Resulullah (sav) buyurdular ki:
“Abdest imanın yarısıdır.
Elhamdülillah mizanı doldurur;
sübhanallah velhamdülillah arz ve sema arasını doldurur.
Namaz nurdur;
sadaka burhandır; sabır ziyadır;
Kur’an ise lehine veya aleyhine bir hüccettir.
Herkes sabahleyin kalkar, nefsini satar;
kimisi kurtarır kimisi de helak eder.
“[Müslim, Taharet 1, (223); Tirmizi, Da’avat 91, (3512); Nesai, Zekat 1, (5, 6)]
Resulullah (sav) buyurdular ki:
“Yedi kişi var, Allah onları hiçbir gölgenin olmadığı kıyamet gününde kendi gölgesinde gölgeler; “Adil imam,”
Allah’a ibadet içinde yetişen genç, tekrar dönünceye kadar kalbi mescide bağlı olan kimse,
Allah için birbirlerini seven,
Allah rızası için biraraya gelip,
Allah rızası için ayrılan iki kişi,
güzel ve makam sahibi bir kadın tarafından davet edildiği halde: ‘Ben Allah’tan korkarım!..’ de(yip icabet etme)yen kimse,
sağ eliyle verdiğini sol eli görmeyecek kadar gizli bir şekilde sadaka veren kimse,
Allah’ı tek başına zikrederken gözlerinden yaş boşanan kimse. “[Buhari, Ezan 36, Zekat 16, Rikak 24, Hudud 19; Müslim, 91, (1031); Muvatta, 14, (962, 963); Tirmizi, Zühd 53, (2392); Nesai, Kudat 2, (8, 222, 223)]
Peygamberimiz kendi sünnetinin orta yol olduğunu, bu orta yolu izlemeyenlerin onun sünnetinden ayrılmış olacaklarını bildiriyor.
Peygamberimizin sünnetine son derece bağlı olan Ashab-ı kiram da aşırılığı hoş görmemişlerdir.
Bunun da pek çok örnekleri vardır. Bir tanesini nakletmemiz yeterli olacaktır. Ebû Cuhfe (r.a.) anlatıyor: Peygamberimiz Ashab’tan Selman ile Ebû’d-Derdâ’yı kardeş yapmıştı.
Bir defa Selman Ebû’d-Derdâ’yı ziyarete gitti. Ebû’d-Derdâ’nın eşini eski elbise içerisinde gördü.
Ebû’d-Derdâ da varlıklı birisi idi. Selman, kardeşinin eşine:
Bu hal nedir, niye böyle eski elbiseler giyiyorsun? diye sordu. Ebû’d-Derdâ’nın eşi:
Kardeşin Ebû’d-Derdâ’nın dünya ile bir işi yok, diye cevap verdi.Daha soma Ebû’d-Derdâ geldi. Kardeşi Selman için yemek hazırladı ve:
Ben oruçluyum, siz buyurun, dedi. Selman: (Vallah bu orucu bozacaksın) sen yemezsen ben de yemiyeceğim, dedi.Olayı nakleden Ebû Cuhfe diyor ki, Ebû’d-Derdâ da orucunu bozup misa-fıriyle yedi.
Akşam olunca yattılar. Ebû’d-Derdâ daha yeni yatmışlardı ki ibadete hazırlandı.
Selman ona:
Uyu, dedi. Ebû’d-Derdâ uyudu.Bir müddet sonra kalkacak oldu. Selman yine:
Uyu, dedi.Gecenin sonu olunca Selman Ebû’d-Derdâ’ya:
Şimdi kalk, dedi ve her ikisi de kalkıp birlikte namaz kıldılar.Sonra Selman, kardeşi Ebû’d-Derdâ’ya şöyle dedi:
Senin üzerinde Rabbinin hakkı vardır.Nefsinin hakkı vardır. Ailenin hakkı vardır.
Her hak sahibine hakkını ver.
Ebû’d-Derdâ bu olayı gidip Peygemberimize anlattı. Peygamberimiz:
“Selman doğru söylemiştir.” buyurdu.03’Abdullah b. Amr b. As (r.a.) şöyle demiştir: “
Ben bütün sene oruç tutuyor, her gece Kur’an okuyordum.
