Selamun aleykum
Hayat, zaman zaman yalnızlıkla bizi imtihan eder.
İnsan sosyal bir varlık olarak sevdikleriyle, dostlarıyla ve kendisini anlayan insanlarla bir arada olmak ister.
Herkesin çevresinde kalabalıklar olabilir, ancak ruhun derinliklerindeki o yalnızlık hissi her daim bir gölge gibi varlığını sürdürebilir
Yalnızlık, sadece fiziksel bir durum değildir; esasen insanın ruhunda, anlam arayışında,
kimseyle paylaşamadığı duygu ve düşüncelerin birikiminde kendini gösterir.
Bugün milyonlarca insan kalabalıkların içinde yaşıyor.
Sosyal medyada binlerce “arkadaşı” olan, toplantılardan kafelere, düğünlerden partilere kadar sürekli bir topluluk içinde bulunan bireylerin pek çoğu, aslında içsel bir yalnızlığın pençesindedir.
Çünkü yalnızlık, çevrenizde kaç kişi olduğuyla değil, sizi anlayan, yüreğinize dokunan bir ruhun varlığıyla ilgilidir.
Yalnızlık bir kader midir, bir seçim mi?
Kimileri, yanlış anlaşılmaktan yorulduğu için bu hissi kucaklar.
Kimileri ise bağ kurmak istese de buna bir türlü fırsat bulamaz.
Fakat her iki durumda da, insan yalnızlığı bir son değil, bir başlangıç olarak görebilir.
Çünkü yalnızlık, insanın kendisiyle yüzleşmesine, hayatta ne istediğini anlamasına ve iç
dünyasını keşfetmesine imkân tanır.
Bu süreç, bireyi güçlendiren ve derinleştiren bir yolculuk olabilir.
Ancak her zaman böyle bir çevreye sahip olamayabiliriz.
Basta yazdigim gibi kalabalıklar içinde bile kendini yalnız hisseden nice insan vardır.
Cemil Meriç’in sözleri bu duyguyu ne kadar da güçlü anlatır:“O kadar yalnızdım ki,
karanlıklardan iblisin eli uzansa minnetle sıkardım.”
Cemil Meriç, bu derin insani hissi, kelimelere dokunan ustalığıyla adeta yüreklere işler.
Bu vesileyle kendisini bir kez daha rahmetle analım.Allah ona rahmet eylesin
Bu cümlede, yalnızlığın insanı nasıl bir çaresizliğe sürükleyebileceği apaçık ortaya konur.
Hele ki ibadetlerini yerine getirirken, Allah’ı anarken kendisini destekleyen bir çevreden mahrum
kalanlar için bu durum daha da zorlayıcı olabilir.
Ancak unutmamalıyız ki, bir müminin en büyük desteği Allah CC dir
Bir zaman boyunca ben de derin bir yalnızlık hissetmiştim mesala bir ayet ögreniyorsun paylasmak istiyorsun onunla
Karsindaki insan bir duvar ayni heyecani seninle paylasmiyor
İnsanlarla aramdaki o uzaklık, bir türlü aynı dili konuşamamak beni yoruyordu.
Bir gün Nureddin Yıldız Hocanın bir sohbetine rastladım.
Allah ondan razı olsun, öyle bir cümle söyledi ki kalbime işledi.
Dedi ki: Eğer eşiniz namaz kılmıyorsa, “Ben varım Allah’ım, ben namazımı kılarım.” diyebilirsiniz.
Etrafınızda Kur’an okuyan bir çevre yoksa, “Ben varım Allah’ım, Kur’an’ı ben okurum Rabbim.” diyebilirsiniz.
Bu cümle bana öyle iyi geldi ki…
O günden sonra, yalnız hissettiğim her an bu sözü tekrar etmeye çalistim.
Eğer eşiniz namaz kılmıyorsa, sen varsin güzel kardesim “Ben varım Allah’ım, ben namazımı kılarım.” diyebilirsiniz.
Etrafınızda Kur’an okuyan bir çevre yoksa, sen varsin “Ben varım Allah’ım, Kur’an’ı ben okurum Rabbim.” diyebilirsiniz
Sen varsın ya… İşte bu bile ne kadar güzel.
