Merhaba,

Bir gün, yeni evlenen oğlunun evine tebrik için giden baba, oğluna basit bir görev verir.

Oğlundan bir beyaz kâğıt, bir kalem ve bir silgi getirmesini ister.

Genç adam, hemen kâğıt ve kalemi bulup getirir ancak silgiyi bulamaz.

Babası, dışarı çıkıp bir silgi satın almasını ister.

Oğlu şaşkındır ama babasının isteğini yerine getirir ve silgiyi alıp eve döner.

Baba: “Yaz,” der.

Babası: “İstediğini yaz,” der.

Genç bir cümle yazar. Baba devam eder: “Şimdi onu sil.”

Oğlu yazdığı cümleyi siler. Baba tekrar: “Bir cümle daha yaz.”

Oğlu yine bir cümle yazar. Baba: “Sil,” der.

Oğlu tekrar siler.

Baba bir soru sorar: “Kâğıt hala beyaz mı?”

Oğlu cevaplar: “Evet, ama mesele nedir?”

Baba, bu basit eylemin ardındaki derin anlamı oğluna açıklamaya başlar:

“İşte evlilik de böyledir.

Bir silgiye ihtiyacı vardır.

Evlilikte hanımından göreceğin ve hoşuna gitmeyecek bazı durumları silmek için bir silgi taşımalısın.

Hanımın da öyle bir silgi taşımalı ki, senden hoşuna gitmeyecek şeyleri silmek için sabırlı olsun.

Zira evlilik sayfası birkaç gün içinde kararmaya başlayabilir.

Her durumda sınavdasın.

Sınavı kaybedersen, iki cihanın da harap olur.”

Hayatın önemli dönüm noktalarından biri olan evlilik, sevgi, saygı ve sabır üzerine inşa edilmesi gereken kutsal bir birlikteliktir.

Ancak, bu yolculukta zaman zaman karşılaşılan zorluklar ve anlaşmazlıklar da kaçınılmazdır.

Bu hikâye, evliliğin yalnızca iki kişinin bir araya gelip hayatı paylaşması olmadığını; bunun yanı sıra, sabır ve

hoşgörü ile birbirlerinin hatalarını affetmeleri gerektiğini sembolik bir şekilde vurguluyor.

Baba, oğluna defalarca bir şeyler yazdırıp sildirirken aslında şunu anlatıyor:

Evlilikte yaşanacak anlaşmazlıklar, küçük büyük fark etmeksizin bir silgiye ihtiyaç duyar.

Tıpkı yazılan cümlelerin silinmesi gibi, evlilikte de karşılaşılan sorunlar, birbirine gösterilen sabır ve hoşgörü ile “silinmelidir”.

Hoşgörü olmadan evlilik sayfası kirlenir ve kararmaya başlar.

Eşler, birbirlerine sabır göstermediklerinde, hatalar birikir ve evlilik ilişkisi gerginleşir.

Ancak affedicilik ve sabır, evliliği beyaz bir sayfa gibi temiz tutar.

Bu hikâyede ayrıca “silgi” ve “bilgi” kelimeleri üzerinden yapılan ilginç bir kelime oyunu da evliliğin temellerini pekiştirir.

  “Silgi ve bilgi kelimelerinin baş harflerini attığında geriye ‘ilgi’ kalır” 

Bu, şu anlama gelir:

Evlilikte hem hoşgörüyü hem de bilgiyi, yani anlayışı ve tecrübeyi, canlı tutmanın yolu ilgiden geçer.

Eğer eşler birbirine ilgi göstermezse, aralarındaki sevgi ve anlayış zayıflar, küçük hatalar zamanla büyüyen

sorunlar haline gelir.

İlgi gösterildiğinde ise karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörü devam eder.

Ne  demisler ?

kadının karakterinin parasızlıkta, erkeğin karakterinin ise  tabiki   çok para kazandığında anlaşılir AKILLIM:)

Eskiden ne vardı? “İyi günde, kötü günde” düsturuyla evliliklerin temeli atılırdı.

