“Yuce  Allah’u  Teala  diyor ki: ‘Ben, kulumun hakkımdaki zannı gibiyim.
O, beni andıkça ben onunla beraberim.
O, beni içinden anarsa ben de onu içimden anarım.
O, beni bir cemaat içinde anarsa, ben de onu daha hayırlı bir cemaat içinde anarım.
O, şayet bana bir karış yaklaşacak olursa, ben ona bir zira yaklaşırım.
Eğer o, bana bir zira yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım.
Kim bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak giderim.
Kim bana şirk koşmaksızın bir arz dolusu günahla gelse, ben de onu bir o kadar mağfiretle karşılarım.” [Buharî, Tevhid 15;  35; Müslim, Zikr 2, (26 75), Tevbe 1, (2675).]
O hâlde, Allahü teâlâya hep hüsnüzan etmeliyiz. Günahımız ne kadar çok olsa da, bizi affedeceğine hüsnüzan ederek ümitli olmalıyız. Bir âyet-i kerime meali:
(De ki: “Ey çok günah işlemekle haddi aşan kullarım, Allah’ın rahmetinden [bizi affetmez diye] ümidinizi kesmeyin! Çünkü Allah, [imanı olanın] bütün günahlarını hiç şüphesiz affeder. Elbette O, sonsuz mağfiret ve nihayetsiz merhamet sahibidir.) [Zümer 53]