Selamun aleykum Kardeşlerim,

Bugün sizlerle çok önemli, ama belki de çoğu zaman farkında olmadan tekrar ettiğimiz bir konuyu :

Ders ediyorum  kendime  sizlerle paylasmak istiyorum…

Kunut duaları… Her gece vitir namazında okuduğumuz bu dualar, sadece dille değil, kalple

okunduğunda, aslında Allah’a verilen bir ahid, bir bağlılık sözü niteliğindedir.

Kunut Dualarının Manasını Hiç Düşündük mü?

Her gece şu sözleri söylüyoruz:“Allah’ım! Senden yardım isteriz, günahlarımızı bağışlamanı dileriz, doğru yola iletmeni isteriz. Sana iman ederiz, Sana yöneliriz, Sana tevekkül ederiz. Bize verdiğin nimetlerin tamamı için Sana hamd ederiz. Şükrederiz, nankörlük etmeyiz. Sana isyan edenleri terk ederiz.”

Bu sözler, sadece dua değil, birer taahhüttür.

Allah’a her gece verdiğimiz bir sözleşme, bir kulluk yemini gibidir.

Fakat Şimdi Bir Soru Sormamız Gerekir kendimize:

Bu sözleri sadece söylüyor muyuz, yoksa gerçekten yaşıyor muyuz?

Bu duaları dilimizle okurken, kalbimiz ne kadar iştirak ediyor?

Her gece bu ahdi yeniliyoruz, ama her gün bu ahde sadık kalabiliyor muyuz?

Her Kelimesi Bir Sınavdır

Birlikte bakalım:

“Senden yardım isteriz.”
Sabah olduğunda gerçekten Allah’tan mı yardım bekliyoruz, yoksa önce insanlara mı koşuyoruz?

“Sana tevbe ederiz.”
Tevbemiz dilde mi kaldı, yoksa günaha mesafe koymayı başarabildik mi?

“Sana tevekkül ederiz.”
Kararlarımızda, lanlarımızda Allah’a mı dayanıyoruz, yoksa kendi hesaplarımıza mı güveniyoruz?

“Nankörlük etmeyiz.”
Şükrediyor muyuz yoksa sürekli şikâyetle mi yaşıyoruz?

“İsyan edenleri terk ederiz.”
Bu çağın modası, kültürü, isyanı bizde hâlâ yer buluyor mu?

Ahid Vermek Kolay, Sadakat Zordur

Kardeşlerim,

Kunut duaları bir ahiddir. Ahid, sözleşmedir. Ama bu sözün değeri, onu tutmakla ortaya çıkar.

Kur’an’da Allah şöyle buyurur: “Allah’a verdiğiniz sözü yerine getirin.”
(Nahl, 91)

Demek ki sadece söylemek değil, yerine getirmek, sözümüze sadık kalmak da gerekir.

İnsanı insan yapan, kalpten çıkan ve Rabbine yönelen bir niyettir bazen.

Bir bakış, bir yöneliş, ama en çok da bir söz

Söz, bir kelimedir belki, ama ardında bir ömür taşır.

Söz, bir hatırlayıştır, bir teslimiyettir.

Ve bazı sözler, sadece dudaktan değil; kalpten, ruhun en derininden çıkar.

Tıpkı şu dua gibi: “Allâhumme innâ nesteînuke ve nestağfiruke ve nestehdik…”

Bu cümle, bir duadan fazlasıdır.

Bu, Allah’a verilen bir ahittir.

Bir bağlılık beyannamesidir.

Bir kulun, Rabbiyle yaptığı sessiz, derin, sarsılmaz bir sözleşmedir.

Ağzımızdan Çıkan Bu Söz, Kalbimizi Bağlar

Her kelimesi bir yöneliş, her cümlesi bir teslimiyet:

Senden yardım isteriz derken: Başka kapı tanımam demektir.

Bağışlanma dileriz derken: Yalnız Sana hesap veririm demektir.

