Selamlar…
Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyuruyor ki:“Çocuk kokusu cennet kokusudur.” (İbn Mâce, Edeb, 3)
Çocuklar, bir evin havasını en iyi yansıtan aynalardır.
Çünkü onlar, duydukları ve gördükleriyle şekillenirler.
Eğer bir aile senin hakkında hayırla konuşuyorsa, onların çocukları sana sıcak bir tebessümle yaklaşır.
Sevgiyi hissedersin.
Çünkü gönülden gelen sözler, gönüllere işler.
Eğer gittiginiz bir ailenin çocuğu sana karşı saygılı, dürüst ve iyi niyetliyse, büyük ihtimalle o evde senin hakkında olumlu konuşuluyordur.
Ancak eğer çocuk kaba, saygısız veya önyargılı davranıyorsa, muhtemelen ailesi senin hakkında olumsuz konuşmuştur.
Yapacagin en güzel davranis Allah’a emanet olun deyip size yakisan bir sekidle o evden ayrilmak.
Aynen”Çalıkuşu romaninda Reşat Nuri Güntekin…Bu hayatta yaptığım en iyi şey uzaklaşmak.
Kin gütmem, hesap sormam, çirkinleşmem, zorluk çıkarmam.
Sadece uzaklaşır ve soğurum.” yazdigi gibi
benimde ahlakim öyledir uzaklasmak…..
Ancak bir evde gıybet ve kötü söz hâkimse, çocukların duruşu da değişir.
Hadis-i şerifte buyrulduğu gibi:“Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa, ya hayır söylesin ya da sussun.” (Buhârî, Edeb, 31)
Bazı diller susmaz.
Kötü sözler, fısıltılar halinde dilden dile, gönülden gönüle geçer.
İnsanlar çoğu zaman sadece duymak istediklerine inanır.
Ne yazık ki, bazıları huzuru bozmayı seçer çünkü kendileri mutsuzdur.
Huzurlu insanlara düşmandırlar; onların ışığını, kendi karanlıklarına çekmek isterler.
Böyle evlerde büyüyen çocuklar, duydukları kara sözleri farkında olmadan taşır ve onları davranışlarına yansıtır.
Bir çocuğun kalbine ekilen öfke, zamanla bir fırtına gibi büyür.
Sevgisizlik, güven eksikliği ve umutsuzluk bir nesilden diğerine aktarılır.
Oysa sevgi de aynı şekilde yayılabilir.
İnsan, içindeki zehri değil, içindeki ışığı aktarmayı seçebilir.
Bazen dünya acımasız görünebilir.
İnsanlar hırslarıyla, kıskançlıklarıyla ve kinleriyle birbirlerine zarar verirler.
Fakat her şey bir seçimdir.
Kötü sözleri duymak zorunda olsak da, onları taşımak zorunda değiliz.
Zehirli sözlerin bizde yankılanmasına izin vermek yerine, iyiliği ve sevgiyi çoğaltabiliriz.
Bir insanın kalbinde ne varsa, dili de onu söyler.
Huzuru taşıyan diller, barışı, sevgiyi ve anlayışı yayar.
Mutluluğun en büyük düşmanı mutsuzluktur; ama unutulmamalıdır ki, mutluluk da bulaşıcıdır.
Güzel sözler, samimi bir gülümseme, içten bir teşekkür, en karanlık ruhları bile aydınlatabilir.
İşte bu yüzden, kötü sözlerin ağırlığını değil, iyiliğin hafifliğini taşımayı seçmeliyiz.
Çünkü gerçek huzur, başkalarına zarar vermekle değil, sevgiyi ve anlayışı paylaşmakla gelir.
Ve , yaşanan haksızlıkları ve kötülükleri Allaha havale etmek en güzel çözümdür.
Bir çocuk, ailesinin sevgisini de nefretini de sünger gibi çeker.
