𝒮ℯ𝓁𝒶𝓂𝓊𝓃𝒶𝓁ℯ𝓎𝓀𝓊𝓂
Telefon çalıyor , biri arıyor.
Sanıyor ki karşındaki kişi hazır: Mutlu, huzurlu, kahvesini içmiş, gününü harika
geçirmiş ve sırf onu dinlemek için yaratılmış.
Öyle değil mi?
Yani, dünya senin etrafında dönüyor sonuçta.
Kusura bakmayın ama öyle bir dünya yok.
TELEFON, SADECE BİR İLETİŞİM ARACIDIR.
Ne bir sohbet köşesi… Ne de dedikodu platformu.
Benim için hiç öyle olmadı.
Ve özellikle son yıllarda bunu daha da net anladım:
Ben telefonda konuşmayı sevmiyorum.
Bunu nasıl fark ettim, biliyor musunuz?
Bir gün, hiç içinde olmak istemediğim bir dedikodunun tam ortasında buldum kendimi.
Ne olmuş, kim ne demiş, kim kime ne yapmış… İstemesem de, yavaş yavaş o hikâyeye çekilmişim.
Ve o an çok net anladım:
Telefonla yapılan amaçsız, uzun sohbetler insanı farkında olmadan istemediği yerlere sürüklüyor.
Hiç ait olmadığın bir senaryonun figüranı oluyorsun.
Zamanını kaybediyorsun, enerjini yitiriyorsun.
Ruhun yoruluyor.
O gün kafama kazındı:
Telefon sadece bir araç olmalı.
Acil durumda, önemli bir mesele varsa…
Yoksa gerçekten, beni bu tür muhabbetlerin içine çekmeyin.
Kendi alanımı korumak istiyorum.
Kendi huzuruma sahip çıkmak istiyorum.
Ve evet, telefonla konuşmayı sevmek zorunda da değilim.
Zamanım kıymetli.
“Sonra ne olmuş biliyor musun?” diye başlayan upuzun anlatılara ayıracak tek bir dakikam bile yok.
Çünkü gerçekten merak etmiyorum.
Özellikle konu uzuyorsa, laf lafı açıyorsa, sadece konuşmuş olmak için konuşuluyorsa…
Affedin ama beni aramayın.
Hele ki çocuk sahibi olanlar…
Lütfen! Telefonu bırakın, çocuğunuza dönün.
Onunla konuşun, gözünün içine bakın, iletişimi orada kurun.
Çünkü siz saatlerce telefonda konuşurken, çocuğunuz kendi cümlelerini kurmayı
öğrenemiyor olabilir. Farkında mısınız?
Benim için telefonla aramanın üç geçerli sebebi olabilir:
🔹 Sağlıkla ilgili bir durum,
🔹 Önemli bir gelişme,
🔹 Tebrik, taziye ya da ciddi bir ihtiyaç.
Bunun dışındaki her şey…
Yazıyla da halledilebilir.
Hatta daha net, daha kısa, daha düşünülerek anlatılır.
Çünkü hayat kısa. Zaman kıymetli.
Ve laf kalabalığının kimseye bir faydası yok.
O yüzden rica etmiyorum artık, bildiriyorum:
TELEFONLA KONUŞMAYI SEVMİYORUM.
Ve evet, telefonla konuşmaktan nefret ediyorum.
Bu benim kişisel tercihim.
Nasıl herkesin farklı huyları, sınırları varsa, bu da benim sınırım.
Telefon, acil durumda ulaşmak içindir.
Yoksa sohbet aracı değil.
Ama hâlâ bazıları zannediyor ki “alo” dediysen, mutlaka:
Hazırsın, Mutlusun, Boş vaktin var, Kahveni almışsın,
Ve tek amacın onları dinlemek…
Peki ya ben?Belki o gün keyfim yok.
Belki kafam dağınık. Belki de sadece sessizliğe ihtiyacım var.
Ama bunu kimse sormuyor.
Ve lütfen… Özellikle şunu da söylemeden geçemem:
“Hiç aramıyorsun”, “Unuttun bizi” demeyin.
Unutmadım.
Sadece kendimi seçtim.
Ama aranmamak bazen unutmak değil, saygıdır.
Herkesin hayatında farklı dönemler, farklı ruh hâlleri olabilir.
İnsanlar, sırf aramadıkları için suçlu hissetmemeli.
Gerçek sevgi, karşı tarafa alan tanımaktır.
Ve son bir kez daha söyleyeyim:
Ama sadece laf olsun diye aramayın.
Çünkü ben konuşmak için konuşanlardan değilim.
Vaktim değerli.
Zihnim kıymetli.
Ve ben, konforumu korumayı seçiyorum.
Sevgiler, saygılar.
Sessizliği tercih edenlerden selam olsun. 🌿