Okuduğum kitapta, bir yazarın hukuk fakültesine başladığı ilk gün, sırasının üzerinde şu yazının olduğunu anlatıyordu:

“İnsanı insan eder gayret ile çalışmak, fakat işin zor yanı çalışmayı alışmak.”

Bu sözü okuduğum andan itibaren pek çok kez tekrar ederek içselleştirmeye çalıştım.

Ezberledikten sonra, fırsat buldukça her an yeniden okudum; bulaşıkları makineye koyarken, çamaşırları

yerleştirirken ve hatta uyumadan önce son bir kez okuyarak bu sözü içime sindirdim.

Yine okudum, tekrar okudum; bu sözün derinliğine dalmak istedim.

Bu sözü sırasına yazan kişiye bir faydası oldu mu bilmiyorum, ama okuduğum kitapta yazara faydası olduğu kesin! 🙂

Sözün derin anlamına baktığımızda, insanın potansiyelini gerçekleştirmesi ve gerçekten

“insan” olabilmesi için çaba sarf etmenin, gayretin ve çalışmanın ne kadar önemli olduğu vurgulanıyor.

“İnsanı insan eder” ifadesi, insanın içindeki değerleri ve potansiyeli ancak çaba göstererek ortaya çıkarabileceğine işaret ediyor.

Bir insan, ancak çalışarak ve gayret ederek gerçek anlamda değerli ve olgun bir birey olabilir.

“Gayret ile çalışmak” ise, kişinin hedeflerine ulaşması için özveriyle ve istikrarlı bir şekilde çaba göstermesi gerektiğini anlatır.

Başarıya ulaşmak, hedeflere yönelmek ve kendini geliştirmek için düzenli bir çaba gereklidir.

Ancak “işin zor yanı çalışmayı alışmak” kısmı, başlangıçta çalışmanın ve çaba göstermenin zor olduğunu ifade eder.

Yeni bir şeyi başarmak ya da alışkanlık haline getirmek başlangıçta zor olabilir.

Ancak zamanla, düzenli çalışma ile bu zorluklar aşılabilir.

Bu söz bize, hedeflere ulaşabilmek için disiplinli çalışmanın ve bu çalışmayı bir alışkanlık haline getirmenin önemini hatırlatıyor.

Çalışma alışkanlığı edinmek, insanın gelişimi ve başarısı için kritik bir adımdır.

İslam dini de çalışmanın, gayretin ve çabanın önemini vurgulayan birçok hadis içerir.

Hadislerde, insanın başarısının ve gelişiminin, gösterdiği çaba ile orantılı olduğu ifade edilir.

Ayrıca, başarı yolunda karşılaşılan zorlukların üstesinden gelmenin de önemi vurgulanır.

Bir müminin çalışması ibadettir.

Ancak bu, sadece çalışmanın başlı başına ibadet olduğu anlamına gelmez.

“Namaz kılmam ama çalışıyorum, bu da ibadettir” demek doğru değildir.

Namaz kılmayan bir kişinin çalışması ibadet sayılmaz.

İbadetler, Allah’a olan bağlılığı gösterir ve imanla iç içe olmalıdır.

Çalışmak elbette çok kıymetlidir, çünkü başkasına muhtaç olmadan yaşamak İslam’da değerli bir fazilettir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V.), Hazret-i Muaz ile tokalaştığında onun ellerinin nasırlaştığını fark eder ve Muaz’ın, ailesinin geçimini sağlamak için çalıştığını öğrenince ellerini öperek şöyle buyurur:

“Bu eli cehennem yakmaz.” (Tibyan)

Bu hadis, çalışmanın ve alın teriyle kazanmanın ne kadar değerli olduğunu gösteren güzel bir örnektir.

Ancak, çalışmanın diğer ibadetlerin yerini tutmadığını ve İslam’ın bir bütün olarak iman ve ibadetleri birlikte yaşamayı teşvik ettiğini de hatırlamak gerekir.

Son olarak, bir dua ile yazıyı sonlandırmak istiyorum:

Allhim , Sana itaat etmenin yüceliğine ulaştır.

Harâm kıldıklarına muhtaç kılmaksızın, helâl kıldıklarınla yetindir.

Lütfunla beni Senden başkasına muhtaç etme, kalbimi, dünyamı ve âhiretimi nurlandır.

Âmin!