𝒮ℯ𝓁𝒶𝓂𝓊𝓃𝒶𝓁ℯ𝓎𝓀𝓊𝓂
Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’adır.
Hac gittigimiz günlerde … İslam’ı yeni yeni öğreniyorum.
Gönlüm heyecanla dolu.
Duyduğum bir hadis var ki, seller sullar gibi ezberlemişim:“Aranızda selamı yayın.” (Müslim)
Bu hadis yüreğime öyle bir işledi ki, adeta içimin sesi oldu.
Ne zaman Mekke’de, Medine’de bir mümin kardeşimi görsem,
yüzümde tebessüm, gönlümde heyecanla selam veriyorum.
Çünkü selam sadece bir söz değildir. O, Rabbimizin bize yüklediği bir sorumluluk,
Resûlullah’ın (s.a.v.) bize bıraktığı bir sünnettir. Selam, kalpten kalbe köprü kurar.
Ama itiraf etmeliyim ki, kutsal topraklarda yüreğimi titreten bir sınav da yaşadım.
Selamımı verdiğimde bazen karşılık olarak “Ve aleyküm selam” beklerken,
yalnızca bir “Merhaba” duydum.
Belki bu tek kelime, dil farkıydı kimine göre… Ama o sesin tonunda, bakışta ve tavırda,
sanki bir mesafe, sanki “bizden-sizden” ayrımı hissettiren bir hava vardı.
Sanki selam değil de, milliyetin önemliydi o anda.
Bu, gönlümü burktu.
Çünkü orası ne Türkiye’ydi, ne başka bir ülke…
Orası ümmetin kalbiydi: Mekke’ydi, Medine’ydi.
Oysa ben selamla yaklaşmıştım. Dillerimiz farklı olsa da kalplerimiz aynı Rabbe yönelmişti.
Ama anladım ki, bazen aynı kıbleye yönelmek bile aynı gönülde buluşmak anlamına gelmeyebiliyordu.
Yine de selam vermekten vazgeçmedim.:)
Çünkü selam, benim kimliğim, inancım, sevgim, duamdı.
Ben selamla sevdim, selamla yaklaştım, selamla sabrettim.
Selamaleykum sadece bir söz değil, bir sünnet üstelik.
Her selam, aramızda sevgi köprüsü kurar.
Ama bazen selamıma “aleyküm selam” yerine sadece bir “merhaba” geliyor.
İlk zamanlar şaşırdım.
Sonra araştırdım ve öğrendim ki, “merhaba” kelimesi selam yerine değil,
selamdan sonra söylenen bir ağırlama ifadesidir.
Peki “Merhaba” Ne Demek?
Merhaba, Arapça’da “genişlik, rahatlık” anlamına gelir.
Yani birine “merhaba” demek, “rahat ol, hoş geldin, gönlümde sana yer var” demektir.
Bazen buna “ehlen” kelimesi de eklenir:“Ehlen ve merhaban”
Yani: “Yabancılık çekme, kendini evinde gibi hisset.”
Peygamber Efendimiz (s.a.v) de “merhaba” kelimesini bu anlamda çok kullanmıştır.
Ancak dikkat edelim: “Merhaba” bir selam değildir.
Kur’an’da açıkça buyurulur:“Size selam verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı şekilde karşılık verin.” (Nisâ Suresi, 86
Merhaba” Selam Yerine Geçer mi?
Hayır. “Merhaba” bir selam değil, bir ağırlama, hoş geldin ifadesidir.
Selamdan sonra kullanılması sünnettir ama selam yerine geçmez.
Doğrusu: Gelen: “Esselâmü aleyküm” Ev sahibi: “Ve aleykümüsselâm” der, ardından:
“Merhaba, ehlen ve sehlen” (Hoş geldin, rahat ol) diyebilir.
Selam, Allah’ın bir ismidir. Sesli verilmesi, aynıyla veya daha güzeliyle karşılık verilmesi gerekir.
El, ayak, baş işaretiyle selamlaşma uygun değildir.