Beni Peygamberimize anlattılar, bana haber gönderdi ve yanına gittim.
Bana:
“Ben senin bütün sene oruç tutar olduğunu ve her gece Kur’an okuduğunu haber almadım mı sanıyorsun ? ” buyurdu.Ben:
Evet ey Allah’ın Peygamberi, haber aldığın gibi öyle yapıyorum.Ancak, bununla sadece hayır murad ediyorum, dedim. Peygamberimiz:
“Fakat eşinin, senin üzerinde hakkı vardır, misafirlerinin senin üzerinde hakkı vardır, vücudunun da senin üzerinde hakkı vardır. Sen Allah’ın Peygamberi Hz. Davud’un orucunu tut.Çünkü O, insanların en çok ibadet edeniydi.” buyurdu. Ben:
Ey Allah’ın Peygamberi, Davut aleyhi’s-selâm’ın orucu nasıldı? diye sordum. Peygamberimiz:
“Davut aleyhi’s-selâm bir gün oruç tutar, bir gün yerdi.Bir de her ay Kur’an-ı hatmet.” buyurdu.
Ben:
Ey Allah’ın Peygamberi, benim bundan daha fazlasına gücüm yeter, dedim. Peygamberimiz:
“O halde her yirmi günde bir Kur’an’ı hat-meyle.” buyurdu.Ben:
Ey Allah’ın Peygamberi, benim bundan daha fazlasına gücüm yeter, dedim. Peygamberimiz:
“Madem öyle, onu her hafta hatmeyle.Ama bundan öteye de geçme.
Çünkü eşinin, senin üzerinde hakkı vardır, misafirlerinin de senin üzerinde hakkı vardır.
Vücudunun da senin üzerinde hakkı vardır”, buyurdu.
Abdullah diyor ki, ben ibadet isteğinde şiddet gösterdim, bana şiddet gösterildi.
Peygamberimiz bana:
Sen bilemezsin, belki ömrün uzun olur (o zaman da bu söylediklerini yapamazsın) buyurdu.Sonuçta Peygamberimizin dediğine geldim, keşke Peygamberimizin gösterdiği kolaylığı kabul etseydim, dedi.1141 Bu hadis-i şerifler bize iki gerçeği öğretiyor:
Birincisi, ibadetlerde aslolan kolaylık ve itidaldir, aşırılık makbul değildir.Çünkü ibadetteki aşırılık, diğer görevlerin yerine getirilmesine manidir.
Hadis-i şerifler, sıkıcı bir zühd hayatı yaşamaktan bizi men ediyor.
Peygamberimiz, insanı yormayacak, usandırmayacak ve neşesini azaltmayacak şekilde ibadet edilmesini tavsiye ediyor ve kendisini örnek veriyor.
Doğru olan budur, benim yaptığımdır.
Bana uymazsanız benden uzaklaşmış olursunuz, diyor.
Dindeki aşırılığın makbul olmadığı konusunda Peygamberimizin çok uyarıları var.Hatta bazı kimselerin çok ibadet etmeleriyle Peygamberimize takdim edilmelerinden
Peygamberimizin hoşlanmadığı görülüyor.
Peygamberimiz, yanında bir kadın otururken Hz. Aişe’nin yanına girdi ve sordu:
Bu kadın kimdir? Hz. Aişe:
– Filan kadındır, dedi ve kıldığı nafile namazlarını uzun uzun anlatmaya başladı.Peygamberimiz:
– “Uzatma, gücünüzün yettiğini yapın.Allah’a yemin ederim ki, siz usanmadıkça Allah usanmaz-(Yani sizin gücünüzü kat kat aşacak şekilde dahi yapacağınız ibadetleri Allah kabul eder; fakat hiçbir zaman işinizi gücünüzü bırakıp, bütün vaktinizi ibadete ayırmanızı istemez.) O’nun en sevdiği ibadet az da olsa devamlı olan ibadettir. ” buyur-du.
Selam ve dua ilee