
“Madem görüyoruz… O vakit hoş görelim…”
Bir bilgeye öğrencisi sorar:
“Efendim, hoşgörü ne zaman sınırsız olur?”
Bilge gülümseyerek bir testi alır ve içine su doldurur. Sonra suyu taşırıncaya kadar doldurmaya devam eder. Su yerlere dökülmeye başlar.
“İşte evlat,” der, “Hoşgörü de böyledir. Eğer dengeyi kaçırırsan, seni ve değerlerini taşırır, zedeler. Hoşgörülü ol ama kendi sınırlarını bil.”
Bu hikâye bizlere, hoşgörünün değerlerimizi koruyarak uygulanması gerektiğini hatırlatır.
Ancak!!! hoşgörü, inancımızı, ahlaki değerlerimizi ve yaşam tarzımızı zedelememelidir.
Hoşgörü adı altında, bize zarar verecek düşünce ve davranışlara karşı kayıtsız kalmamalıyız.
Dinimiz’de hoşgörü, kişinin kendi değerlerinden ödün vermesi anlamına gelmez.
Örneğin, dinimiz, vatanimiz , ailemiz , namus, edep ve ahlaki kurallarımız bizim için kutsaldır ve bunları korumak bir sorumluluktur.
Atalarımız, “Hoşgörü iyidir ama namus her şeyden önce gelir” diyerek bu dengeyi en güzel şekilde anlatmışlardır.
Hoşgörü, insan ilişkilerinin temel taşıdır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v), hoşgörüyü en güzel şekilde anlatmış ve yaşamıştır.
Bir hadisinde şöyle buyurur: “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.” (Buhari, İlim 11). Devami Hakime Gulsum