Selamun aleyküm cümleten,
“Çamur atma; hedefini şaşırır, kirli ellerinle kalırsın” sözü, yabancı bir düşünürün ifadesi olabilir; ancak bu düşünce bizlere yabancı değildir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) bu konuda çok daha derin ve anlamlı bir şekilde şöyle buyurmuştur:
“Bir kimse, bir mümin hakkında olmayan bir şey söylerse, iftiraya uğrayan kimse onu affedinceye kadar, Allah Teâlâ onu cehenneme sokar.” [Ebû Davud]
Bir insanın en kıymetli hazinelerinden biri, itibarı ve güvenilirliğidir.
Ancak ne yazık ki bazı insanlar, kendi menfaatlerini korumak ya da hatalarını gizlemek uğruna, başkalarını karalamayı veya iftira atmayı seçebiliyor.
Oysa bu davranışlar sadece başkalarına zarar vermekle kalmaz, iftira atan kişinin de kendi ruhunu karartır.
İnsan Neden İftira Atar?
Bu sorunun cevabı derin bir muhasebe gerektirir. İnsanlar neden böylesine büyük bir günahın farkında oldukları halde iftira atmaya yeltenir? İşte bazı olası nedenler:
Kendi hatalarını örtbas etme çabası: İnsan bazen kendi kusurlarını gizlemek için başkalarını suçlama yoluna gider. Bu, kendini savunmanın yanlış bir yoludur.
Başkalarını suçlama ihtiyacı: Toplumda daha güçlü görünmek veya başkalarının gözünde üstünlük kazanmak amacıyla yalan söyleyebilir.
Kıskançlık ve haset: İnsan, başkalarının başarısını ya da mutluluğunu hazmedemediğinde karalama yoluna sapabilir.
Manipülasyon ve kontrol arzusu: İnsanlar üzerinde güç elde etmek ya da onları istedikleri şekilde yönlendirmek için bu tür ahlaksız yöntemlere başvurabilir.
Ancak sorulması gereken esas soru şudur: Bu çabalar değeri mi? Kesinlikle hayır! İftira ve yalan, ahlaki açıdan çürümeye yol açar ve toplumun temel bağlarını koparır.
İslam’ın İftira ve Yalana Bakışı
İslam dini, müminlerin birbirine karşı dürüst, adil ve merhametli olmalarını emreder.
Peygamber Efendimiz (s.a.v), iftiranın sadece bu dünyada değil, ahirette de ağır bir cezası olduğunu açıkça belirtmiştir.
İftira atmak, bir mümini haksız yere suçlamak ve onun itibarını zedelemek, sadece bireysel değil toplumsal bir vebaldir.
İftira ve Yalanın Toplumsal Etkileri
Güveni yok eder: Yalan ve iftira, insanlar arasındaki güven bağlarını sarsar ve toplumu bölünmüş hale getirir.
Kendi itibarınızı mahveder: Başkalarını karalamaya çalışırken aslında kendi karakterinizi sorgulatırsınız. Çamur atmaya çalışırken, kirli ellerinizle baş başa kalırsınız.
Hesap gününde karşılık bulur: Bu dünyada yalanlarla kendinizi gizleyebilirsiniz, ama Mahşer günü her şeyin ortaya döküleceği gündür. Allah’ın huzuruna kul hakkıyla çıkmak, en büyük pişmanlıktır.
Doğruluk ve Dürüstlüğün Yüceliği
Ey gönüller, unutmayalım ki doğruluk ve dürüstlük, insanın en sağlam dayanak noktalarıdır. Haksızlıklarla uğraşmak yerine, hayatımızı adalet ve erdem üzerine inşa etmek bizi hem bu dünyada hem de ahirette yüceltecektir.
Şu dünyada yaşanan haksızlıkların ve zulümlerin, hesap gününde tek tek ortaya çıkacağına iman ederiz.
O gün geldiğinde, hak yerini bulacak ve her can yaptıklarının karşılığını görecektir.
Bu nedenle, başkalarının itibarına zarar vermektense, kendi hayatımızı doğruluk ve dürüstlük ekseninde sürdürmeye gayret etmeliyiz.
Rabbim bizlere basiret versin, bizleri şaşırtmasın ve adaletten ayırmasın.
Selam ve dua ile,
Hakime Gülsüm