Bir otobüs durağı.
Herkesin ortak bir noktası ama kimsenin asıl varış yeri değil.
Sabahın erken saatlerinde, insanlar gözleri uykulu ve elleri ceplerinde bekliyor.
Herkesin yüzünde başka bir hikâye yazılı
birçoğu yorgun, kimisi umursamaz, birkaç kişi telaşlı.
Ama bekleyiş hepsini eşitliyor.
Bir köşede lise öğrencisi sırt çantasına yaslanmış, telefonunda kaydırdığı ekranlara dalmış.
Yanında, alışveriş torbalarına tutunan bir teyze, başını çevirip gelip geçen arabaları izliyor.
Belki de kendi gençliğini hatırlıyor.
Birkaç adım ötede bir adam duruyor; gözleri ufukta, kulağında kulaklık, ama yüzünden okunuyor: Başka bir yerde olmak istiyor.
Otobüs durağı bir ara durak aslında.
İnsanların yaşamlarının kesiştiği geçici bir nokta.
Ama o birkaç dakikalık bekleyişte çok şey oluyor.
Bakışlar çarpışıyor, kısa bir gülümseme belki bir sohbetin kıvılcımı oluyor.
Ya da herkes içine kapanıyor, düşüncelerle dolduruyor sessizliği.
Sonunda otobüs geliyor, bir hareketlenme oluyor.
Herkes sırasını alıyor, biniyor ve gidiyor.
Durak yine boş.
Ama burada kalan, o anların izi.
Bir otobüs durağı, aslında koca bir yaşamın özeti
Beklemek, sabretmek ve sonunda harekete geçmek.