Selamlar…

Bir zamanlar atalarımızın “Söz gümüşse sükût altındır” dediği günlerden, bugün her fırsatta ağza

alınmayacak sözlerin sanatsal bir ifadeye dönüştüğü bir çağa geldik.

Metroda, otobüste, parkta, hatta belki aile yemeğinde…

Bir bakıyoruz, insanlar kendi aralarında kelime dağarcığımızı genişleten (!) sohbetlere dalmışlar.

Modern toplumun bir nevi yeni “şiir anlayışı” bu: Küfür.

Eskiden şairler, mecazlarla konuşur, ince esprilerle güldürürdü.

Bugün ise gençlerin lügatına baktığımızda, sözcüklerin sert birer enstrüman olarak kullanıldığına şahit oluyoruz.

Öyle ki, “Senin ananı…” ile başlayan bir cümle, hayranlıkla izlenen bir dizide yer alabilir.

Üstelik gençler de bu dilde ustalaşmış, her ortamda uygulama fırsatı buluyor.

Eğitim sistemi boşuna mı var sanıyorsunuz? Demek ki kültür aktarımı başarılı!Bir de bu mahrem meseleler var.

, YouTube’da insanlar birbirine “Bana en garip fantezini anlat” diyor, kahkahalarla dinliyor.

Aklıma geliyor: 41 yıllık evliyim, eşimle bile böyle konuları bu kadar rahat konuşamam.

Ama bunlar, milyonların izlediği bir platformda ağızlarına geleni söylüyor.

Samimiyet mi?

Belki. Ama biraz fazla değil mi?

YouTube gibi platformlarda “Rahat olun ya!” diyen sunucular, bizi mahremiyetin ne kadar da

gereksiz bir kavram olduğuna ikna etmeye çalışıyor.

Adam babasının yanında şerefsiz diye anılıyor ve herkes kahkahalar atıyor.

E, ne de olsa artık kahkaha, onurun yeni adı!

Kadınlar ve erkekler bir araya gelip en mahrem anılarını anlatıyorlar; üstelik bunu normal bir

sohbette yapar gibi rahatça dile getiriyorlar.

Anlaşılan utanma duygusu artık “eski toprakların” kalıntısı olmuş.

Eskiden ailece oturup çay içerken, nezih sohbetler edilirdi.

Bugün ise o sohbetlerin yerini platformlarda fantezilerin detaylıca anlatıldığı yayınlar almış durumda.

İnsan ister istemez düşünüyor: “Acaba ben mi demodeyim?

Yoksa utanmam bir problem mi?

İşte toplumun geldiği ileri (!) seviyeyi kutlamamız lazım.

Metroda iki kişinin küfürlü konuşmalarına denk geldiniz mi?

Bu, artık her gün yaşanan bir durum.

Sanki herkes sabah kahvaltısında küfürle protein alıyor! Gençler arasında bu konuşmalar, “Ben cool’um, bak nasıl rahatım” mesajı içeriyor.

Tabii bu sırada yan koltukta oturan yaşlı teyze içinden dua ediyor: “Allah ıslah etsin!”

Hayvanat bahçesinde üç genç kızın sohbetine kulak misafiri oluyorsunuz.

Tam “Ne kadar tatlılar!” diyecekken, biri dönüp arkadaşına sesleniyor: “O… bekle beni!”

İşte kültürel devrim böyle bir şey! Anlaşılan, neslimiz özgüveni küfürle eşitlemiş.

Eskiden, mahallede bir büyükle konuşurken sözümüze dikkat ederdik. “Ayıp olur” diye düşünür

bir lafı bin kez tartardık.

Şimdi bakıyorum da, ayıp denen şey mazide kalmış gibi.

Metroda, otobüste, kafede; nereye gitsem insanlar küfürlü konuşuyor, argo patlatıyor.

Üstelik öyle bir doğallıkla yapıyorlar ki, sanki bu kelimeler günlük selamlaşmanın bir parçası olmuş

Geçenlerde otobüsteyim, bir grup genç kendi arasında konuşuyor.

Konu neydi bilmiyorum ama küfür eksik olmuyor.

Öyle komik bir şey mi anlatıyorlar, ciddi bir meseleyi mi konuşuyorlar, anlamak imkânsız.

Çünkü her cümlenin başı ya da sonu mutlaka bir küfürle süsleniyor.

Yan koltukta oturan teyzenin yüzü ekşimiş, ben de ne yapacağımı bilemiyorum.

diyeceksin ki? “Evladım, azıcık dikkat edin” desen, bugunku ki gibi cesaretli degildim o zamanlar .

