Peygamberimiz kendi sünnetinin orta yol olduğunu, bu orta yolu izlemeyenlerin onun sünnetinden ayrılmış olacaklarını bildiriyor.
Peygamberimizin sünnetine son derece bağlı olan Ashab-ı kiram da aşırılığı hoş görmemişlerdir.
Bunun da pek çok örnekleri vardır.
Bir tanesini nakletmemiz yeterli olacaktır. Ebû Cuhfe (r.a.) anlatıyor: Peygamberimiz Ashab’tan
Selman ile Ebû’d-Derdâ’yı kardeş yapmıştı.
Bir defa Selman Ebû’d-Derdâ’yı ziyarete gitti. Ebû’d-Derdâ’nın eşini eski elbise içerisinde gördü.
Ebû’d-Derdâ da varlıklı birisi idi.
Selman, kardeşinin eşine
Bu hal nedir, niye böyle eski elbiseler giyiyorsun? diye sordu.
Ebû’d-Derdâ’nın eşi:
Kardeşin Ebû’d-Derdâ’nın dünya ile bir işi yok, diye cevap verdi.
Daha soma Ebû’d-Derdâ geldi.
Kardeşi Selman için yemek hazırladı ve:
Ben oruçluyum, siz buyurun, dedi. Selman: (Vallah bu orucu bozacaksın) sen yemezsen ben de yemiyeceğim, dedi.
Olayı nakleden Ebû Cuhfe diyor ki, Ebû’d-Derdâ da orucunu bozup misa-fıriyle yedi.
Akşam olunca yattılar.
Ebû’d-Derdâ daha yeni yatmışlardı ki ibadete hazırlandı.
Selman ona:
Uyu, dedi. Ebû’d-Derdâ uyudu.
Bir müddet sonra kalkacak oldu. Selman yine:
Uyu, dedi.
Gecenin sonu olunca Selman Ebû’d-Derdâ’ya:
Şimdi kalk, dedi ve her ikisi de kalkıp birlikte namaz kıldılar.
Sonra Selman, kardeşi Ebû’d-Derdâ’ya şöyle dedi:
Senin üzerinde Rabbinin hakkı vardır.
Nefsinin hakkı vardır. Ailenin hakkı vardır.
Her hak sahibine hakkını ver.
Ebû’d-Derdâ bu olayı gidip Peygemberimize anlattı. Peygamberimiz:
“Selman doğru söylemiştir.” buyurdu.03’
Abdullah b. Amr b. As (r.a.) şöyle demiştir: ”
Ben bütün sene oruç tutuyor, her gece Kur’an okuyordum.
Beni Peygamberimize anlattılar, bana haber gönderdi ve yanına gittim.
Bana:
“Ben senin bütün sene oruç tutar olduğunu ve her gece Kur’an okuduğunu haber almadım mı sanıyorsun ? ” buyurdu.
Ben:
Evet ey Allah’ın Peygamberi, haber aldığın gibi öyle yapıyorum.
Ancak, bununla sadece hayır murad ediyorum, dedim.
Peygamberimiz:
“Fakat eşinin, senin üzerinde hakkı vardır, misafirlerinin senin üzerinde hakkı vardır,
vücudunun da senin üzerinde hakkı vardır. Sen Allah’ın Peygamberi Hz. Davud’un orucunu tut.
Çünkü O, insanların en çok ibadet edeniydi.” buyurdu. Ben:
Ey Allah’ın Peygamberi, Davut aleyhi’s-selâm’ın orucu nasıldı? diye sordum.
Peygamberimiz:
“Davut aleyhi’s-selâm bir gün oruç tutar, bir gün yerdi.
Bir de her ay Kur’an-ı hatmet.” buyurdu.
Ben:
Ey Allah’ın Peygamberi, benim bundan daha fazlasına gücüm yeter, dedim.
Peygamberimiz:
“O halde her yirmi günde bir Kur’an’ı hat-meyle.” buyurdu.
Ben:
Ey Allah’ın Peygamberi, benim bundan daha fazlasına gücüm yeter, dedim. Peygamberimiz:
“Madem öyle, onu her hafta hatmeyle.
Ama bundan öteye de geçme.
Çünkü eşinin, senin üzerinde hakkı vardır, misafirlerinin de senin üzerinde hakkı vardır.
Vücudunun da senin üzerinde hakkı vardır”, buyurdu.
Abdullah diyor ki, ben ibadet isteğinde şiddet gösterdim, bana şiddet gösterildi.
Peygamberimiz bana:
Sen bilemezsin, belki ömrün uzun olur (o zaman da bu söylediklerini yapamazsın) buyurdu.
Sonuçta Peygamberimizin dediğine geldim, keşke Peygamberimizin gösterdiği kolaylığı kabul etseydim, dedi.1141 Bu hadis-i şerifler bize iki gerçeği öğretiyor:
Birincisi, ibadetlerde aslolan kolaylık ve itidaldir, aşırılık makbul değildir.
Çünkü ibadetteki aşırılık, diğer görevlerin yerine getirilmesine manidir.
Hadis-i şerifler, sıkıcı bir zühd hayatı yaşamaktan bizi men ediyor.
Peygamberimiz, insanı yormayacak, usandırmayacak ve neşesini azaltmayacak şekilde ibadet edilmesini tavsiye ediyor ve kendisini örnek veriyor.
Doğru olan budur, benim yaptığımdır.
Bana uymazsanız benden uzaklaşmış olursunuz, diyor.
Dindeki aşırılığın makbul olmadığı konusunda Peygamberimizin çok uyarıları var.