Müslümanın karşılaştığında ilk sözü “selamün aleyküm” olmalıdır. Bu konuda büyüklerimiz şöyle der: “Es-selâm kable’l-kelâm.” (Selam, konuşmadan önce gelir.)
Selam verilmişse ve alınmışsa, ardından “merhaba” diyerek bir nezaket, ağırlama ve iltifat sunmak ise müstehap kabul edilmiştir.
Yani sevap kazandıran güzel bir sünnettir. (Bkz. Buhârî, İman 40; Müslim, İman 24; Ebû Dâvûd, Menâsik 56)
Bu yönüyle Anadolu’nun birçok yerinde gördüğümüz o içten “Selamün aleyküm – Aleyküm selam –
Merhaba!” geleneği, sünnete dayalı çok güzel bir uygulamadır.
Bir gün yolda yürürken selam verdim: “Selâmün aleyküm!”
Karşımdaki bana baktı, dudağını büktü, hafif de bir homurtuyla cevap verdi:
“Biz Arap mıyız kardeşim, merhaba yeter!”
O an düşündüm!
Demek ki ‘selam’ da pasaportla dolaşıyor artık!
Arap mısın, Türk müsün, Kürt müsün; ona göre selam belirleniyor.
Muhtemelen “Esselâmü aleyküm” derken gümrükten geçmedi diye geri çevrildi…
“Selam” diyoruz, diyor ki “Arapça bu!”
Peki o zaman “Amin” derken, Arapça olduğunu bilmiyor mu?
Namazda “Allahu Ekber” deyince Arap olmuyoruz da,
Bir “selamün aleyküm” deyince mi vatandaşlıktan çıkıyoruz?
“İnşallah”, “Maşallah”, “Subhanallah”…
Hepsi Arapça. Ama yıllardır Türkçeleşmiş.
E peki, neden sıra “selam”a gelince Arapçılık damarı kabarıyor?
Selam, Müslüman kimliğinin bir göstergesidir.
Allah’ın adıyla yapılan bir dua, bir barış çağrısıdır.
Sen Türk müsün, Arap mısın, Japon musun; hiç fark etmez.
Peygamberimiz (s.a.v.) Arabistan’da doğdu diye İslam Arap dini mi oldu?
O zaman namaz da, oruç da, hac da Araplara mı özgü?
“Merhaba” güzel bir sözdür.
Anlamı “genişliğe gel”, “hoş geldin”dir.
Ama selam değildir.
Selam dua içerir, ibadet içerir, sünnettir.
Selam: “Sana Allah’tan barış, güvenlik ve rahmet dilerim.”
Merhaba: “Buyur otur, rahat et.”
İkisi de güzel, ama yerli yerinde…
En güzel ve faziletli selam şu şekilde verilir:“Esselâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh”
(Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun)
Bu selamın cevabı da:“Ve aleykümüsselâm ve rahmetullahi ve berekâtüh”
Eğer bu uzun şekil söylenemeyecekse, asgari olarak şu şekilde selam verilir:“Selâmün aleyküm”
Cevap ise:“Ve aleykümüsselâm”
Cennete girmeye vesiledir.
“Selamı yayınız… Böyle yaparsanız cennete girersiniz.” (Müslim)
“İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Size bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayın.” (Müslim)
“İki Müslüman karşılaştıklarında selamlaşıp musafaha ederse, ayrılmadan önce günahları affolur.” (Tirmizî)
Bazı insanlar, selam vermeyi kendilerini küçültmek gibi görür.
Oysa bu, tam tersidir:
Selam vermek, tevazu göstergesidir. Selam almak ise bir müminin üzerine farzdır.
Kur’an, kibirli davrananları uyarır:“Yeryüzünde böbürlenerek yürüme!” (İsrâ, 37)
Birçok kişi, selam vermenin ve almanın ibadet olduğunu bilmez.
“Merhaba”yı yeterli sanır, “selamı ilk o versin” diye düşünür.
Oysa Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor: “İnsanların Allah’a en sevimli olanı, selamı önce verendir.” (Tirmizî)
Bazıları selamı riyakâr bulur, bazıları da “önce o versin, ben üstünüm” der.
