Bakara Suresi 10. ayet şöyledir:“Kalplerinde bir hastalık vardır, Allah da hastalıklarını
artırmıştır. Yalan söyledikleri için onlara elem verici bir azap vardır.” (Bakara, 2:10)
Bu ayette, yalanın kalpte bir hastalık oluşturduğu, Allah’ın da bu hastalığı artırdığı belirtilmiştir.
Yalan söyleyen kişi, zamanla doğruyu söylemekten uzaklaşır ve nifaka (ikiyüzlülüğe) düşer.
Hadis:
Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Münafığın alameti üçtür: Konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde sözünde durmaz, kendisine güvenildiğinde emanete ihanet eder.” (Buhârî, Îmân, 24; Müslim, Îmân, 107)
Yani yalan, kişinin nifak ehli olmasına ve güvenilirliğini kaybetmesine neden olur.
2. Yalan, İnsanların Güvenini Kaybettirir
Ayet:
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğrularla beraber olun.” (Tevbe, 9:119)
Bu ayet, doğruluğun önemini vurgularken, dolaylı olarak yalanın kötü sonuçlarına da işaret etmektedir. Doğrularla beraber olmayan, yalan söyleyen kişiler toplum içinde güvenilirliklerini kaybederler.
Hadis:
“Bizi aldatan bizden değildir.” (Müslim, Îmân, 164; Ebû Dâvûd, Büyû’, 50)
Bu hadis, yalanın bir aldatma yöntemi olduğunu ve aldatmanın müminin karakterine asla uymayacağını belirtir. Yalan söyleyen kişi, ailesi, arkadaşları ve iş çevresi tarafından güvenilir bulunmaz ve yalnızlaşır.
3. Yalan, Günaha ve Cehenneme Götürür
Ayet:
“Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir bedel karşılığında satanlar var ya! İşte onların ahirette hiçbir nasibi yoktur. Allah onlarla konuşmaz, kıyamet günü onlara bakmaz ve onları temize çıkarmaz. Onlar için elem dolu bir azap vardır.” (Ali İmran, 3:77)
Bu ayette, yalan yere yemin edenlerin ve yalan söyleyenlerin ahirette büyük bir azaba uğrayacağı belirtilmektedir.
Hadis:
Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Şüphesiz ki doğruluk iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi doğru olmayı alışkanlık haline getirirse, Allah katında ‘sıddîk’ (doğru kimse) olarak yazılır. Yalan ise günaha, günah da cehenneme götürür. Kişi yalan söylemeyi alışkanlık haline getirirse, Allah katında ‘kezzâb’ (yalancı) olarak yazılır.” (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103)
Bu hadis, yalanın küçük gibi görünse de zamanla kişiyi büyük günahlara sürüklediğini ve sonunda cehenneme götüreceğini göstermektedir.
4. Yalan, Kişinin Vicdanını ve Ruhunu Rahatsız Eder
Ayet:
“Yalanı ancak Allah’ın ayetlerine inanmayanlar uydurur. İşte onlar, yalancıların ta kendileridir.” (Nahl, 16:105)
Yalan söyleyen kişi, aslında içten içe kendini huzursuz hisseder. Çünkü vicdan, doğruyu ve yanlışı ayırt eden bir mekanizmadır. Sürekli yalan söyleyen kişinin vicdanı zamanla körelir ve artık doğruyu yanlıştan ayırt edemez hale gelir.
Hadis:
“Günah, kalbini rahatsız eden ve insanların bilmesini istemediğin şeydir.” (Müslim, Birr, 2553)
Bu hadis, yalan söyleyen kişinin içinde bir huzursuzluk oluşacağını ve zamanla bu huzursuzluğun hayatını zorlaştıracağını göstermektedir.
5. Yalan, Toplumda Fitne ve Bozulmaya Sebep Olur
Ayet:
“Yeryüzünde fesat çıkarmayın!” (Bakara, 2:11)
Yalan, toplumda fitneye ve huzursuzluğa neden olur. İnsanlar yalan söyleyerek başkalarını kandırır, dolandırıcılık yapar, yanlış anlaşılmalara yol açar ve adaletin yerine gelmesini engeller.
Hadis:
Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Yalandan sakının! Çünkü yalan, insanı kötülüğe, kötülük ise cehenneme götürür.” (Tirmizî, Birr, 46)
Bu hadis, yalanın bireysel ve toplumsal zararlarını vurgulamaktadır. Yalan, toplumun ahlaki yapısını bozar ve güven ortamını yok eder.
Sonuç: Yalanın Zararlarından Korunmak İçin Ne Yapmalıyız?
- Doğrulukla yaşamak: Her zaman gerçeği söylemek ve dürüstlük ilkesine bağlı kalmak gerekir.
- Yalan söylemekten kaçınmak: Küçük bir yalan bile zamanla alışkanlık haline gelebilir.
- Güvenilir bir insan olmak: İnsanların güvenini kazanmak, toplumda saygın bir yer edinmenin temelidir.
- Vicdanı temiz tutmak: Yalan, insanın ruhunu kirletir; doğru olmak ise huzur getirir.
- Ahireti düşünmek: Yalanın getirdiği geçici kazançlar, sonsuz azaba değmez.
Sonuç olarak, yalan söylemek, hem bu dünyada hem de ahirette insana zarar veren büyük bir günahtır. Ayetler ve hadisler, doğruluğun ve dürüstlüğün ne kadar önemli olduğunu ve yalanın insanı felakete sürüklediğini açıkça ortaya koymaktadır.
Kur’an’da geçen şu dua, hem doğruluk üzere olmamızı hem de ahirette doğrularla birlikte olmamızı dilemektedir:
رَبِّ أَدْخِلْنِي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَأَخْرِجْنِي مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَلْ لِي مِنْ لَدُنْكَ سُلْطَانًا نَصِيرًا
“Rabbi edhılnî mudhala sıdkin ve ahricnî muhraca sıdkin vec’al lî mil ledunka sultânen nasîrâ.”
Anlamı: “Rabbim! Beni (gireceğim yere) doğrulukla girdir, (çıkacağım yerden) doğrulukla çıkar ve katından bana yardımcı bir kuvvet ver!”
(İsrâ, 17:80)
“Allahumme’c-alnî mine’s-sâdıkîn, vahfaz lisânî mine’l-kezib, vehdinî ile’l-hakkı dâimen.”
Anlamı: “Allah’ım! Beni doğrulardan eyle, dilimi yalandan koru ve beni daima hakikate yönelt.”
“Allahumme innî es’eluke kalben selîmen ve lisânen sâdikan.”
Anlamı: “Allah’ım! Senden tertemiz bir kalp ve doğru bir dil isterim.”
(İbn Mâce, Duâ, 3833)