Belki ailen Allah’ı tanımıyor, belki çevren seninle aynı yolda yürümüyor.
Belki bir cemaatin yok, kimseyle beraber hissetmiyorsun.
Ama sen varsın ya…
O’nun yolunda kendi başına da olsa yürüyorsun ya…
Bu ne büyük bir şeref, ne büyük bir mutluluk!
Bu farkındalık ve bu teslimiyetle insanın kalbine bir huzur doğuyor.
İbadetler, yalnızlıktan bir kurtuluş kapısı oluyor.
O anlarda yalnızlığımı, Allah’ın verdiği kuvvet ve yardım sayesinde aşabildim.
Covid zamaninda hiç yalnizlik çekmedim ben mesala
Surelerimi çalistim bana iyi bile geldi sesiz ortam
Unutulmamalıdır ki, yalnızlık hissi herkesin yaşamında bir noktada kapısını çalar.
Önemli olan, bu hisle barışmak, anlamını kavramak ve onu bir dost gibi karşılayabilmektir.
Çünkü insan, yalnızlıkla da büyür, olgunlaşır ve en nihayetinde kendini bulur.
İbadet, sadece bir topluluk içinde yapılan bir faaliyet değil, insanın Rabbine yöneldiği, kalbini
saflaştırdığı bir andır.
Bu yüzden, etrafımızda bizi destekleyen bir ortam olmadığında bile ibadetlerimizden asla vazgeçmemeliyiz.
Belki de o yalnız anlarımızda yapılan ibadetler, Allah katında çok daha değerli olabilir.
Bir sahur vakti yalnız oturup orucunu tutan bir mümin, iftarını açarken sadece Rabbiyle baş başa
kalan bir insan, şu sözleri söylediğinde yalnızlık onun için bir rahmete dönüşür:
“Ben varım Allah’ım. Seni zikrediyorum, senin için oruç tutuyorum, senin rızanı arıyorum.”
Bu sözlerle Allah’ı zikretmek, yalnızlığı huzura ve teslimiyete dönüştürür.
Çünkü Allah, yalnızlık içinde yapılan samimi bir duayı asla karşılıksız bırakmaz.
Yinede hemencik duamiza yapalim Peygamber Efendimiz (sas) şöyle dua ederdi: “Allah’ım!
Fayda vermeyen ilimden, huşu duymayan kalpten, kabul olunmayan duadan,
doymayan nefisten sana sığınırım.” (Müslim, Zikir, 73) Amin
İşte bu yüzden, artık insanlar benim için eskisi kadar büyük bir anlam ifade etmiyor.
Mutluluğu nerede buluyorsanız, huzuru kiminle yaşıyorsanız, orada kalın.
Benim huzurum, o günlerde Rabbimden öğrendiklerimde sakliydi …
Hepimiz zaman zaman yalnızlık hissederiz.
Çevremizdeki insanlar bazen bizi anlamaz, bazen bizimle aynı değerleri paylaşmaz.
Böyle durumlarda insan yorulur; anlatmaktan, paylaşmaktan, mücadele etmekten vazgeçer.
Bir süre sonra, yaşadığınız bu farklı dünyaların bir parçası olmaktan çekilir ve kendi iç dünyanıza dönersiniz.
Ancak bu tür anlar, aslında Rabbimizle bağımızı güçlendirmek için büyük bir fırsattır.
Bazen kardeşlerimizden şu sözleri duyuyorum: “Eşim namaz kılmıyor, bana destek olmuyor,” ya da “
Çevremde inancıma uygun insanlar yok, zorlanıyorum.” Elbette eşlerin birlikte ibadet etmeleri,
aynı yolda yürümeleri güzel bir duygudur.
Ancak her zaman bu mümkün olmayabilir.
Zor olmalı, elbette. Kalabalıkların arasında yalnız hissetmek…
İnsan bazen bir omuz arar, bir yoldaş arar.
Ama bil ki, sen asla yalnız değilsin.
Dost olarak Allah yetmez mi? Yol arkadaşın O olduktan sonra, bu yalnızlık aslında en büyük huzur değil midir?
Çünkü bu, dünyadaki en güzel bağdır.
Senin Rabbinle kurduğun bağ…
Belki başkaları destek görerek, güzel ortamlarda kolayca Allah’a yönelebilir.