Hatta bazı kimselerin çok ibadet etmeleriyle Peygamberimize takdim edilmelerinden
Peygamberimizin hoşlanmadığı görülüyor.
Peygamberimiz, yanında bir kadın otururken Hz. Aişe’nin yanına girdi ve sordu:
Bu kadın kimdir? Hz. Aişe:
– Filan kadındır, dedi ve kıldığı nafile namazlarını uzun uzun anlatmaya başladı.
Peygamberimiz:
– “Uzatma, gücünüzün yettiğini yapın.
Allah’a yemin ederim ki, siz usanmadıkça Allah usanmaz-(Yani sizin gücünüzü kat kat aşacak şekilde dahi yapacağınız ibadetleri Allah kabul eder; fakat hiçbir zaman işinizi gücünüzü bırakıp, bütün vaktinizi ibadete ayırmanızı istemez.) O’nun en sevdiği ibadet az da olsa devamlı olan ibadettir. ” buyur-du. bunun açiklamasi
Bu hadislerde Peygamberimiz, ibadetlerde aşırılığın ve aşırı zühdün hoş görülmediğini ifade etmektedir.
İslam dini, orta yolu takip etmeyi ve aşırılıktan kaçınmayı öğütler.
İbadetlerde aşırıya kaçmak, diğer sorumlulukların yerine getirilmesini engelleyebilir ve insanları yorabilir.
Peygamberimiz, kendisiyle kardeş yapmış olduğu Selman ve Ebû’d-Derdâ örneğinde de orta yolu benimsemeyi teşvik etmektedir.
Selman, Ebû’d-Derdâ’nın eşinin eski elbiseler giymesine şaşırmış ve Ebû’d-Derdâ’ya neden yeni elbiseler almadığını sormuştur.
Ancak Ebû’d-Derdâ’nın eşi, dünyaya karşı ilgisinin olmadığını belirtmiştir. Bu durumu anlayan Selman, Ebû’d-Derdâ’nın orucunu bozmamak için yemek yememiştir.
Geceleyin ise Selman, Ebû’d-Derdâ’nın kalkıp ibadet etmesini engellemiş, daha sonra birlikte namaz kılmışlardır.
Bu olayı Peygamberimize aktaran Ebû Cuhfe’ye göre, Ebû’d-Derdâ bu durumu Peygamberimize anlatmış ve Peygamberimiz Selman’ın söylediklerini doğru bulmuştur.
Bu örnekten hareketle Peygamberimiz, herkesin üzerinde farklı hakların bulunduğunu ve bu haklara riayet etmenin önemli olduğunu ifade etmiştir.
Başka bir hadiste ise Abdullah b. Amr b. As, Peygamberimize sürekli oruç tuttuğunu ve her gece Kur’an okuduğunu bildirmiştir.
Ancak Peygamberimiz, Abdullah’ın üzerindeki diğer sorumluluklara da dikkat etmesini söyleyerek ona kolaylık tavsiye etmiştir.
Peygamberimiz, Hz. Davud’un orucunu örnek vermiş ve Davud aleyhisselam’ın bir gün oruç tutup bir gün yemek yediğini, her ay Kur’an’ı hatmettiğini ifade etmiştir.
Abdullah b. Amr b. As, daha fazla ibadet yapabileceğini belirtince, Peygamberimiz her hafta Kur’an’ı hatmetmesini tavsiye etmiştir.
Ancak Peygamberimiz, üzerindeki diğer haklara da riayet etmesini ve aşırıya kaçmamasını vurgulamıştır.
Bu hadislerden anlaşıldığı gibi, Peygamberimiz aşırılığın ve aşırı ibadetin makbul olmadığını, insanların üzerlerindeki diğer sorumluluklara da dikkat etmeleri gerektiğini vurgulamıştır.
İslam dini, dengeli bir hayat tarzını teşvik eder. İslam’ın temel prensiplerinden biri “umumilik” ilkesidir, yani genel geçerlilik. İslam, insanlara aşırılıklardan kaçınmayı ve orta yolu izlemeyi öğütler.
İslam, ibadetlerde de dengeli olmayı ve aşırıya kaçmamayı önerir. Peygamberimiz, Müslümanlara ibadetlerini yerine getirirken aşırılığa kaçmamalarını ve yükümlülüklerini yerine getirmelerini öğütler.
İbadetlerin düzenli ve sürdürülebilir olması önemlidir.
Aynı şekilde, İslam dini kişisel yaşam, aile ilişkileri, çalışma hayatı, sosyal ilişkiler ve toplumsal sorumluluklar gibi diğer alanlarda da denge ve ölçülülüğü vurgular.
İnsanların aşırılıklardan kaçınarak adil, merhametli, hoşgörülü ve dengeli bir yaşam sürmeleri teşvik edilir.
İslam’ın dengeli yaklaşımı, insanların maddi ve manevi ihtiyaçlarını dengelemelerini, dünya işlerine dikkat etmelerini ve ahiret hayatına hazırlanmalarını sağlar.
İnsanların ibadetlerine zaman ayırırken, ailelerine, işlerine, topluma ve diğer sorumluluklarına da gereken özeni göstermeleri öğütlenir.
Bu şekilde İslam, insanların her yönüyle dengeli bir hayat sürmelerini ve Allah’a yönelirken dünya hayatında da aktif ve sorumluluk sahibi olmalarını hedefler.
Aşırılıklardan kaçınma, insanları yorma ve sıkıntıya sokma prensipleri İslam’ın dengeli yaşam anlayışının önemli unsurlarıdır.
Selam ve dau ile