Sana iman ederiz, Sana döneriz derken: Yolumu sadece Sen çizersin demektir.

Sana güveniriz derken: Korkularımı, umutlarımı Sana emanet ettim demektir.

Şükrederiz, nankörlük etmeyiz derken: Verdiğini unutmam, inkâr etmem demektir.

Sana isyan edenlerden uzak dururuz derken: Kalbimi Sana düşman olanlardan korurum demektir.

Peki bu sözleri sadece söylüyor muyuz, yoksa yaşıyor muyuz?

Sadakat mi, Sadece Söylemek mi?

Ahid, yalnızca vermekle değil; tutmakla anlam kazanır.

Bugün bu duayı dillerimiz tekrar ediyor. Ama acaba kalbimiz ne kadar eşlik ediyor?

Zor anda yardım için kimi hatırlıyoruz?

Günahın ardından pişmanlıkla mı yoksa alışkanlıkla mı yaşıyoruz?

Tevekkül deyip yine de kendi planlarımıza mı tapıyoruz?

Şükrediyoruz ama aynı zamanda sürekli daha fazlasını mı arzuluyoruz?

İsyan edenlerden uzak durmak yerine onlara mı özeniyoruz?

Bu sorular kolay değildir ama gereklidir.

Çünkü söz verdik.

Ve Allah’a verilen söz, sıradan bir beyan değil; bir kulluk sözleşmesidir

Sözleşme: Kalple Atılan İmza

Bu dua, işte o sözü tazelemek gibidir.  Her okuyuşta aslında şunu diyoruz: “Allah’ım, ben yine Sana dönüyorum.

Senden yardım diliyorum. Affını istiyorum. Sana güveniyor, nimetine şükrediyorum. İsyan edenlerin yolundan

değil, Senin yolundan gitmek istiyorum.”

Ancak samimi olunmazsa, bu söz sadece bir ezbere dönüşür.

Oysa Allah’a verilen söz ezberle değil, özle tutulur.

Evet, her gün vitir namazında okuduğumuz kunut duaları, sadece dilimizle değil, kalbimizle de

okunduğunda, aslında Rabbimize verdiğimiz bir ahiddir.

Ancak burada en can alıcı soru şudur:“Bu sözlerin farkında mıyız?

Bu ahdi her gün tutuyor muyuz?”

Vitir namazı, geceyi mühürleyen bir ibadettir.

O ibadetin içindeki kunut duaları, yalnızca bir dua değil; göklere uzanan bir bağlılık yeminidir.

Her gece, belki ezbere, belki alışkanlıkla okuduğumuz bu dualar, aslında fark etmeden her gün

Allah’a verdiğimiz bir ahdi tekrar ettiğimiz metinlerdir.

Ama sorulması gereken şudur:
Bu sözlerin farkında mıyız?

Okuduğumuzu yaşıyor muyuz?
 Her gece söz verip, sabah sözümüzü unutuyor muyuz?

Vitir Namazında Ne Söylüyoruz Aslında?

Allâhumme innâ nesteînuke “Allah’ım! Senden yardım dileriz.”

Ama sabah olduğunda yardım için kimlerin kapısını çalıyoruz?

Ve nestağfiruke “Bağışlanmanı isteriz.”

Ama tövbe ettiğimiz günaha ertesi gün tekrar dönüyor muyuz?

Ve netûbu ileyk “Sana tevbe ederiz.”

Ama tevbe sadece bir kelime mi kaldı bizde?

Ve netevekkelu aleyk  “Sana güveniyoruz.”
Ama kararlarımızda Senin mi onayın var, yoksa sadece kendi arzularımız mı?

Ve nahleu ve netruku men yefcuruk  “Sana isyan edenlerden uzak dururuz.”

Ama hayatımızda bu cümle gerçek mi? Yoksa sadece bir temenni mi?

Söz Var, Sadakat Var mı?

