Yavrum,

Beni anladığını düşündüğüm çok zaman oldu, ama bazen söylediklerimi doğru ifade edemediğimi hissediyorum.

İçimdeki duyguları sana anlatmak için kelimeleri bazen bulamıyorum.

Belki de bu satırlarda daha iyi anlatabilirim diye düşünüyorum.

Bunu yazarken niyetim ise seni doğruyu, dogru bir sekilde  elimden  geldigince  yazmak istiyorum.

Sana her zaman öğrettiğim gibi, hayatımızda en önemli şey Allah’a inanmak, O’na kul olmak,

O’ndan başka hiçbir varlığa yönelmemek, O’nun kudretine tam teslim olmaktır.

Tevhid inancı dedikleri de işte bu; Allah’ın birliğine inanmak, her şeyin O’nun elinde olduğunu kabul etmek.

Her şeyin başı, ortası ve sonu O’nun takdirindedir.

Bizim yaptığımız her şey, ancak O’nun izniyle olur.

Bazen doğum günlerini kutlama meselesi seni ve arkadaşlarını çok heyecanlandırıyor.

Mumlar, dilekler…

Hepimiz biliyoruz ki, doğum günü, dünyaya gelişinle ilgili bir anı kutlamak olabilir, ama yavrum,

mumlardan, dileklerden, pastalardan daha önemli olan şey, o günün sana bir yıl daha

hayat vermiş olan Allah’a şükretmektir.

 

Yavrum,

Bu yazıyı kalbimdeki derin bir endişe ve sevgiyle yazıyorum. Beni anlayacağını umarak, sana gerçekten çok önemli bir konuda konuşmak istiyorum.

İslam’da mum yakmak ve dilek tutmak kesinlikle şirktir ve Allah’a inanmak ile bağdaşmaz. Bu tür uygulamalar, tevhid inancına aykırıdır ve İslam’da yeri yoktur.

Şirk, Allah’a eş koşmak, O’nun dışında bir gücü ya da varlığı O’na ortak koşmak demektir.

Mum yakarak dilek tutmak da tam olarak bunu ifade eder.

Mum  ışığından ya da ateşinden bir şey beklemek, Allah’tan başka bir şeye güvenmek ve dua etmek demektir.

Oysa biz müslümanlar, Allah’a iman ederiz ve O’ndan başka hiçbir şeyin gücü yoktur.

Allah, her şeyin tek sahibi ve tek yaratıcıdır. Her şey O’nun takdiriyle olur.

Mum yakmak, dilek tutmak, bir nesneden veya objeden dileklerimizin

gerçekleşmesini beklemek tam anlamıyla şirktir çünkü bu, Allah’ın kudretinden başka bir gücü dilemek anlamına gelir.

İslam’da Allah’tan başka hiçbir varlık ya da şey, dileklerimizi gerçekleştiremez.

Allah’tan başka hiçbir şeyin gücü yoktur, hiçbir şey Allah’ın iradesine karşı koyamaz.

Eğer mumları yakıp dilek tutuyorsak, bu aslında Allah’ın dışında bir varlık ya da güç arayışıdır.

Halbuki müslüman olarak biz, sadece Allah’a dua ederiz ve O’ndan başka hiçbir gücün dileklerimizi yerine getirebileceğini düşünmeyiz.

Mum ışığında dilek tutmak, farkında olmadan Allah’a eş koşma anlamına gelir.

Oysa Allah, şirk koşmaktan sakınmamızı emretmiştir.

Evladım, İslam’da şirk yoktur. Allah’ın dışında hiçbir şeye dua edilmez, hiçbir nesnenin gücüyle dilekler gerçekleşmez.

Mum yakmak, dilek tutmak gibi davranışlar, bizi doğru yoldan sapıtabilir ve Allah’a eş koşmak anlamına gelir.

Bu çok tehlikeli bir şeydir ve kesinlikle yasaktır.