Bu ise nefis oyunudur. Selam bir üstünlük yarışı değil, sevap yarışıdır.
Özellikle şehirlerde insanlar yabancılaşmış, selam vermek tuhaflaşmıştır.
Selam veren, bazen “ne istiyor bu?” bakışıyla karşılaşır.
Oysa selam, Müslüman’ın kimliğidir.
Selamı unutan, kardeşliğin sıcaklığını da kaybeder.
Birçok insan, selam vermeyi kendini küçük düşürmek gibi görür. “Önce o versin” düşüncesiyle selamı geciktirir ya da hiç vermez.
Oysa Peygamberimiz buyurur: “İnsanların Allah’a en sevimli olanı, selamı önce verendir.”(Tirmizî)
Selam vermek bir alçakgönüllülük göstergesidir. Kibirli insan, selamda da bencil davranır.
Birçok kişi, selamın sadece geleneksel bir söz olduğunu düşünür.
Selam vermek ve almakla ilgili sevapları, hadisleri, ayetleri bilmediği için bu ibadeti önemsemez. Oysa selam vermek sünnet, almak farzdır.
Günümüzde şehirleşme, bireyselleşme ve sanal dünyaya kapanma gibi nedenlerle insanlar birbirine yabancı hale gelmiştir.
Aynı apartmanda oturan komşular bile selamı unutmuştur.
Oysa selam, bu kopmuş bağı onarmanın en güzel yoludur.
İnsanlar bazen yaşa, kıyafete, statüye veya görünüşe göre selam verir ya da alır.
Fakire vermez, yaşlıya aldırmaz, çocuğa lüzumsuz bulur.
Oysa Peygamberimiz çocuklara bile selam verir, onlarla musafaha ederdi (Buhârî).
Müslüman, herkese eşit gözle bakar.
Selam, Müslüman’ın imanını gösteren bir işarettir. Kimliğimizi, karakterimizi, inancımızı bir selamla ortaya
koyarız. Selamı ihmal eden, yalnızca bir sözü değil, bir rahmeti terk etmiş olur.
Selam verilmeyen evde huzur azalır. Selam alınmayan toplumda güven sarsılır.
Oysa selam, hem Allah’ın adıdır, hem cennetin adıdır.
Selam; ırkı, dili, sınırı olmayan bir iman göstergesidir.
Selam; Arapça değil, İslamcadır.
Selam; sokak lisanı değil, cennet lisanıdır.
O yüzden kardeşim:
“Selâmün aleyküm” diyene “ve aleykümüsselâm” de
Düşünsenize, Cristiano Ronaldo gibi bir futbol yıldızı,
Müslümanlara saygı göstermek için “Selâmün aleyküm” diyor, tebessüm ediyor, mütevazılık gösteriyor…
Ama biz, bu toprakların Müslüman evlatları, aynı selamı vermeye çekiniyor, hatta bazen ayıplıyor.
Hani neredeyse “Selam verirsem Arap sanacaklar!” korkusu var.
İşte bu, kimlik bulanıklığı değil de nedir?
Düşünün ki: Ronaldo Müslüman değil ama saygı gösteriyor. Allah hidayet versin.
Bazı Müslümanlar ise Müslüman’a selam vermeyi küçümsüyor.
O zaman insanın içinden şöyle demek geliyor:
“Kardeslerim ! Ronaldo kadar olamadık mı?”
Kibir mi var, bilgi eksikliği mi, utanma mı, ne derseniz deyin;
bu hal, gerçekten düşündürücü.
Yabancı biri bile selamın güzelliğini ve etkisini görüyor.
Biz ise selamı neredeyse tarihi bir kelime gibi kullanıyoruz
o da belki cuma günleri…
Selamı unutmak, sadece bir kelimeyi değil, bir rahmeti terk etmektir.
O yüzden, ne olursa olsun, kim olursa olsun…
Gönlünü aç ve selam ver.
“Selâmün aleyküm” diyene, içtenlikle “ve aleykümüsselâm” de.
Cümlemizin gönlüne huzur, diline selam yerleşsin inşallah… Amin