İnsan sosyal bir varlıktır ve hayatını çeşitli ilişkilerle örülü bir şekilde sürdürür.

Bu ilişkiler arasında en önemli olanlardan biri, Allah rızasına dayalı kardeşlik ve dostluktur.

Kur’an ve Sünnet, dostluk ve kardeşlik bağlarını kuvvetlendirmeyi, kalpleri birleştirmeyi ve kötü zandan uzak durmayı öğütler.

Ancak günümüz dünyasında ilişkiler çoğu zaman yanlış anlamalar, şüphe ve güvensizliklerle

zedelenmektedir. “Eğer dostunu düşmanınla görürsen, ikisinin de senin düşmanın olduğundan emin ol; biri açıktan, biri gizliden.” şeklindeki söz, bu güvensizliğin halk arasında yaygın bir tezahürüdür.

Peki, İslam bu duruma nasıl yaklaşır?

Îslam’da dostluk ve kardeşlik ilişkileri dünyevi menfaatlere değil, Allah rızasına dayanmalıdır.

Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:“Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız.”

(Müslim, Îmân, 93)  Dostluk, samimiyet, sadakat ve güven üzerine kurulmalıdır.

Ancak bu dostluk, bir sınavla karşılaştığında, kişinin gerçek niyeti ortaya çıkar.

Bu yüzden Allah Teâlâ, Kur’an’da şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının. Zira zannın bir kısmı günahtır…” (Hucurât Suresi, 49/12)

Bir dostumuzu düşmanımızla beraber gördüğümüzde hemen zanla hareket etmek, İslam ahlâkıyla bağdaşmaz.

İslam, düşmanlığı teşvik etmez; aksine barış ve adaletle hareket etmeyi emreder.

Kişisel husumetlerimizi, tüm sosyal ilişkilerimizin merkezi haline getirmek, ne Kur’anî bir

bakıştır ne de Peygamber ahlakına uygundur.

Rabbimiz şöyle buyurur:“Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin…”

(Maide Suresi, 5/8)

Dolayısıyla bir dostun, düşman olarak gördüğümüz biriyle oturup konuşması, bizi doğrudan onun niyetini sorgulamaya götürmemelidir.

Belki de arayı bulmaya çalışıyor, belki bir zaruretten dolayı bir araya gelmiştir.

Müminin Tavrı: Hüsnüzan ve İstişare

İslam, mümine daima hüsnüzanla yaklaşmayı emreder.

Mümin, kardeşi hakkında kötü düşünmeden önce onunla konuşmalı, gerekirse istişare ederek kalbindeki şüpheyi gidermelidir.

Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Mümin kardeşine üç günden fazla küs durması helal değildir.”(Buhârî, Edeb, 57)

Bu hadis-i şerif, iletişim ve barış içinde olmanın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

Kalpte oluşan bir şüpheyi büyütmek yerine, güzel bir niyetle yaklaşmak İslamî kardeşliğin gereğidir.

Sonuç olarak, “Dostunu düşmanınla gördüysen, o da düşmandır” sözü, duygusal bir tepki

olabilir; ancak bir Müslüman bu tür bir duruma şüpheyle değil, adaletle ve hikmetle yaklaşmalıdır.

Zira İslam, insaflı olmayı, zanla hüküm vermemeyi ve kardeşliği yaşatmayı emreder.

Gerçek dostluk, sınandığında sadakatle ortaya çıkar; güven kaybolduğunda değil.

Selam ve dua  ile…