Şunu unutma, Allah her şeyin sahibidir ve yalnızca **O’na dua edilir, yalnızca O’ndan dilek dilenir.

Allah’tan başka hiçbir şey, dileklerimizi yerine getiremez.

Eğer biz başka şeylerden beklersek, bu imanımıza zarar verir, tevhid inancımıza aykırı düşer.

Yavrum, Allah’a iman etmek, sadece O’na güvenmek ve yalnızca O’ndan dilemek, bu dinin özüdür.

Bu tür uygulamalara hiç yaklaşma, çünkü onlar seni doğru yoldan saptırır.

Mum yakmak ve dilek tutmak, şirktir ve İslam’da böyle bir şey yoktur.

Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), doğum günü kutlaması yapmamıştır.

Ancak, Pazartesi günü oruç tutmasının sebebi

“Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-‘e Pazartesi günü orucu hakkında soruldu. Bunun üzerine o şöyle buyurdu:

– O günde doğdum ve o günde bana indirildi (Kur’an âyetleri bana indirilmeye başladı).” (Müslim; hadis no: 1162)

Ebu Hureyre’den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

( تُعْرَضُ الْأَعْمَالُ يَوْمَ الِاثْنَيْنِ وَالْخَمِيسِ، فَأُحِبُّ أَنْ يُعْرَضَ عَمَلِي وَأَنَا صَائِمٌ. [ رواه الترمذي وصححه الألباني في صحيح الترمذي]

“Ameller, Pazartesi ve Perşembe günleri (Allah’a) arz edilir.Bundan dolayı ben, oruçlu iken amelimin (Allah’a) arz edilmesinden hoşnut oluyorum.” (Tirmizî; hadis no: 747. Elbânî; “Sahihi’t-Tirmizî’de “hadis sahihtir” demiştir.)

Yukarıda geçen sahih hadislerden de açıkça anlaşılacağı üzere Peygamber -sallallahu aleyhi ve

sellem- bu günde dünyaya gelmesine şükretmek için ve yine bu günün fazîletli olmasından dolayı Pazartesi günü oruç tutmuştur.

 

Burada önemli olan, Peygamber Efendimiz’in doğum günü için özel bir kutlama yapmak değil, şükür amacıyla oruç tutmuş olmasıdır.

Bu, bir ibadet olarak yapılmıştır ve herhangi bir doğum günü kutlaması gibi dünya işlerine yönelik bir kutlama değildir.

Peygamber Efendimiz’in bu davranışını şükür ve ibadet bağlamında değerlendirmek önemlidir.

Şükür etmek, müslümanların her zaman yapması gereken bir davranış olmalıdır.

Ancak bu şükür, Allah’a karşı olan kulluk görevini yerine getirmekle olur, mesela oruç tutarak, dua ederek, ibadet ederek

Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), doğum günü kutlamaları gibi dünyevi bir alışkanlık veya geleneksel etkinlikleri benimsememiştir.

Bu tür kutlamalar İslam’da bir bid’at (dine sonradan sokulmuş yenilik) olarak görülür.

Çünkü İslam’da Allah’a şükür etmenin yolu, O’nun rızasına uygun davranışlarla yapılır.

Dolayısıyla Peygamberimiz’in doğum günü için bir kutlama yapması yerine, şükür amaçlı oruç tutması, dinî ve manevi bir yaklaşım olarak anlaşılmalıdır.

Sonuç olarak, Peygamber Efendimiz’in doğum günü için yaptığı şey, Allah’a şükür amacıyla oruç tutmak ve bir ibadet olarak bu günü değerlendirmektir.

Bu da, dinî bir ritüel ve ibadet anlayışında yapılmalıdır, dünyevi kutlamalarla karıştırılmamalıdır.

Allah’a emanet ol, yavrum.
Unutma, gerçek güç yalnızca Allah’a aittir
Selam ve dua ile….
Annen