Yaş aldıkça sadeleşiyor insan.
Bütün fazlalıklarından arınıyor.
Gereksiz insanlardan, Eşyalardan, kıyafetlerden, Ve hatta kelimelerden.
sadeleşmek süslerden arınıp yalın, süssüz bir duruma gelmek, yalınlaşmak. Tdk anlami böyle imis:)
Hayatınızın her alanında uygulayacagınız bir devrim niteliginde dusunmekte fayda var.
Günümüzde çevre bilinci ve sürdürülebilirlik kavramları her zamankinden daha fazla gündemde.
İklim değişikliği, doğal kaynakların tükenmesi ve atık sorunları gibi konular, toplumda çevre duyarlılığını artırdı.
Ancak, bu konuda dile getirilen sözlerle gerçek hayattaki eylemler arasında ironik bir uçurum var.
Dinimiz , insanlara nimetlerin bilinçli ve ölçülü bir şekilde kullanılmasını öğütler.
İsraf kavramı, İslam’ın öğretigi sıkça vurgulanan bir konudur.
Kur’an-ı Kerim’de “ “Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridirler…”
Kur’an’da kullanılmış en ağır ifadelerden biri budur; insanları israf etmemeye teşvik eder.
İsraf, bir nimetin gereğinden fazla harcanması ve bu nimetin hakkı olmayan yollarda tüketilmesi olarak tanımlanır.
Bu sadece maddi kaynaklarla sınırlı değildir; zaman, enerji ve diğer nimetlerin de israf edilmesi, İslam’ın öğretilerine aykırıdır.
Örneğin, yiyecekleri gereğinden fazla pişirip sonra çöpe dökmek, suyu gereksiz yere kullanmak veya mal varlığını faydasız yerlere harcamak,
İslam’ın hoş görmediği davranışlardır.
Rahatlıkla söyleyebiliriz ki, insanın en çetin imtihanı malla olanıdır. Sahabi (r.anhum): “Allah
Rasûlü ile birlikte zorlukla sınandık ve sabrettik. (Onun vefatından) sonra rahatlık/zenginlikle
sınandık sabredemedik.” demiştir.
Kur’an’da israf etmemek, ölçülü olmak ve adaletli davranmak vurgulanır. “Yiyin, için fakat israf
etmeyin.” şeklindeki ayet, insanlara nimetlerin bereketli bir şekilde kullanılmasını öğütler.
Bu, yalnızca maddi kaynakları kapsamaz, aynı zamanda zamanın ve diğer nimetlerin de bilinçli bir
şekilde değerlendirilmesini öğretir.
İslam’a göre, israf etmek hem bireysel hem de toplumsal anlamda zararlıdır.
Bireysel düzeyde ise israf, kişinin manevi ve maddi olarak zarar görmesine sebep olur.
İsraf etmek, kişinin nimetlere karşı şükretme duygusunu azaltabilir ve kişinin mal varlığını
gereksiz yere harcaması, onun maddi açıdan zor durumda kalmasına yol açabilir.
Toplumda kaynakların adil bir şekilde dağıtılmasını engeller ve bazı insanların gereksiz yere tüketirken, diğerlerinin ihtiyaçlarını karşılamasını zorlaştırır.
Bu durum, adaletin ve eşitliğin sağlanmasına engel olur.
Birçoğumuz çevreyi korumanın, doğal kaynakları tasarruflu kullanmanın ve atık üretimini azaltmanın önemini vurguluyoruz.
Ancak, bu sözlerimiz bazen günlük yaşantımızla çelişiyor.
Örneğin, “plastik kullanımını azaltmalıyız” derken, market alışverişi yaparken tek kullanımlık
plastik ambalajlı ürünleri tercih etmek gibi ironik davranışlar sergiliyoruz.
Sosyal medya platformlarında doğaya duyarlı paylaşımlar yaparken, plastik su şişeleriyle
dolaşmak, alışveriş poşetlerini fazlaca tüketmek veya gereksiz yere enerji israfı yapmak gibi günlük
alışkanlıklarımız, söylem ile eylem arasındaki uyumsuzluğu gözler önüne seriyor.
Bu durum, çoğu zaman farkında olmadan gerçekleşse de bir tezat barındırıyor.
Evlerimizde geri dönüşüm kutuları bulundururken, geri dönüşüm yapılabilir atıkları
µkarıştırmadan çöpe atmak, aslında çevre bilinciyle çelişen bir durum oluşturuyor.
Sorun sadece bireysel düzeyde değil, kurumsal ve endüstriyel boyutta da var.
Sirketler sürdürülebilirlik vurgusu yaparken, ürettikleri ürünlerin ambalajlarında plastik
kullanımını artırarak doğaya zarar veriyorlar.
Bu durumda, tüketici olarak bizler de çelişkili bir durumda kalmış oluyoruz; sürdürülebilirlikten
bahsederken, bu ürünleri tercih etmek arasında bir çatışma yaşıyoruz.
Aslında komik olan, çevre bilincinin herkesin dilinde olduğu ancak herkesin bu bilinci eyleme dönüştürme konusunda isteksiz davranması.
Sürdürülebilirlik, sözlerle değil, eylemlerle hayata geçirilebilir.
Daha bilinçli tüketim alışkanlıkları, geri dönüşümün aktif olarak desteklenmesi ve kaynakların
bilinçli kullanımı gibi adımlarla, söylediklerimizi gerçekleştirmek mümkün.
çok zaman çevre bilinciyle ilgili söylem ve eylemler arasındaki uçurumu gözler önüne seriyor.
Gerçek değişim ise bu çelişkiyi fark edip harekete geçmekle mümkün olacak.
Sadece sözlerle değil, eylemlerle hareket ederek gerçek anlamda sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek elimizde.
Dinimiz ,insanlara nimetlerin şükürle ve bilinçle kullanılmasını öğretir.
İsrafın engellenmesi için bilinçli tüketim alışkanlıkları kazanmak, gereksiz harcamalardan
kaçınmak ve nimetlerin kıymetini bilmek önemlidir.
Bu sayede hem bireyler hem de toplum, israfın zararlarından kaçınarak daha adil, sürdürülebilir
bir yaşam tarzını benimseyebilirler evde, isyerinde, evlilikte, beseri iliskilerde, tuketim seklinde,
cocuk yetistirmekte, buyumekte, her seyde.
her konuda israfı önlemeliyiz
Selam ve dua ile