İşte mesele tam da burada başlıyor. Bu dualar, bir gönül kontratıdır.
Her gece Allah’a şunu diyoruz:“Ben sadece Sana yönelirim.

Yardım, bağışlanma, yol göstericilik yalnız Sendedir.”

Ama sabah olduğunda yaşantımız bu sözle ne kadar örtüşüyor?

Sadece dille söylenen ama kalple taşınmayan söz, bir ahid değil; bir alışkanlık olabilir.

Ve ahid, alışkanlıkla değil; şuurla, farkındalıkla yaşanır.

Farkında Olmak: Duayı Yaşamak

Belki her gün tekrar ettiğimiz için artık kelimelere alıştık. Ama farkındalık olmadan alışkanlık, bir zaman sonra kalbi körleştirir. Şöyle düşünelim:

Eğer gerçekten yardım dilersek, yardım için başka yer aramayız.

Eğer gerçekten bağışlanma istersek, günaha karşı bir mesafe koyarız.

Eğer gerçekten iman edersek, dünya baskısına karşı Allah’tan taraf oluruz.

Yani bu dualar, bizden bir değişim ister.

Sadece gece söylenen söz değil, gündüz yaşanan hayat haline gelmelidir.

Her Gece Ahid, Her Gün İmtihan

Her gece Allah’a söz veriyoruz.

Bu, bir dua gibi görünse de aslında bir gönül antlaşmasıdır.

Her gün yeniden bu sözü tekrar ediyoruz.

Ama hayat, her gün bu söze sadık kalıp kalmadığımızı sınar:

İş yerinde, hırs mı galip geliyor; yoksa helal mi?

Dostlukta, samimiyet mi ön planda; yoksa çıkar mı?

Ailede, sabır mı baskın; yoksa öfke mi?

Sosyal hayatta, Allah rızası mı ağır; yoksa beğenilme arzusu mu?

İşte ahid, bu anlarda belli olur.

Sözümüzü tutmak, o anlarda gerçek birer kul olmakla mümkündür.

Her vitirde kunut dualarını okuduğumuzda, şunu fark ederek okuyalım:

“Ben şu anda Allah’a bir kez daha söz veriyorum.

Her kelime bir bağdır. Rabbim! Bu sözümde beni sadık kıl. Beni bu ahdime göre yaşat.”

Bu farkındalıkla kılınan bir vitir, sadece bir gece ibadeti değildir.

O artık bir kulluk yemini, bir şahitlik, bir bağlılık yenilemesidir.

Dua sadece istemek değildir.

Dua, aynı zamanda “ben bu sözün arkasındayım” demektir.

Ve kunut duaları,biz  kulun her gece Allah’a verdiği sadakat yeminidir

Bir Ömürlük Hatırlatma:

Kunut duaları, her gece bize bir şey hatırlatır:
“Ey kulum, söz veriyorsun! Bu söz sadece bu geceye ait değil. Yarın sabah, hayatın içinde, alışverişte, arkadaşlıkta, ailede, sabırda, şükürde bu sözü yaşa!”

Nasıl Okumalıyız?

Dille, ama kalple birlikte…  Farkındalıkla, bilinçle…

Sadece vitir namazının bir parçası gibi değil, hayatımızın mihenk taşı gibi…

Kıymetli kardeşlerim, önce kendim    hepimiz 

Her gece Allah’a verdiğimiz bu ahdi unutmayalım.

Bu dualar, sadece bir ritüel değil; Rabbimize verdiğimiz sadakat sözüdür.

Şöyle dua edelim: “Allah’ım, her gece Sana verdiğim bu ahdi unuturma! Beni bu sözde

sadık kullarından eyle. Duamı dilimle değil, kalbimle söyleyebilmeyi nasip et.”

Rabbim, hepimizi kunut dualarındaki bu ahde sadık kalanlardan eylesin.

Sözünde duran, kalbiyle kulluk eden, duasını yaşayan kullarından eylesin. Âmin.

Selamun aleykum