Selamunaleykum…

Dinimiz,, insana sadece ruhsal gelişim için değil, aynı zamanda çevresel ve maddi sorumluluklar konusunda da derin öğretiler sunmaktadır.

Kuran’da yer alan ayetler ve Hz. Peygamber’in (s.a.v) hadisleri, insanın sadece Allah’a olan

bağlılığını değil, aynı zamanda doğaya, çevresine ve diğer insanlara karşı da sorumluluk taşımasını emreder.

Bu bağlamda, Allah’ın yarattığı nimetlerin doğru şekilde kullanılması, israf edilmemesi gerektiği

konusu, Kuran ve hadislerde sıkça yer bulan temel ilkelerden biridir.”

(En’am141-)Çardaklı ve çardaksız o bağları, tadları çeşitli hurmaları, birbirine hem benzeyen hem benzemeyen zeytinleri, narları yaratıp yetiştiren O’dur. Bunların her biri meyve verdiği zaman meyvelerinden yeyin. Biçildiği gün de hakkını verin. İsraf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.” Buyuruyor Rabbimiz

Bu ayet, Allah’ın yarattığı her türlü meyve ve bitkiden faydalanmayı öğütlerken, bunları tüketirken aşırıya kaçmamanın önemine dikkat çeker.

Aynı zamanda “biçildiği gün hakkını verin” ifadesi, tarımsal ürünlerin sadece yenmesi gerektiğini değil, aynı zamanda çevresel ve ekonomik sorumlulukların da yerine getirilmesi gerektiğini vurgular.

Bu, hem Allah’ın nimetlerine karşı bir şükran ifadesi hem de toplumun genel refahı için bir sorumluluktur.

İsraf, aslında sahip olunan kaynakların, imkanların gereksiz yere ve aşırı şekilde harcanmasıdır.

İslam’da israfın yasaklanması, sadece maddi kaynaklarla sınırlı değildir; zaman, emek, bilgi gibi manevi değerler de bu kapsama girer.

Her bir nimet, Allah’ın bizlere verdiği bir emanettir.

Bu nedenle, bu nimetlerin doğru kullanılması, israf edilmemesi gerekir.

Okudugumuz ayette, Allah’ın israf edenleri sevmediği belirtilmiştir.

Bu, israfın büyük bir günah olduğunun bir işaretidir.

Hz. Peygamber (s.a.v), israfın yasaklanmasıyla ilgili pek çok hadis söylemiştir. Bu hadislerden bazıları şunlardır:

“Yiyin, için, giyinin fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (Arapça

kaynak: “Kulu, uşrubu, velsi ve la tusrifu innehu la yuhibbu’l musrifin.”) – (Buhari)

Bu hadis, Kuran’daki ayetle paralel bir şekilde, Müslümanlara nimetleri israf etmeden kullanmalarını öğütler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) buradaki israfı, gereğinden fazla harcama yapmak, doğal kaynakları gereksiz yere tüketmek olarak tanımlar.

“İsraf etmek, insanın kendisini zarara sokmasına sebep olur.” – (İbn Mâce)

Bu hadis, israfın sadece Allah’ın hoşnutluğunu kaybetmekle kalmayıp, aynı zamanda kişiye de maddi ve manevi zarar vereceğini vurgular.

Gereksiz harcamalar ve aşırı tüketim, kişiyi yoksulluğa ve geçim sıkıntısına sürükleyebilir.

İsraf sadece bireysel düzeyde bir sorun yaratmaz, aynı zamanda toplumsal düzeyde de büyük etkiler bırakır.

Toplumda aşırı tüketim alışkanlıkları yaygınlaştıkça, kaynaklar tükenir, çevre zarar görür ve insanlar arasında adaletsiz bir gelir dağılımı oluşur.

İslam, mülkün aslında Allah’a ait olduğuna dikkat çeker ve insanların bu mülkü doğru şekilde kullanmaları gerektiğini öğretir.

Bir hadis, “Allah’ın yarattığı her şeyin faydasını görmek, bu nimetlere şükretmek, onları doğru kullanmak, insanın hem kendisine hem de topluma karşı olan sorumluluğudur” der.

Bu anlayış, İslam’ın sosyal adalet anlayışıyla da örtüşür.

Dinimiz, bireyleri ve toplumu sadece ibadetlerle değil, günlük hayatlarındaki davranışlarla da Allah’a yakınlaştırmayı hedefler.

İsraf, bu davranışların başında gelir. Allah’ın verdiği nimetleri en verimli ve dengeli şekilde kullanmak, sadece kişisel bir sorumluluk değil, aynı zamanda toplumsal bir görevdir.

İslam  dini , kaynakları israf etmeden kullanmayı, Allah’a şükretmeyi ve doğayı korumayı öğütler.

Kuran ve Peygamber Efendimiz (s.a.v) bizlere, her türlü kaynağı dengeli ve tutumlu bir şekilde

kullanmayı, israf etmeden yaşamanın erdemli bir yaşam olduğunu gösterir.

Duamiza yapalim “Allah’ım, nimetlerine şükredenlerden eyle bizi ve nimetlerini senin rızanı kazanacak şekilde kullanmamızı nasip et.

Allah’ım, her şeyde israftan sakındır bizi ve yemek içmekte dengeyi bulmayı nasip et. Dünyada ve ahirette bize hayır ver.

Allah’ım, taksimatına razı olmayı nasip et ve bizi tövbe eden, bağışlanan kullarından eyle. Âmin.”