12 Eylül sabahı Bozdağ ilçesi Kavaklı köyünde, ninemin incir bahçesinde yaşıyorduk.

Tek odalı taş evimizin yerinde bugün artık yeller esiyor.

Evin önünde kocaman bir şeker incir ağacı vardı; o ağaç da artık yok.

Ağacın gövdesine çaktığımız çivilerle asılı duran rengarenk naylon bardaklar  vardı: kırmızı, sarı, mavi bardaklar.

Muhtemelen incir karşılığında naylonculardan alınmışlardı.

Komşumuz Ramazan Abi, Allah rahmet eylesin, bahçemizin kenarındaki tozlu yoldan geçerken yüksek sesle haber veriyordu: “Fadime Ana, Fadime Ana, asker devlete el koymuş.

Kenan Evren hükümeti el koymuş.” Ninem ise sakin bir şekilde, “Vardır büyüklerimizin bildiği,” diye cevap vermişti.

Allah rahmet eylesin, o zaman henüz on beş yaşındaydım.

Korkuyu iliklerimize kadar hissetmiştik.

Hayvanlarımız için tarladan ot kesmeye gittiğimde, darı tarlasında mısırların arasından bir anarşist çıkacak korkusu vardı genç kalbimde.

Küçük bir köyde, doğanın içinde, huzur dolu bir yerde bile bu endişeyi taşıyorduk.

Ne tuhaf değil mi? Sadece o küçük köyde değil, ülkenin dört bir yanında insanlar aynı korku ve belirsizlikle yaşıyordu.

Yıllar sonra, memleketimden oldukça uzakta, yabancı diyarlarda yaşıyordum.

15 Temmuz gecesi bir kez daha darbe girişimi haberiyle sarsıldım.

Aynı korku, aynı endişe, aynı belirsizlik yeniden içime çöktü.

O gece, asker kılığına girmiş anarşistler masum vatandaşlarımıza ateş açıyordu.

Televizyon ekranlarından, sosyal medyadan izlediğim manzaralar, içimde tarifsiz bir korku ,endise   uyandırdı.

“Neler oluyor böyle?” diye düşündüm, şaşkınlık ve korku birbirine karışmıştı.

Ülkemin sokaklarında silah sesleri yankılanıyor, masum insanlar hayatlarını kaybediyordu.

Bu manzaralar, yıllar önce yaşadığımız acı tecrübeleri tekrar hatırlatıyordu.

Kendi vatanımda, kendi insanıma yönelik böylesine bir saldırıyı görmek, içimi sızlattı.

Kalbim, yüreğim o an Türkiye’deydi. O karanlık gecede, dua etmekten başka elimizden bir şey gelmiyordu.

Her iki darbe girişimi de, ülkemizin birlik ve beraberliğine, demokrasisine büyük zararlar verdi. Ancak her defasında, milletimiz bu zorlukları aşmayı bildi.

Her iki dönemde de yaşadığımız korku, belirsizlik ve endişe, aslında birer sınavdı.

Ve her defasında, ülkemiz bu sınavlardan güçlenerek çıkmayı başardı.

Rabbim, bizlere bir daha böyle acılar yaşatmasın.

Ülkemizi, memleketimizi her türlü tehlikeden korusun.

Birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyenlere fırsat vermesin.

Masum insanlara zarar verenlere karşı adalet yerini bulsun.

Bu zorlukları aşarken, Rabbim bizleri güçlendirsin ve bu güzel vatanımızda huzur ve barış içinde yaşamayı nasip etsin.

Bu iki olaylar , bizim geçmişimiz ve geleceğimiz için önemli dersler barındırıyor.

Unutulmamalı ki, tarih tekerrür etmemeli.

Yaşadıklarımızdan ders çıkararak, daha güçlü, daha bilinçli ve daha birlik içinde olmalıyız.

Ülkemizin her köşesinde barış ve huzurun hüküm sürdüğü, özgürlüklerin korunduğu bir gelecek

için hep birlikte çalışmalıyız.

Rabbim, milletimizi ve bizleri  her türlü tehlikeden ve kötülükten korusun. 

Her milletin tarihinde, bağımsızlık ve özgürlük için canını feda eden kahramanları vardır.

Bizim milletimiz de tarih boyunca birçok zorlu sınavdan geçmiş, nice fedakârlıklarla bugünlere gelmiştir.

Şehitlerimiz ve gazilerimiz, bu toprakların bizlere vatan olarak kalmasını sağlayan, bağımsızlık ve özgürlüğümüzün sessiz kahramanlarıdır.

Her bir şehidimizin hikâyesi, yüreğimize dokunan bir destandır.

Onlar, vatan sevgisini en yüce mertebeye taşıyarak, canlarını feda etmekten çekinmemişlerdir. Şehitlerimiz, bizlere özgürlüğün ve bağımsızlığın ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatır.

Her biri, vatanın dört bir yanından, farklı köylerden, şehirlerden gelerek bu kutsal topraklar için en değerli varlıklarını, canlarını vermişlerdir.

Gazilerimiz ise, savaşın acımasız yüzüyle yüzleşmiş, yaralanmış ancak dimdik ayakta kalmış kahramanlardır.

Onlar, milletimizin gururu, direncinin ve kararlılığının sembolüdür.

Gazilerimizin yaşadığı acılar ve zorluklar, bizlere barışın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatır.

Onların cesareti ve fedakârlığı, gelecek nesillere örnek olmalı, onların hatıralarını daima yaşatmalıyız.

Bu vatanın her karış toprağında, şehitlerimizin kanı ve gazilerimizin alın teri vardır.

Bizler, onların bu fedakârlıklarını unutmamalı, her zaman minnet ve saygıyla anmalıyız. Onların hatıralarına sahip çıkmak, bizler için bir görevdir.

Her bayramda, her anma gününde, onları dualarla ve sevgiyle hatırlamalıyız.

Şehitlerimiz ve gazilerimiz, bizlere sadece bir vatan bırakmadılar; aynı zamanda birlik, beraberlik ve kardeşlik içinde yaşamanın önemini de öğrettiler.

Onların mirası, bizlere daha güçlü ve daha bir bütün olmayı, zorlukların üstesinden gelmeyi öğretir.

Her bir şehidimizin ve gazimizin anısı, bizlere ilham vermeli, daha iyi bir gelecek için çalışmamız gerektiğini hatırlatmalıdır.

Rabbim, şehitlerimize rahmet eylesin, mekânları cennet olsun.

Gazilerimize sağlık, huzur ve uzun ömürler versin.

Selam ve dua ile 

Hakime Gulsum