Yaşlı Kızılderili reisi, torunuyla birlikte kulübesinin önünde oturmakta ve az ötede birbiriyle boğuşup duran iki kurt köpeğini izlemektedir.
Köpeklerden biri beyaz, diğeri siyahtır.
On iki yaşındaki çocuk, kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup dururlar.
Bu köpekler, dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri kurt köpeğidir.
Çocuk, kulübeyi korumak için bir köpeğin yeterli olduğunu düşünmektedir.
Dedesinin ikinci köpeğe neden ihtiyacı olduğunu ve renklerinin neden özellikle siyah ve beyaz olduğunu anlamak ister
Bir gün dedesine bunun sebebini sorar; yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazlar ve “Onlar benim için iki simgedir evlat,” der.
“Bunun simgesi nedir?” diye sorar çocuk.
Dedesinin yanıtı şöyle olur: “İyilik ile kötülüğün simgesi.
Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur.
Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları.”
Çocuk, sözün burasında “Mücadele varsa, kazananı da olmalı” diye düşünür ve her çocuğa has, bitmeyen sorulara bir yenisini daha ekler: “Peki, sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?”
Bilge reis, derin bir gülümsemeyle torununa bakar ve “Hangisi mi evlat?
Ben, hangisini daha iyi beslersem,” der.
Tıpkı o Kızılderili bilgenin de dediği gibi, içinizde neyi beslerseniz o kazanacaktır.
Eğer sevgi beslerseniz, sevgi; kin beslerseniz, kin.
İnsanlar davranışlarının karşılığını mutlaka alırlar.
Birine iyilik yaptığınız zaman karşılığında mutlaka iyilik görürsünüz.
Eğer insanlara karşı kötülük düşünür ve bunu eyleme dönüştürürseniz, bunun zararını siz de çekersiniz.
Olgunluğa gelmiş ve akıl melekeleri yerinde olan her insan, yaptıklarının sorumluluğunu almalıdır.
Birine iyilik ya da kötülük yapması kendi seçimidir ve seçimi her ne olursa olsun bunun sonucunda kendisi de etkilenir.
Dinimizin yasakladığı kötü davranışlardan biri de “başa kakmak”tır.
Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Düzenbaz, cimri ve yaptığı iyiliği başa kakan kimse Cennet’e giremeyecektir.”
Böylece başa kakmanın ne kadar kötü bir davranış olduğunu, ahirette insanı ne büyük felaketlere sürükleyeceğini anlatmaktadır.
“İyilik et denize at, balık bilmezse Hâlık bilir.
İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârıdır.
Sağ elinin verdiğini sol elin görmesin.
Hadis-i şeriflerde buyurulmaktadır ki:
- “Allahü teâlâ şu üç kişinin yüzüne bakmaz; onlar için acıklı bir azap vardır:
- Eteklerini yerde sürüyerek yürüyen kibirli kimse, verdiği bir şeyi başa kakan kimse, yalan yere yeminle malını satan kimse.” [Müslim, Nesai]
- “Allahü teâlâ, kıyamette, şu dört kişiye rahmetle nazar etmez: Ana babasına âsi olan, ettiği iyiliği başa kakan, devamlı içki içen, kaderi inkâr eden.” [İ. Adiy]
- “Allahü teâlâ şu üç kimseye buğzeder: Başa kakana, kibirlenene, çok yemin eden esnafa.” [Hâkim]
- “Hilekâr, cimri ve yaptığı iyilikleri başa kakan kimse cennete giremez.” [Tirmizi]
Dolayısıyla ister iyilik, ister kötülük; kişi ne yaparsa kendine yapar.