Yani düğünlerde şahitlerin önünde “iyi günde de, kötü günde de” denildi mi, o iş bitmiş demekti. Kötü gün gelir mi? Gelir tabii.

Ama o zamanlar kötü gün dediğin, elektrik faturasının iki katı gelmesi ya da bulaşık makinesinin bozulması değil; gerçek sıkıntılar.

Peki bugün?

Bugün evlilikler neyle başlıyor?

Düğünde altınlar, takılar, balayında egzotik adalar, kredi kartına yapılan “ufak” harcamalar.

Şimdi kredi kartı da kim, ne kadar harcadı diye sormaz, sen harca gitsin!

İyi günlerde her şey güllük gülistanlık.

Maşallah eşler birbirine bonkör; kahveler Instagram’a, yemekler storylere…

Her şey çok şık, çok gösterişli. Ama sonra ne oluyor?

Kredi kartı ekstreleri eve geliyor!

Birden bire o “iyi gün” havası dağılıyor. “Bu ne ya, bu kadar harcama yapılmış, kim ödüyor bunları?” diye sorular başlıyor.

Adamın iç sesi: “Ya hu, bu kartın limiti sadece aşk için mi genişledi?

Evlilik sözleşmesine ‘ödeme günü de seninleyim’ diye ekleyemedik mi?”

Ve asıl ironi burada başlıyor.

Kadın soruyor: “Bu harcamalar ne böyle?!”

Adam diyor: “İyi de, bunları senin için yaptım.

Birlikte yerken iyiydi, şimdi ödemeye gelince neredesin?”

Tabii, o an evlilikteki o “iyi günde, kötü günde” kısmının aslında

“iyi günde beraber harcarız, kötü günde sen halledersin” şeklinde anlaşıldığı ortaya çıkıyor.

Ve sonuç? Kredi kartı ödeme günü, evlilikte gerçek yüzlerin ortaya çıktığı gün oluyor.

Bu, evlilikte her iki tarafın da farklı durumlarda sınanacağını ve her koşulda sabır ve anlayışın gerekeceğini vurgular.

Ve sonuçta, o adam ya da o kadın, o parayı sadece bir şeyler almak için değil, birbirinize değer verdiğiniz, sevdiğiniz için harcadı.

Bunu unutmadan, kötü günlerde de birbirinize destek olduğunuzda, işte o zaman “iyi günde, kötü günde” sözünün gerçek anlamını bulduğunuzu fark edersiniz.

Neyse neyse  biz  hikayemize dönelim  ne diyordu  baba?

Eğer bu sınavda sabır gösterilmezse, hem bu dünyada hem de ahirette sıkıntıların yaşanabileceği konusunda uyarır.

Bu öğüt, evliliğin yalnızca maddi ya da günlük bir beraberlik olmadığını; aynı zamanda manevi ve uzun ömürlü bir bağ olduğunu anlatır.

Bu hikâye, evliliğin sevgi, saygı ve sabır üzerine kurulu olması gerektiğini çok etkileyici bir şekilde anlatır.

Hayatın içinde kaçınılmaz olarak yaşanacak küçük ya da büyük anlaşmazlıklar olabilir; ancak önemli olan, bu

sorunların hoşgörüyle silinmesi, affedilmesi ve birikmesine izin verilmemesidir.

Tıpkı kâğıdın beyaz kalması gibi, evlilik de affedicilikle temiz ve huzurlu kalır.

Baba, oğluna verdiği bu basit ama derin nasihatle evliliğin uzun ömürlü ve mutlu bir birliktelik olması için sabır

ve hoşgörünün anahtar olduğunu hatırlatır.

Sevgi ve ilgiyle beslenen bir evlilik, her türlü zorluğun üstesinden gelebilecek güce sahip olacaktır.

Selam ve   dua ile 

ℋ𝒶𝓀𝒾𝓂ℯ 𝒢𝓊𝓁𝓈𝓊𝓂