Ama sen, yalnız başına da olsa bu yolda yürüyorsun.
İşte bu seni daha güçlü kılıyor.
Daha özel yapıyor.
Çünkü bu yolda sabredenler ve yalnızlığına rağmen Allah’a yönelenler çok kıymetlidir.
O’nun sevgisini, O’nun dostluğunu kazanmaktan daha güzel ne olabilir ki?
Bunu bil… O’nun seninle olduğunun farkında ol.
Ve bu farkındalığın sevinci, huzuru kalbini doldursun.
Çünkü sen varsın. O’nun yolunda varsın.
Bu, her şeyden daha kıymetli
İşte böyle anlarda umutsuzluğa kapılmak yerine Rabbimize sığınmak en doğru yoldur.
Firavun’un sarayında imanını yaşayan Asiye validemizi düşünün.
O, inançsızlık ve zulmün tam ortasında, tek başına Allah’a inanmış, teslim olmuştur.
Rabbimiz, onun bu sabrını ve imanını öyle yüce bir şekilde över ki Kur’an-ı Kerim’de ona özel bir
ayetle yer verir: “Rabbim! Bana kendi katında, cennette bir ev yap ve beni Firavun’dan ve onun kötülüklerinden kurtar.” (Tahrim, 11)
Asiye validemiz, bu duasıyla bizlere çok önemli bir ders veriyor:
Çevremiz ne kadar zorlu olursa olsun, Allah’a sığınmaktan asla vazgeçmemeliyiz.
Çünkü asıl huzur ve kurtuluş, yalnızca Rabbimizin rızasını kazanmaktadır.
Unutmayalım ki, eşlerimizin, çocuklarımızın, çevremizin ibadetleri için üzülmek yerine, kendi
ibadetlerimizi en güzel şekilde yapmaya çalışmalıyız.
Çünkü Rabbimiz bizi, başkalarının değil, kendi amellerimizden sorumlu tutacaktır.
Şunu hep hatırlayalım: Eğer bir ortamda namaz kılan, Kur’an okuyan, Allah’ı zikreden kimse yoksa, siz orada o boşluğu doldurabilirsiniz.
Siz o evde namaz kılan kişi olabilirsiniz.
Siz, yalnız da olsanız, oruç tutup Kehf suresini okuyan kişi olabilirsiniz.
Ve bunu, “Beni bu güzellikleri nasip ettin Allah’ım!” diyerek sükredebilirsiniz;
gerçekten bu bir nasip meselesi çünkü
İşte bu, gerçek huzurun ve mutluluğun ta kendisidir.
Rabbimiz hiçbir kulunu yalnız bırakmaz.
Belki eşlerimizin, çocuklarımızın, çevremizin bize katılmasını isteyebiliriz; bu güzel bir arzudur.
Ancak bu olmadığında umutsuzluğa kapılmak, ibadetlerden vazgeçmek doğru değildir.
Unutmayalım ki, Allah sabreden ve kendi yolunda gayret eden kullarını sever.
Belki sizin samimi ibadetleriniz, dualarınız bir gün çevrenizdekilere de yol olur.
Ancak bu gerçekleşmese bile, Rabbimizin huzurunda kazananlardan olmayı umarız.
Eğer yalnız hissediyorsanız, çevrenizde sizinle aynı duyguları paylaşan bir ortam yoksa, bu bir son değil, bir fırsattır.
Rabbimize yönelmek için bir kapıdır.
Tıpkı Nureddin Yıldız Hocanın dediği gibi: “Ben varım Allah’ım.”diyeebilmek için ugrasalim
Bunu kalpten söylediğinizde, Rabbimizden daha yakın bir dost, daha büyük bir huzur kaynağı olmadığını göreceksiniz.
Dualarınızla, ibadetlerinizle Rabbinize yaklaşmaktan asla vazgeçmeyin.
Çünkü gerçek huzur, yalnızca O’nun rızasındadır.
Rabbime, bu duyguyu yaşayabilmeyi nasip ettiği için binlerce kez hamdolsun
Kardeslerimide nasip etsin
Selamun aleykum
Cumamiz mubarek bereketli olsun
Hakime Zeytin