Anneler Günü geldi çattı.

Çiçekler alındı, hediyeler hazırlandı, sosyal medyada uzun uzun “canım annem” yazıları paylaşıldı.

Herkesin annesi bir melek, herkesin annesi fedakâr, herkesin annesi baş tacı.

Ama durun bir saniye…
Gerçekten öyle mi?

Toplumun büyük bir kısmı anneliği koşulsuz bir sevgiyle kutsar.

Ancak bu kutsama zamanla, annelerin her davranışının sorgulanamaz bir doğruluğa bürünmesine neden olur.

Bu da bazı acı gerçeklerin üzerinin örtülmesine yol açar.

Oysa annelik de diğer tüm insanlık halleri gibi çeşitlidir, çelişkilidir ve zaman zaman zararlı olabilir.

Ben de anneler gördüm.

Ama öyle sosyal medya süzgecinden geçmiş, filtrelenmiş, pembeler içinde gülümseyen annelerden değil.

Her anne sevgiyle büyütmez.  Kıskançlığını çocuğunun zihnine masal gibi anlatan,

Bir başka annenin adını kötülükle besleyip evladına yediren…

Öyle anneler ki, dilinin zehri evladının vicdanına damlıyor.

Namahreme dil uzatan, çocuğunun yanında konuşmaktan hicap duymayan…

Yetmemiş, evladının göz göre göre harama uzanmasına ses çıkarmayan,

Hatta “Aferin oğlum/kızım!” diye gururla gülümseyen…

Ben ne anneler gördüm;

Evladına başka bir çocuğun suratını nasıl parçalayacağını tarif eden,

Bir büyüğe saygı göstermeyi değil, tükürmeyi marifet sayan…

Sözüm ona   yalandan kavga edip sinsice arkasina  dönüm gülen 

Ne  kifayetsiz anneler gördüm ben

Sinsi, yüzsüz, vicdansız – ama bir o kadar da “kendinden emin” anneler.

Dedikoduyu oyun zanneden, fitneyi şaka gibi servis eden…

Sigarayı çocuğunun yanından eksik etmeyen, sorumsuzluğu alışkanlık yapan anneler.

Sonra da o çocuğun “neden böyle olduğu”na şaşıranlar.

Ben ne anneler gördüm…

Başkasının hakkını evladına çiğ çiğ yediren,

Yaptığı kötülüğe rağmen hiç utanmadan o insanın kapısını çalan,

Vicdansızlığı “cesaret” zanneden anneler.

Kendi bayramını unutup başkasının bayramında kostüm  arayan  annelere…

Evlatlarını cadılar gibi süsleyip, Noel Baba’nın çuvalına hevesle koşturan,

Ana dili bozuk, kültürü flu, kökü sisli evlatlar yetiştirenlere…

Yabancı dile gösterdiği özeni kendi diline çok gören,

Bayrağını aksesuar, kültürünü yük sayan annelere…

Sadece yaşadığı topraklara değil, kendi köklerine de göçmen kalanlara…

Yabancı hayranlığıyla büyütülen çocuklar,

Bir gün kendi kimliğini ararken boşluğa düşerken

Oturup  birde   şikâyet eden anneler gördüm.

Bir çocuğun kökünü unutturmak,  ona dilini öğretmemekle başlar.

Ninnisini bilmediği bir milletin masallarıyla uyutursan,

rüyasında kendini bile tanıyamaz olur.

Kendi bayramını tanımayan anneler ordusu…

Ramazan geldiğinde fark etmeyen,

Kurban sabahı çocuklarını uykuda bırakıp geçiştiren,

Ama Ekim sonunda iskeletler takan,

Aralık ayında çam süsleyen ellerinizle

Dili yabancı, bakışı yabancı, sevinci bile başkasına ait olan çocuklar…

Ne bayram sabahı kapı kapı şeker toplamanın coşkusunu yaşar,

ne bir türküde kendi toprağını hisseder.

Yabanci  dili   ezberletip,

Türkçede kekeme bıraktığınız evlatlarınız…

Siz onları dünya vatandaşı yaptığınızı sanırken

kendi evlerinde misafir bıraktınız.

Bilmiyor bu çocuklar,

Bir bayram sabahının kokusunu…

Annenin elinden öpmenin vakarlı neşesini…

Dedelerinin gölgesinde dinledikleri “bizim zamanımızda”ları…

Ve siz anneler,

Onları karanlıkta pırıltılı maskelere emanet ettiniz,

kendi yıldızlarını gösteremediniz.

