Misafir… Bu kelimeyi duyduğunuzda içinizi bir huzur kaplıyor mu?

Yoksa, evde rahat rahat otururken gelen bir telefon ya da mesajla, “Şöyle bir uğrayalım dedik!”

sözüyle geriliyorsanız, endişelenmeyin; yalnız değilsiniz!

Misafirlik, sözlükte her ne kadar “görüşme, ziyaret vb. amaçlarla birinin evine gelen kimse” olarak tanımlansa da,

gerçekte bazen “rahatınızdan fedakârlık etmenize sebep olan insan” anlamına gelir.

Dinimiz’de  misafirin kutsal olduğunu hepimiz biliyoruz.

 Misafir Allah’ın bir nimeti!

Ancak gelin itiraf edelim;

Allah’ın nimetleri arasında misafirlik biraz sabır gerektiriyor, değil mi?

Evde ayaklarınızı uzatıp televizyon izlerken aniden çıkagelen misafirler, evdeki bütün planlarınızı alt üst edebilir.

Zaten “bir kahveye uğrayalım” cümlesi, genellikle saatler süren bir misafirlik maratonunun habercisidir.

Hadi diyelim ki, misafirler geldi.

O an, geleneklerimiz ve İslamî değerler devreye giriyor.

Misafire güler yüz göstermek, ikramda bulunmak, onların rahatını düşünmek ev sahibinin görevidir.

Ama işin ironik tarafı, çoğu zaman ev sahibi bu süreçte kendini evinde yabancı gibi hissetmeye başlar.

Çünkü her misafirlik, ev sahibinin rahatıyla sınavıdır.

Misafirler oturma odasının en güzel köşesine yerleşir, televizyonda ne izleyeceğinize onlar karar verir.

O sırada ev sahibi, mutfakta sürekli çay, kahve, kek ve börek yetiştirme telaşındadır.

İşin daha da keyifli (!) yanı, misafire sürekli “bir şeyler daha ister misiniz?” diye sormak zorunda olmanızdır.

Tabii ki misafir, nazik bir şekilde “Yok, bir şey istemem” der ama gözleri masadaki ikramlarla dans eder

. Ve bir süre sonra “E hadi bir dilim alayım bari” derken, çayın yanında kaçırılmayan böreği kaşla göz arasında bitirir.

Ama elbette misafir böyle yapmalı, çünkü onlar misafirdir ve misafire ikram SEVAP değil mi?

Yatılı misafirler ise tam bir şölendir! Evet, onlar geldiğinde, eviniz adeta bir otel işletmesine dönüşür.

Sabaha kadar süren sohbetlerin ardından, “Acaba misafir sabah ne ister?” düşüncesiyle yatağınızda döner durursunuz.

Gece boyunca her ses, her tıkırtı evdeki düzeni bozarken, misafir için hazırladığınız odanın yeterince konforlu olup olmadığını sorgularsınız.

Tabii ki misafir, “Siz kendinizi  hiç yormayın, şurada kıvrılıp yatarım” der ama sabah olup da

odasından çıktığında “Yastık biraz sertti galiba, ama dert değil!” diyerek size küçük bir vicdan azabı hediye eder.

Yatılı misafirin bir de sabah kahvaltısı faslı vardır ki, ev sahibine adeta bir test niteliğindedir.

Çay demlenecek, peynir çeşitleri, zeytin, reçel, bal, tereyağı…

Hepsi hazırlanacak.

Ve tüm bunları yaparken, misafir “Aman, ne zahmet ettiniz” diyerek kahvaltıya oturur.

Zahmet mi? Tabii ki zahmet! Ancak misafirin gönlü hoş olsun diye o zahmeti görünmez kılmak ev sahibinin en büyük sanatıdır.

En eğlenceli (!) misafir türlerinden biri de hiç şüphesiz çat kapı gelen misafirlerdir.

O anda evde işler yarım kalmış olabilir, belki de tam da kişisel bir rahatlama  sevdiginiz bir  kitap okuyorsunuz.

Ama onlar sizi düşünerek (!) habersiz gelmişlerdir.

Çat kapı misafir, eve adımını attığı an sizi anında başka bir dünyaya çeker.

Tabii ki, bu durumda İslam’ın misafirperverlik öğretilerini hatırlayıp misafire güler yüz göstermek boynunuzun borcu

. İçten içe “Keşke kapıyı açmasaydım!” diye düşündüğünüzü kimseye söylemeyin, bu sizin küçük sırrınız olarak kalmalı.

Çat kapı gelen misafir, genellikle “Vallahi rahatsız etmeyelim, bir kahve içip kalkarız” der.

Ama o kahvenin yanına birkaç saat süren sohbet, birkaç fincan daha kahve eklenir.

Ve o an anlarsınız ki, misafirlik kısa olmayacak.