Eğer kötü sözler ve dedikodular içinde büyüyorsa, bu onun hareketlerine de siner.
Ama şunu da unutmamak gerekir
Kalp temizliği, gönül genişliği her şeyin üstündedir.
Atalarımız “İyilik eden iyilik bulur” demiştir.
Sen daima iyi ol, kötü konuşanlara inat güzel sözlerle gönüller kazan.
Çünkü zaman her şeyi ortaya çıkarır ve gerçek eninde sonunda ışıldar…
Allah’in izni ile
Bir insanın toplumdaki yansıması, özellikle çocukların yetiştiği ortam, onların ebeveynlerinden aldıkları eğitim ve ahlaki değerlerle şekillenir.
Bir insanı tanımak istiyorsan, onun nasıl yetiştirildiğine, ailesinin ona neler öğrettiğine bak.
Üstün Dökmen’in dediği gibi, “Siz kendinizi eğitin, nasıl olsa çocuğunuz size benzeyecek.”
Çünkü çocuklar, anne babalarının sözlerinden çok davranışlarını taklit eder.
Bir evde saygı, sevgi, adalet ve dürüstlük varsa, o evin çocuğu da bunlarla büyür.
Ama bir evde fitne, fesat, bencillik ve yalan dedikodu hüküm sürüyorsa, o çocuğun da böyle bir karaktere sahip olma ihtimali yüksektir.
Çevrendeki insanların sana nasıl davrandığını anlamak istiyorsan, aile terbiyelerinin izlerini taşıdıklarını bilmelisin.
Eğer bir çocuk saygılı, hoşgörülü ve adaletli bir bireyse, ailesinin ona bu değerleri öğrettiği açıktır.
Ama birisi sürekli başkalarını küçümsüyor, haksızlık yapmaktan çekinmiyor, yalanı kolayca
söylüyorsa, bu onun ailesinde öğrenilmiş bir alışkanlık olabilir.
Ne de olsa çocuk, ailesinden gördüğünü yaşar.
Bazı insanlar iyiliği, sevgiyi ve hakkaniyeti bir yaşam biçimi olarak benimsemiştir.
Çünkü onların ailesi, sadece güzel sözlerle değil, güzel davranışlarla örnek olmuştur.
Bir ailede sevgi varsa, o çocuk da başkalarına sevgiyle yaklaşır.
Bir ailede adalet varsa, çocuk haksızlık yapmaktan kaçınır.
Ama bir çocuk sürekli yalan söylüyorsa, kavga çıkarıyorsa veya bencilce davranıyorsa, ailesinin ona ne öğrettiğini sorgulamak gerekir.
Çünkü çocuk, ebeveynlerinin yalnızca ne söylediğine değil, nasıl davrandıklarına da şahit olur.
İnsan ilişkilerinde en dikkat edilmesi gereken şeylerden biri de çevrendeki kişilerin ailesinde nasıl bir ortamda büyüdüğünü gözlemlemektir.
Bir insanın dürüst olup olmadığını anlamak istiyorsan, verdiği sözlere bak.
Hakkaniyetli mi görmek istiyorsan, güçsüz birine nasıl davrandığına bak.
Eğer bir insanın çevresinde sürekli fitne ve fesat eksik olmuyorsa, orada bir aile terbiyesi eksikliği vardır.
Ama eğer bir insan başkalarını koruyor, haksızlık karşısında susmuyorsa, o zaman ailesinden aldığı eğitimin sağlam olduğu söylenebilir.
Sonuçta bir aile, sadece bireylere soyadını vermez, aynı zamanda onlara karakter de kazandırır.
O yüzden insan, önce kendi ahlakını sorgulamalı.
Eğer bir aile çocuğuna iyi bir gelecek bırakmak istiyorsa, servet biriktirmekten önce, ona güzel ahlak kazandırmalıdır.
Çünkü ne demişler: “Ne ekersen, onu biçersin.”
Selam ve dua ileee