Kültür dedikleri şey, sadece yemek tarifi, sadece birkaç atasözü değildir.

Kültür, bir insanın yeryüzündeki sesidir.

Ve siz o sesi susturdunuz.

Bu ithaf,

Yalnızca çocuklarına değil,

kendi geçmişine de ihanet eden annelere…

Süs içinde kaybolmuş ama özünü unutmuş yüreklere…

Köksüz büyüyen her dalın,

İlk fırtınada neden devrildiğini bir gün anlayasınız diye.

Ve hâlâ diyorlar ki:

“Anneler Günü’mü kutlayın.”

Kutlayalım mı gerçekten?

Her anneye mi? Her davranışa mı?

Çünkü bazıları çok iyi biliyor ne yaptıklarını.

Bu, bir gaflet değil.

Bu, bilinçli bir tercih.

Adeta profesyonel bir kötülük.

Rol dağıtılmış, kibir suratlara takılmış, sahne hazır.

Vicdan yok, ama bolca sahte alkış var.

Ve en sonunda ne mi oldu?

Bir gün o çocuklar büyüdü.

Ve annelerinin anlattıkları değil, yaptıklarıyla yüzleşti.

 “Anneliği yüceltmek, her davranışı onaylamak değildir.

“Gerçek annelik; ahlakla, merhametle ve adaletle örülüdür.

Çocuğuna sadece kendi iyiliğini değil, başkalarının hakkını gözetmeyi de öğreten, şefkati sadece

evladına değil çevresine de yansıtan kadınlar gerçek anlamda anneliği taşırlar.

Annelik, sadece biyolojik bir sıfat değil; vicdanlı bir yaşam biçimi olmalıdır.

Ayrica

Anneler Günü,kutlamak isteyen kutlasin .

Ancak bu kutlama, bir yüceltme değil; bir farkındalık vesilesi olmalıdır.

Her anne kutsal değildir, her davranış onaylanamaz.

Anneliği, kusursuzlukla değil, insanlıkla tanımlamak gerekir.

Ve unutulmamalıdır ki:

Bu günü usulca kutlayın. Öksüzlerin kalbini sızlatmadan, evladı olmayan kadınları görmezden

gelmeden, yavrusunu kaybetmiş anaların yüreğine tuz basmadan.

Sessizce, saygıyla, empatiyle…

Çünkü gerçek annelik; doğurmakla değil, yetiştirmekle, yön vermekle ve örnek olmakla başlar.

Haberlerde   Anneler Günü’nde bir hanımefendiye şöyle bir soru sordular:

“Çocuklarınızdan ne hediye bekliyorsunuz?”

Kadıncağız hiç düşünmeden, gayet samimi ve doğal bir şekilde cevap verdi:

“Bir küçük altın bozsunlar yeter.”

Gülümsedim. Karşımda ayaklarının altına cennet serilmiş bir anne vardı.

Ama bu istek… içimde ince bir sızı bıraktı.

Bazı anneler “Ayakkabı istiyorum” dedi. Kimisi “Parfüm olsa güzel olur” dedi.

Hepsi haklıydı belki, hepsi masumdu.

Ama sonra kendi kendime döndüm ve düşündüm:

“Bu soru bana sorulsaydı, ne cevap verirdim?”

Sanırım şöyle derdim: ‘Allah’a güzel kul olsunlar, bana yeter.’

Çünkü evlattan bir şey istemek…

Hele ki evlat büyütmenin ne kadar ağır, ne kadar emek dolu olduğunu bilen bir anne için…

Bir şey beklemek, adeta yüreğe ağır gelir.

Allah evlattan muhtaç etmesin.

Evladından bir şey istemek, bana zul gelir.

Varsın bir şey almasınlar…

Yeter ki iyi insan olsunlar.

Yeter ki hak yemezler, kul hakkı taşımazlar.

Bana en büyük hedi, onların güzel ahlakıdır.

“Allah utandırmasın, evlatlarımızla imtihan etmesin, evlatlarımızı da bizlerle sınamasın.”

Evlat sevgisi en derin sevgilerden biridir; bu dualar da o sevginin ve teslimiyetin ifadesidir.

Allah her anne babaya evladıyla huzur, her evlada da anne babasıyla hayırlı bir ömür nasip etsin.Amin

Selam  ve dua  ile

𝓗𝓪𝓴𝓲𝓶𝓮 𝓖𝓾𝓵𝓼𝓾𝓶 𝓗𝓲𝓬𝓻𝓮𝓽