Misafir oturduğunda, sanki zaman bükülmüş gibi akmaz, uzar.

Saatler ilerledikçe “Acaba ne zaman kalkarlar?” diye düşünmeye başlarsınız ama o düşünc

Misafir, Misafiri Sevmez, Ev Sahibi Hiçbirini Sevmez!

Tabii, bir de en eğlenceli durumlardan biri, evde birden fazla misafir olduğunda yaşanır.

İki misafir grubu varsa işler iyice karışır.

Misafirler birbirini pek sevmez, ama ev sahibi her iki tarafı da idare etmeye çalışır.

Bir köşede dedikodu başlar, diğer köşede içilen kahvenin tadı konuşulur.

Misafir misafiri sevmez ama ne yazık ki ev sahibi de bu durumda kimseyi sevmez!

Sonuç olarak, misafirperverlik her ne kadar Türk ve İslam kültüründe önemli bir yere sahip olsa da, modern yaşamın hızında ve kişisel alanlara verilen değerin arttığı bir dünyada birazcık zorlayıcı olabiliyor.

Misafirlik, hepimizin hayatında çok özel bir yere sahiptir.

Bir misafirin kapımızı çalması, sadece bir dostu ağırlamak değil, aslında yüreğimize açılan bir pencere gibidir.

Hepimiz misafirlikten farklı şeyler öğrenir, dostlarla bir araya gelerek ruhumuzu dinlendiririz.

Bu yazı dizisinde, misafirlik hakkında bugüne kadar öğrendiğim, yaşadığım ve okuduğum her şeyi tüm samimiyetimle paylaşmak istedim.

Misafirlik, hayatımızın çok özel bir parçası.

Hem kültürümüzün hem de inancımızın derinliklerinde yer alan bu güzel gelenek, insanları bir araya getirir, gönülleri birbirine bağlar.

Yazılarımda, misafirliğin sadece yüzeysel bir buluşma olmadığını, aslında gönülden gönüle bir yolculuk olduğunu aktarmaya çalıştım.

Her gelen misafirin, evimize getirdiği bereketi, hayatımıza kattığı anlamı ve bu süreçte edindiğim tüm deneyimleri samimiyetle ifade etmek istedim.

Misafirliğin verdiği huzur, paylaşmanın verdiği mutluluk ve dostlukların pekiştiği anlar benim için her zaman çok kıymetli olmuştur.

Amacım, bu içten duyguları sizlerle paylaşarak hem kendim için hem de sizler için faydalı olabilecek bir yol açmak

Misafirlik, yalnızca bir gelenek değil; aynı zamanda dostlukları büyüten, insanı insan yapan değerli bir bağdır.

Öncelikle kendi nefsime faydalı olmasını diliyorum, sonrasında da belki siz kardeşlerime de bir nebze faydam dokunur, kim bilir? 

Bazen kelimelerim ağır kaçmış olabilir, ama inanın, yaşadıklarımı ve hissettiklerimi içtenlikle ifade etmeye çalıştım.

Rabbim  nasip  etti  yazmaya çalistim  bilmediklerim, eksilerim çok daha fazladir

İnsan, İnsanın Yurdu Olmalı

İnsan, insanın yurdu olmalı; kurdu değil. Misafirlik de bu yurdun bir parçası.

Yalnızca kendim için değil, hepimiz için güzellikler diliyorum.

Bir dostla oturup sohbet etmek, dertleşmek ne güzel!

Tıpkı güzel bir yemek yapıp tarifini sevdiklerimizle paylaşmak gibi…

Yada okuduğumuz bir kitabı, izlediğimiz bir programı dostlarımıza anlatmak gibi.

Hayat paylaştıkça güzelleşir, değil mi? Sevinçlerimizi paylaştıkça çoğalır, üzüntülerimizi paylaştıkça azalır.

Gönlümüze dost olan, Allah’tan korkan, Allah sevgisini kalplerimizde artıran misafirlerimiz olsun. Bizleri’de öyle  kullardan  olmaya nasip etsin (Amin)

Misafirlik sadece kapıda karşılanan biriyle sınırlı değil; bazen bir hadis ya da bir ayeti paylaşmak bile gönülleri birbirine yaklaştırır.

Kim bilir, belki de gelen her misafirle Allah’ın bir rahmeti de kapımızdan giriyordur.

Gönul ister ki, Rabbim bize hep böyle değerli misafirler nasip etsin.

Sohbetlerimizle imanımızı artıran, dostluklarımızı pekiştiren, gönülden gönüle yollar açan güzel insanlar nasip etsin.

Misafirlik aslında bir yolculuk; hem bizim hem de misafirlerimizin gönlünde açılan bir kapı.

Rabbim hepimize böyle yürek dolusu dostluklar nasip etsin.