El-HÂDÎ İSMİNİN ANLAMI NEDİR?  الهادي

Doğru yolu bulmak; yol göstermek, rehberlik etmek anlamındaki hüdâ (hedy, hidâyet) kökünden türemiş bir sıfat olup “yol gösteren, hayır ve mutluluk veren bir hedefe rehberlik eden” mânasına gelir.

Hz. Peygamber’in hitabete başlarken genellikle tekrar ettiği hamd cümlelerinde, “Allah’ın

saptırdığını hidâyete erdirecek hiçbir kimse yoktur” mânasında yer alır (bk. Müslim, “Cumʿa”, 45-46). 

Hidâyet eden, doğru yolu gösteren; hidayet yaratan; istediğini iyi işlerde başarıya ulaştıran, kullarına doğru yolu gösterendir.

İstediği kulunu hayırlı ve kârlı yollara muvaffak kılan, muradına erdiren.

Her yarattığına, neye ihtiyacı varsa, ne yapması gerekiyorsa onu öğreten…

Hidâyet; Allah’u Teâlâ’nın lütuf ve keremiyle kullarına, sonu hayır ve saadet olacak isteklerin yollarını göstermesi veya o yola götürüp muradına erdirmesi demektir. Sadece hayır yolunu ve sebeblerini göstermeğe irşâd; neticeye erinceye kadar o yolda yürütmeye de tevfîk denir.

Hidâyetin karşılığı dalâlettir.

Dalâlet, doğru yoldan bile bile veya iğfale kapılarak sapmak demektir.

Hidâyetin neticesi îman, dalâletin neticesi îmansızlık ve küfürdür.“

Sen ancak bir uyarıcısın; her toplumun bir rehberi (hâdî) vardır” (er-Ra‘d 13/7) meâlindeki âyetle, hidâyetin Kur’an’daki diğer kullanılışları peygamberlere de hâdî denilebileceğini g

östermektedir. Kur’ân-ı Kerîm’de Resûl-i Ekrem’e hitaben, “Şüphe yok ki sen doğru bir yolu

göstermektesin” (eş-Şûrâ 42/52) denilmekte, ayrıca onun hâdînin temel anlamlarından birini oluşturan bir dâî (Allah davetçisi) olduğu da (el-Ahzâb 33/46) ifade edilmektedir.