𝒮ℯ𝓁𝒶𝓂𝓊𝓃𝒶𝓁ℯ𝓎𝓀𝓊𝓂

Kur’an-ı Kerim’de Yüce Rabbimiz buyuruyor: “Onların yalvarıp durdukları, Rablerine daha yakın

olmak için vesile ararlar. O’nun rahmetini umar, azabından korkarlar. Zira Rabbinin azabı korkulmaya değerdir.” (İsrâ, 57)

Bu ayet, bir müminin kalbindeki üç temel duyguya dikkat çeker: Sevgi, korku ve ümit

 Bir müminin kalbinde hem ümid (reca) olacak hem de korku (havf)

Çünkü rahmeti ummadan ibadet, sevgisiz kuru bir alışkanlığa dönüşür; azabından korkmadan

yaşamak ise gaflete ve günaha kapı açar.

Bir başka ayette ise şöyle buyruluyor:“İnananlar, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler Allah’ın rahmetini umarlar. Allah bağışlar ve merhamet eder.” (Bakara, 218)

Görüyor musunuz kardeşlerim? Allah’ın rahmeti, sadece dua edenlere değil; gayret eden, mücadele

eden, terk eden, Allah yolunda çile çekenlere vaat edilmiştir.

Ama unutmayalım: Allah’ın rahmeti sınırsızdır, azabı da çok şiddetlidir.

Cennet, rahmetin kemal noktasıdır; cehennem ise azabın en ağır hâlidir.

Bu dünya ise ikisinin iç içe geçtiği bir imtihan yurdudur.

Bazı güzel kullar, “Ben cennet istemiyorum, cehennemden de korkmuyorum; ben sadece Allah’ı görmek için ibadet ediyorum” diyor.

Evet, bu sözde bir incelik, bir derinlik var.

Ama dikkat etmeliyiz.

Çünkü cennet, sadece yemek içmek, zevk almak yeri değildir.

Cennetin en büyük nimeti nedir biliyor musunuz?
Allah’ı görmek… Evet, bizzat Allah’ın cemalini seyretmek!

Rasûlullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) buyuruyor ki:Cennetlikler cennete girdiklerinde bir nida işitirler: ‘Ey cennet halkı! Allah size bir söz vermişti, şimdi onu yerine getirmek istiyor.’ Cennetlikler şaşırır: ‘Yüzlerimizi ağartmadı mı? Bizi cennete koymadı mı? Bizi cehennemden kurtarmadı mı?’ derler. Sonra Allah perdeleri kaldırır ve cemalini gösterir. O anda cennetlikler için Allah’ın cemaline bakmaktan daha kıymetli hiçbir şey yoktur.” (Müslim)

İşte, Allah’a kullukta en yüce maksat budur: O’nu sevmek, O’nu görmek, O’na yakın olmak…

Rasûlullah Efendimiz buyuruyor: “Üç şey kimde varsa, imanın tadını alır: Allah ve Rasûlünü her şeyden çok sevmek; bir kimseyi sadece Allah için sevmek; Allah kendisini küfürden kurtardıktan sonra tekrar ona dönmekten ateşe atılır gibi nefret etmek.” (Buhârî, Müslim)

O hâlde  cennete umut bağlamak, cehennemden korkmak, Allah’a ibadeti sevgiyle yapmak, birbiriyle çelişen şeyler değil… Bilakis, bunlar hepsi bir bütün.

Ve hepsinin özünde Allah sevgisi var.

İslam’ın en güzel tariflerinden biri de şudur:

Bir kuş gibi yaşamak; bir kanatta Allah korkusu, diğer kanatta Allah ümidi olsun.

Kanatlardan biri eksikse kuş uçamaz, yani müminin kalbi de istikameti kaybeder.

Bazen deriz ki : “Allah Gafûr’dur, Rahîm’dir; affeder…”

Evet, Allah affedicidir. Lâkin bu rahmet gelişigüzel değil, bir gayretin, bir niyetin, bir

yönelişin karşılığıdır.

Nitekim Bakara 218. ayette Rabbimiz buyurur: “İnananlar, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler Allah’ın rahmetini umarlar. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.”

Demek ki Allah’ın rahmetini ummak için önce iman, sonra hicret, ardından cihad gerekiyor.

Kısacası, rahmet pasifliğin değil; aksine aktif bir kulluğun mükâfatıdır.

Değerli kardeşlerim,

Allah’ın rahmeti umulur, azabı ciddiye alınır, sevgisi ise her şeyin üstündedir.

Mümin, bunların arasında bir denge kurarak yaşar. Kalbi Allah’a yönelir, dili dua eder, bedeni ibadetle yorulur.

Rabbim bizleri kendisini gerçekten seven, cemalini arzulayan, cennetine talip olan, cehennemden

korkan; ama hepsinden önemlisi kulluğun hakkını veren kullarından eylesin. Âmin.

Selam ve dua ile

 Faydalanilan Kaynak İbn Teymiyye’ye  Kalp Amelleri