Er Reşid ismi geçen Kur’an ayetleri :

1-) Bakara suresi 186. ayet: Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb (karîbun) ucîbu da’veted dâi izâ deâni, felyestecîbû lî velyu’minû bî leallehum yerşudûn (yerşudûne).

Anlamı : Ve kullarım sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım. Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim. O halde onlar da Bana (Benim davetime) icabet etsinler ve Bana âmenû olsunlar (Bana ulaşmayı dilesinler).

Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar (irşad olurlar).

2-) Bakara suresi 256. ayet: Lâ ikrâhe fîd dîni kad tebeyyener ruşdu minel gayy (gayyi), fe men yekfur bit tâgûti ve yu’min billâhi fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, lânfisâme lehâ, vallâhu semîun alîm (alîmun).
Anlamı : Dînde zorlama yoktur. irşad yolu (hidayet yolu, Allah’a ulaştıran yol), gayy yolundan (dalâlet yolundan, şeytana, cehenneme ulaştıran yoldan) açıkça (ayrılıp) ortaya çıkmıştır.

Artık kim tagutu (şeytanı ve şeytana ulaştıran yolu) inkâr edip de Allah’a îmân ederse (mü’min olur, Allah’a ulaştıran yolu tercih ederse), böylece o, (Allah’tan) kopması mümkün olmayan urvetul vuskaya (sağlam bir kulba, mürşidin eline) tutunmuştur.

Allah Sem’î’dir, Alîm’dir.

3-) Araf suresi 146. ayet: Se asrifu an âyâtiyellezîne yetekebberûne fîl ardı bi gayril hakkı ve in yerev kulle âyetin lâ yu’minu bihâ ve in yerev sebîler ruşdi lâ yettehızûhu sebîlen ve in yerev sebilel gayyi yettehızûhu sebîlâ (sebîlen), zâlike bi ennehum kezzebû bi âyâtinâ ve kânû anhâ gâfilîn (gâfilîne).
Anlamı : Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları âyetlerimden uzaklaştıracağım. (Onlar) her âyeti görseler de ona iman etmezler. Doğru yolu görseler onu yol edinmezler. Ama sapıklık yolunu görseler onu (hemen) yol edinirler. Bu, onların, âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan hep gafil olmaları sebebiyledir.

4-) Kehf suresi 10. ayet: İz evâl fityetu ilâl kehfi fe kâlû rabbenâ âtinâ min ledunke rahmeten ve heyyi’ lenâ min emrinâ raşedâ (raşeden).
Anlamı : Gençler mağaraya sığındıkları zaman şöyle dediler: “Rabbimiz, bize Senin katından bir rahmet ver. Ve bize emrimizden (bizim içimizden, senin emirlerinden bize ait olan rahmet ve salâvâtı ulaştıracak kişiyi) mürşidi tayin et.”

5-) Kehf suresi 24. ayet: İllâ en yeşâallâhu vezkur rabbeke izâ nesîte ve kul asâ en yehdiyeni rabbî li akrabe min hâzâ raşedâ (raşeden).
Anlamı : Ancak Allah’ın dilemesiyle (yapacağım de). Ve unuttuğun zaman Rabbini zikret ve de ki: “Rabbimin beni (Allah’a) bundan daha yakın (daha üstün) bir irşad seviyesine ulaştırmasını umarım.”

6-) Cin suresi 10. ayet: Ve ennâ lâ nedrî eşerrun urîde bi men fîl ardı em erâde bi him rabbuhum raşedâ (raşeden).
Anlamı : “Hakikaten biz bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü istendi, yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi?”

7-) Cin suresi 14. ayet: Ve ennâ minnâl muslimûne ve minnâl kâsitûn (kâsitûne), fe men esleme fe ulâike teharrav raşedâ (raşeden).
Anlamı :“Kuşkusuz içimizde müslüman olanlar da var, hak yoldan sapanlar da var.

Kim müslüman olursa, işte onlar doğruyu arayıp bulmuşlardır.”

8- Cin suresi 21. ayet: Kul innî lâ emliku lekum darran ve lâ raşedâ (raşeden).
Anlamı : De ki: “Muhakkak ki ben, size bir zarar verme ve sizi irşad etme gücüne malik (sahip) değilim.”

9-) Hucurat suresi 7. ayet: Va’lemû enne fîkum resûlallâh (resûlallâhi), lev yutîukum fî kesîrin minel emri le anittum ve lâkinnallâhe habbebe ileykumul îmâne ve zeyyenehu fî kulûbikum, ve kerrahe ileykumul kufre vel fusûka vel isyân (isyâne), ulâike humur râşidûn (râşidûne).

Anlamı : Ve aranızda Allah’ın Resûl’ü olduğunu biliniz. Eğer işlerin çoğunda size itaat etseydi, mutlaka sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, size îmânı sevdirdi ve onu kalplerinizde müzeyyen kıldı. Küfrü, fıskı ve isyanı size kerih gösterdi. İşte onlar, onlar irşad olanlardır.

10-) Enbiya suresi 51. ayet: Ve lekad âteynâ ibrâhîme ruşdehu min kablu ve kunnâ bihî âlimîn (âlimîne).
Anlamı : Ve andolsun ki daha önce İbrâhîm (A.S)’a rüşdünü (irşad yetkisini) verdik. Ve Biz, onu (irşada ehil olduğunu) bilenlerdik.

11-) Hud suresi 87. ayet: Kâlû yâ şuaybu e salâtuke te’muruke en netruke mâ ya’budu âbâunâ ev en nef’ale fî emvâlinâ mâ neşâu , inneke le entel halîmur reşîd (reşîdu).
Anlamı : “Ya Şuayb! Babalarımızın ibadet ettiği şeyleri ve de mallarımız konusunda dilediğimizi yapmayı terketmemizi sana namazın mı emrediyor? Muhakkak ki sen, halimsin, reşidsin (rüşde erensin, irşad edensin).” dediler.

Selam ve dua  ile