ona:“Sana öğretilen ilimden bana bir rüşd öğretmen için sana tâbi olabilir miyi?” dedi.
67-“Doğrusu -dedi- sen benimle olmaya asla dayanamazsın.”
68- “İç yüzünü kavrayamadığın şeye nasıl dayanacaksın?”
69-““İnşaallah -dedi- beni sabırlı bulacaksın. Sana hiçbir işte karşı gelmeyeceğim”dedi 70- “O halde -dedi- bana uyacaksan, sana o hususta söz açıncıya kadar hiçbir şey sorma” dedi.
71-Bunun üzerine ikiside yola koyuldular. Nihâyet bir gemiye bindiklerinde tuttu gemiyi deliverdi.(Musa) “İçindekileri suda boğmak için mi onu deldin? Andolsun ki sen büyük bir iş yaptın.» dedi.
72-“Demedim mi?- dedi- benimle beraber olmaya asla dayanamazsın.”
73-“Unuttuğum şeyden dolayı bana çıkışma!Şu işimde bana güçlük çıkarma” dedi.
74-Yine yola koyuldular. Nihâyet bir erkek çocuğuna rast geldiler .
Tuttu çocuğu öldürdü (Mûsâ) dedi ki: “Tertemiz bir cana başka bir can karşılığıda
olmaksızın kıydın, öyle mi? Gerçekten sen çok kötü bir şey yaptın.”
75- Dedi ki:: “Ben sana, benimle beraberliğe asla dayanamazsın. demedim mi?”
76-“Eğer bundan sonra sana bir şey soracak olursam, benimle arkadaşlık etme. O zaman mazur sayılırsın” dedi.
77-Yine gittiler. Nihâyet bir kasaba ahalisinin yanına vardılar. Orada halkından yiyecek istediler fakat onlara misâfir etmeye kabul etmediler. Orada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular. Tuttu bu duvarı doğrultuverdi. (Mûsâ)”İsteseydin-dedi- elbete buna karşılık bir ücret alırdın,”
78-İşte -dedi- bu, seninle benim ayrılışımızdır. Dayanamadığın şeylerin iç yüzünü sana haber vereyim:
79-“O gemi, denizde çalışan yoksullarındı. Ben onu kusurlu yapmak istedim. Çünkü arkalarında her gemiyi zorla gasbeden bir hükümdar vardı.
80-«Erkek çocuğa gelince; annesi de babası da mü’min kimselerdi. Bunun anne -babasına azgınlık ve küfrederek onları sıkıntıya sokacağından endise ettik.
81-“Bu yüzden Rab’lerinin onlara daha temiz ve hayırlısını ve daha merhametlisini vermesini diledik.
82-“O duvara gelince, şehirdeki iki yetim erkek çocuğundu. Altında da onlara ait bir define vardı. Babaları salih bir kimse idi . Bu sebeple-Rabbin, rüşdlerine ermelerine ve -Rabbinden bir rahmet olmak üzere-definilerini çıkarmalarını diledi. Ben bunları kendiliğimden yapmadım. İşte senin tahamül gösteremediğin şeylerin içyüzü budur!”
83-Bir de sana Zülkarneyn’i soruyorlar. De ki:“Size ondan bir öğüt okuyacağım.”
84-Gerçekten biz ona yeryüzünde büyük bir iktidar vermiş ve ona herşeyin yolunu göstermiştik.
85-Derken bir sebebi takip etti.
86-Nihâyet güneşin battığı yere ulaşınca onu kara çamurlu bir pınarda batıyor gördü.
Onun yanında da bir kavim buldu.
Dedik ki:«Ey ZulKarneyn, ya onlara azab edersin yahut güzel muamelede bulunursun.”
87-Dedi ki :”Kim zulmederse onu azablandırırızSonra o Rabbine döndürülür, Rabbi de onu görülmedik bir azaba uğratır.”
88-“Fakat kim iman edip de salih amel işlerse, onun için en güzel bir mükâfaat vardır. Ona emrimizden kolay olanını söyleyeceğiz.”
89-Sonra bir başka sebebi takip etti.
90-Nihâyet güneşin doğduğu yere vardığı zaman onu, güneşe karşı kendilerine hiçbir siper yapmadığımız bir kavim üzerine doğuyor buldu.
91-İşte böyle.Zaten biz elinde ne varsa hepsini ilmimizle kuşatmıştık.
92-Sonra bir başka sebebi izledi.
93-Nihâyet iki dağ arasına ulaştığı zaman , önlerinde hemen hemen hiçbir söz anlamayan bir kavim buldu.
94-Dediler ki; “Ey Zülkarneyn gerçekten Ye’cüc ve Me’cüc bu yerde bozgunculuk çıkaranlardır. Sana bir vergi versek de buna karşılık bizimle onların arasına bir sed yapıversen.
95-Dedi ki:”Rabbimin bana verdiği imkânlar, daha hayırlıdır. Siz bana (bedeni) güçle yardım edin ki , sizinle onların arasına sağlam bir set yapayım.
96-“Ban büyük demir parçaları getirin .”Nihâyet dağların iki yanını tam denkleştirdiği vakit:” üfleyin”dedi .Nihâyet onu bir ateş haline getirince “Getirin bana, üzerine erimiş bakır dökeyim.»dedi
97-Artık onu ne aşabildiler ne de onu delmeye güç bulabildirler.
98-“İşte bu Rabbimden bir rahmettir. Rabbimin vaadi gelince onu dümdüz eder. Rabbimin vaadi haktır.” dedi.
99-O gün onları birbiri içine dalgalanır bir halde bırakmışızdır. Sûrâ da üfürülmüş olacaktır. Bu suretle hepsini toplayacağız.
100-O gün cehennemi kâfirlere bir sunuşla sunarız.
101-Onlar ki benim öğüdüme karşı gözleri perdeli idi, dinlemeye güçleri yoktu.
102-O kâfirler beni bırakıp kullarımı veliler edineceklerini mi sandılar? Biz cehennemi o kâfirlere bir konak olarak hazırladık.
103-De ki: “Amelleri açısından en çok ziyana uğrayanlara size haber vereyim mi?
104-“Onlar ki ,dünya hayatında yaptıkları boşa gitmiştir. Üstelik kendilerinin muhakkak iyi yaptıklarını zannederler.”
105- Onlar Rab’lerini âyetlerine ve ona kavuşmayı küfretmişlerdir. Böylece amelleri boşa gitmiştir. Biz kıyamet günü onlar için bir ölçü tutmayacağız.
106-İşte böyle. Onların cezası kâfir oldukları, âyetlerimi ve peygamberlerimi alaya aldıkları için cehennemdedir.
107-Gerçekten iman edip salih amel işleyenlerin ise konakları Firdevs cennetleridir.
108-Onlar orada ebediyyen kalırlar. Oradan ayrılmak istemezler.
109- De ki: “Rabbimin sözleri için deniz (ler) mürekkep olsa, buna yardımcı olarak bir o kadar daha katsak, Rabbimin sözleri tükenmeden o deniz(ler) tükenir.
110-De ki: “Ben de ancak sizi gibi beşerim.Yalnız bana şöyle vahyolunuyor: İlâhınız ancak bir tek İlâhdır. Artık kim Rabbine kavuşmayı ümüt ediyorsa salih bir amel işlesin ve Rabbine ibadetinde kimseye ortak koşmasın.”
kaynak (Tefsiru’s- Sa’di (Allametu’s-seyh Abdurrahman es – Sa’di)
Allah ondan razi olsun
Yüce Allah’a hamd-ü senâlar olsun