İnsanın huzuru bozan şeyler çoğu zaman dışarıdan değil, kendi kalbinin derinliklerinden gelir.

Kalbin sessiz fakat yıkıcı üç düşmanı vardır: kin, hırs ve haset. Üçü de görünmezdir;

fakat etkileri hem dünyada hem ahirette ağırdır.

İslam, bu duyguların kalpte barınmaması gerektiğini ısrarla vurgular.

Însanın en büyük imtihanı, dış dünyadan değil, kendi kalbinin derinliklerinden başlar.

Kin, hırs ve haset…

Üçü de görünmezdir; fakat etkileri hem dünyada hem de ahirette ağırdır.

Kin, kalbi karartır ve affetmenin kapısını kapatır.

Peygamber Efendimiz (sav) “Birbirinize kin tutmayın, birbirinize sırt çevirmeyin, ey Allah’ın kulları kardeş olun” buyurarak kin’in kalpte barınmaması gerektiğini öğütlemiştir.

Unutmayalım ki “Kin tutan, kendi ateşinde yanar.”

Hırs, gözleri doymaz hale getirir; insanı, helal-haram demeden daha fazlasını istemeye sürükler.

Hz. Peygamber (sav) “Ademoğlunun bir vadi dolusu altını olsa, mutlaka ikinci bir vadi daha ister” diyerek hırsın sonunun olmadığını hatırlatmıştır.

Atalarımızın “Aza kanaat etmeyen, çoğu bulamaz” sözü de bu gerçeği pekiştirir.

Haset ise Allah’ın takdirine razı olmamayı, başkasının nimetinin yok olmasını dileyecek kadar kalbi hasta eder.

Efendimiz (sav) “Hasetten sakının, çünkü ateş odunu nasıl yakıp bitirirse, haset de iyilikleri öylece yer bitirir” buyurmuştur.

Dinimiz, bu üç duygunun kalpte yer etmesine izin vermemeyi öğütler.

Çünkü bunlar, küçük bir kıvılcım gibi başlar, zamanla tüm iyiliği yakıp kül eder.

Kalbimizi korumak, ibadet kadar önemlidir.

Affetmek kin’i, kanaat hırsı, şükür ise hasedi söndürür.

Kalp temiz olduğunda, hem dünyada huzur bulunur hem de ahirette ebedi saadete yaklaşılır.

Selam ved ua ile