Susup oturuyordum bugun  konusurum    belki ailede  ögretilmedi  ne bileyim  okul çevresinde

çoçuklar   yardima  ihtiyaçlari var  her birinin

Küfür etmek artık bir tür yakınlık göstergesi olmuş gibi.

Hani “Senin ananı…” diye başlayan cümlelerle arkadaşını selamlayan gençler var ya, işte onların dünyasında bu normal.

Bu bir tür şaka, bir tür “Kanka, ben seni seviyorum” deme yolu.

Tabii ki herkes böyle değil ama bu kadar yaygınlaşması da düşündürüyor.

Türk milleti olarak her zaman bir edep, bir utanma duygumuz vardı.

Tabii her toplumda küfür eden olur, argo konuşan olur.

Ama şimdi işler biraz değişmiş gibi.

Öyle ki, en özel meseleler bile topluluk içinde dile getiriliyor

Metroda yan koltukta oturan iki kadın, öyle rahat bir şekilde konuşuyor ki, istemesen de duyuyorsun.

İnsan utanıyor. Ama onlar utanmıyor.

Şimdi soruyorum: Ne oldu bize?

Neden bu kadar rahat olduk? Küfürlü konuşmanın, mahremiyeti hiçe saymanın nesi bu kadar cazip?

Güzel söz, insana huzur verir, insanı insana yaklaştırır.

Dil, sadece iletişim aracı değildir; aynı zamanda karakterimizin, kimliğimizin aynasıdır.

Ancak ne yazık ki son yıllarda, dilimizi hoyratça kullanma eğilimimiz artmış gibi görünüyor.

Küfürler, argo ifadeler, hatta en mahrem meselelerin uluorta konuşulması, toplumda bir rahatlık göstergesi haline geldi.

Fakat bir durup düşünelim: Bu gerçekten rahatlık mı, yoksa değerlerimizin farkında olmamaktan mı kaynaklanıyor?

Atalarımız, “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” demiş.

Peki, bizim dilimiz ne yapıyor? Küfür, öfke veya küçümseme ifade etmek için kullanılan bir araç haline geldi.

Hâlbuki nezaketle konuşmak, insanları birbirine bağlar.

Bir kişiye küfürle hitap etmek, ona saygısızlık etmenin ötesinde, kendimize saygımızı da yitirdiğimizi gösterir.

Unutmayalım ki, dilimizle insanlara nasıl yaklaşırsak, aynı şekilde karşılık buluruz.

Küçükler, büyüklere bakarak öğrenir.

Eğer bir çocuk, otobüste, televizyonda ya da sosyal medyada sürekli küfürlü konuşmalar duyuyorsa, bunu normal kabul eder. Sonuç?

Saygıdan uzak, ahlaki değerleri zayıflamış bir nesil.

Toplum olarak gençlere daha güzel bir örnek sunmak hepimizin sorumluluğudur.

Güzel söz söylemek, sabırlı olmak, nezaketle konuşmak bizim elimizde.

Rahatlık mı, Saygısızlık mı?

Bazı insanlar, küfürlü ya da mahrem konuları uluorta konuşmayı “rahat olmak” olarak görüyor.

Ancak bu rahatlık, etraftaki insanlara rahatsızlık veriyorsa, saygısızlığa dönüşür.

Herkesin duyabileceği bir ortamda ne konuştuğumuza dikkat etmek, sadece nezaket değil, aynı zamanda bir insanlık gereğidir.

Rahat olmayı yanlış anladık; oysa gerçek rahatlık, başkalarını rahatsız etmeden kendi sınırlarımız içinde olmaktır.

Nasıl Bir Toplum İstiyoruz?

Kendi kendimize şu soruyu soralım: Nasıl bir toplum istiyoruz?

Herkesin birbirine saygı duyduğu, dilini dikkatli kullandığı, mahremiyetine önem verdiği bir toplum mu?

Yoksa nezaketin kaybolduğu, küfür ve argonun normalleştiği bir toplum mu?

Eğer ilkini istiyorsak, değişim bizden başlamalı.

Dilimizi güzelleştirmek, çocuklara örnek olmak, değerlerimize sahip çıkmak, hepimizin elinde.

Güzel konuşmak, güzel düşünmekle başlar.

Birbirimize saygılı olalım, kelimelerimizi özenle seçelim

Çünkü dil, insanı yüceltir de, küçültür de.

Seçim bizim.

Selam ve dua ile

ℋ𝒶𝓀𝒾𝓂ℯ 𝒢𝓊𝓁𝓈𝓊𝓂